Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin 24 Haziran'da yapılması kararının alınmasının ardından AK Parti ve MHP dışındaki partilerin seçim stratejileri merak konusu oldu. Zira AK Parti ve MHP'nin Cumhur İttifakı kapsamında seçimlere gideceği kesinleşmesine rağmen diğer partiler arasında gündeme gelen çeşitli ittifak kombinasyonları henüz bir çıktıya dönüşmedi. Özellikle CHP- HDP- İYİ Parti/ CHP- HDP/ CHP- İYİ Parti şeklinde dile getirilen çeşitli ittifak formüllerine yönelik somut adımlar atılmasa da seçimlere uzun bir süre olduğu düşüncesiyle muhalefetin strateji oluşturmamış olması doğal karşılanıyordu. Fakat erken seçim kararının açıklanmasının ardından partilerin seçimlere ittifak kapsamında mı yoksa tek başlarına mı girecekleri hususunda ivedilikle bir karar almaları gerekliliği ortaya çıktı.
Erken seçim kararının açıklanmasının ardından muhalefet cephesinde en çok tartışılan parti CHP oldu. Partinin bugüne kadar somut bir politika önerisi geliştirememiş olması erken seçim kararının ardından CHP'ye yönelik eleştirilerin temelini oluşturuyor. Bu parti özelindeki tartışmaların bir diğer ekseni ittifaklı ya da ittifaksız bir seçim stratejisinin tercih edilip edilmeyeceğine odaklanıyor. CHP'den bu konuda somut bir açıklama gelmemiş olsa da parlamento seçimlerinde partinin bir başka partiyle özellikle de HDP ile ittifak kuracağı iddiaları dile getirilmişti. CHP ile HDP arasında Kılıçdaroğlu'nun İstanbul'a yürüyüşü esnasında yakınlaşma olması ve CHP Kurultayı'nda parti yönetiminin HDP'ye daha yakın isimlerden oluşması bu iddiaları güçlendirmişti. HDP'li Selahattin Demirtaş'ın iki partinin ittifak kurması yönündeki çağrısı da bu seçeneği güçlendiren bir etken olarak karşımıza çıktı. Ama iki parti arasında doğrudan seçim iş birliğine gidilmesinin özellikle CHP seçmeninde tepki uyandırabileceği endişesi mevcut. CHP'nin Kemalist/ulusalcı seçmenlerinin böyle bir iş birliği karşısında tepki olarak sandığa gitmeme ihtimali bulunuyor. Bu kesimin böyle bir ittifak karşısında İYİ Parti'yi bir alternatif olarak görmesi de kuvvetle muhtemel. Bu sebeple CHP'de parlamento seçimlerine tek başına gitme eğilimi son durumda daha ağır basıyor.
Her ne kadar Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayının partili bir isim olmayacağını birkaç sefer ifade etse de erken seçim kararı ile bu durumun geçersiz kılındığı söylenebilir. Ayrıca bir parti başkanı olarak kendisi aday olmazken bir başka partinin genel başkanını Cumhurbaşkanlığına aday göstermesinin partide krize yol açabilme potansiyeli yüksek. Bu sebeple CHP'nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Kılıçdaroğlu ile gitmesi seçeneği güçleniyor. CHP Sözcüsü'nün erken seçim kararının açıklanmasından sonra yaptığı "Bana göre CHP içinde en büyük aday Kılıçdaroğlu'dur" açıklaması da bunu işaret ediyor. HDP'nin de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi adayını çıkarma eğilimi bu iki parti arasındaki ittifak ihtimallerini zayıflatıyor.
İYİ Parti ve Saadet Partisi arasında ittifak kurulması hususunda belirsizlikler olsa da bu iki parti cephesinde bazı gelişmeler mevcut. Geçtiğimiz hafta İYİ Parti ile Saadet Partisi arasında Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldığı takdirde Meral Akşener'in desteklenmesi yönünde bir mutabakata varıldığı açıklanmıştı. Bu mutabakatın seçimlerin ilk turunda da geçerli olup olmayacağı belirsizliğini koruyor. Ayrıca bu iki partinin parlamento seçimlerinde ittifak yapma hususunda henüz bir karar almamış olmaları iki partinin seçim ittifakı yapmasını destekleyen taraflarca eleştirilmişti. Zira her iki parti arasında Aralık 2017'den itibaren müzakereler yapılmasına rağmen somut bir çıktı olmaması bu çevrelerin beklentilerini zedeliyor.
Erken seçim kararı sonrasında bu iki partinin arasında mutabakata varılan sınırlı iş birliğinin tam bir iş birliğine dönüşmesi beklentileri oluştu. Henüz taraflardan bu konuda net bir açıklama yapılmış olmasa da özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Saadet Partisi'nin kendi adayını çıkarmama eğiliminin ağırlık kazandığı görülüyor. Bu partinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi adayını çıkarmayarak Meral Akşener'i desteklemesi kuvvetle muhtemel. Fakat parlamento seçimlerinde bu iki partinin ittifak kurması hususunda bazı belirsizlikler mevcut. Bu belirsizliğin öncelikli sebebi İYİ Parti'nin seçimlere katılıp katılamayacağının kesinleşmemiş olması. Seçim Kanunu'nda seçimlere katılacak partilerin oy verme gününden en az altı ay evvel teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olmaları şartının İYİ Parti tarafından sağlanıp sağlanmadığı hala belirsiz. YSK incelemeler sonrasında kamuoyunu bilgilendireceğini açıklarken hükümetin de partinin seçimlere girebilmesi için zorunlu olan altı aylık süreyi üç aya indirmesi gündemde.
Kısacası muhalefet partilerinin erken seçim kararına hazırlıksız yakalandıkları ve bu sebeple ittifak kapsamında değil de tek başlarına seçimlere gitmeleri ihtimalinin ağırlıkta olduğu görülüyor.