1Suriyelilerin mevcut hukuki statüsü nedir?
En çok Suriyeliyi misafir eden ülke olarak Türkiye'de halen üç milyon civarında insan kamplarda ve kamp dışında yaşamaktadır. İlk yıllarda, yaşanan insani kriz sebebiyle acil olarak Suriyeliler ülkeye kabul edilmiş, temel ihtiyaçları karşılanmış ve bu kişiler için uzun bir süre "Suriyeli misafirler" ifadesi kullanılmıştı. Ancak savaşın uzaması ve gelenlerin sayısının artması ile Türkiye'deki Suriyelilerin hukuki statüsü konusunda, hem mevzuattan hem de yanlış bilgiden kaynaklanan bir belirsizlik ve kafa karışıklığı ortaya çıktı. Suriyeliler için "mülteci", "göçmen" ve "sığınmacı" gibi hukuken her biri farklı bir statüyü ifade eden tabirler kullanıldı. Bu belirsizliği gidermek ve Suriyelilerin sahip oldukları hak ve yükümlülükleri açıklığa kavuşturmak amacıyla, Türkiye'de İltica Hukuku alanında ilk yasal düzenleme olan 4 Nisan 2013 tarih ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu kabul edildi. Sonrasında bu kanuna dayanarak hazırlanan ve 22 Ekim 2014'te yürürlüğe konulan Geçici Koruma Yönetmeliği ile Türkiye'deki Suriyelilerin hukuki statüsü "geçici korunan" olarak tespit edildi. Kanuna göre, "Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir" (m.91/1).
2 "Geçici korunan" statüsü nasıl bir statüdür ve neden tercih edilmiştir?
Geçici koruma, sınırlara yönelik ani ve yoğun nüfus hareketlerinde izlenen bir acil durum yöntemidir ve daha kalıcı bir çözüm bulununcaya kadar uluslararası koruma sağlayan pragmatik bir ara çözüm niteliği taşımaktadır. Bu yöntemle göç eden kişilere mültecilik gibi daha kapsamlı bir statü verilmeden önce, güvenlikleri sağlanacak ve temel insan hakları korunabilecektir. Ayrıca, kitlesel zorunlu göçlerde son derece uzun ve karmaşık bireysel statü belirleme yöntemlerine başvurulmadan grup temelinde statü tanınmakta ve acil koruma ihtiyacı karşılanmaktadır. Geçici korunan statüsü, Yugoslavya'nın dağılması sürecinde Avrupa'ya doğru yaşanan yoğun göçler üzerine ortaya çıkmış, AB ülkelerinin münferit uygulamaları ile gelişmiş ve sonradan birtakım uluslararası belgelerle genel düzenlemelere konu olmuştur.
3 "Geçici korunan" statüsü Türkiye'deki Suriyelilere ne gibi haklar tanımaktadır?
"Geçici korunan" statüsü yabancılara başta geri gönderilmeme olmak üzere, sağlık, işgücü piyasasına erişim, eğitim, soysal yardım ve tercümanlık gibi hizmetlerden yararlanma imkânı sağlamaktadır. Ayrıca refakatsiz çocuk, engelli, yaşlı, hamile, beraberinde çocuğu olan anne ya da baba veya işkence, cinsel saldırı ya da diğer ciddi psikolojik, bedensel ya da cinsel şiddete maruz kalmış özel ihtiyaç sahiplerine yönelik birtakım ek hizmetlerin sunulması söz konusudur. Ancak bunlar mevzuatta bir hak olarak değil devletin sunacağı birer hizmet olarak düzenlenmiştir. Ayrıntılara girmeden genel olarak diyebiliriz ki, Türkiye'nin Geçici Koruma Yönetmeliği ile Suriyelilere sağladığı haklar hem uluslararası standartları hem de Avrupa Birliği normlarını (AB Geçici Koruma Yönergesindeki kriterleri) fazlasıyla sağlamaktadır. Görüldüğü üzere, Suriyelilere durumun gerektirdiği acil ve temel hizmetler sunulmaktadır ancak bazı mecralarda ileri sürüldüğü gibi Türk vatandaşlarından daha fazla imkânlara sahip olduklarını söylemek mümkün değildir.
4 Bu statü neden yeterli 4 görülmüyor?
Türkiye'deki Suriyelilere tanınan "geçici korunan" statüsü, ani ve acil durumlarda başvurulan geçici bir yöntemdir. Sığınmaya sebep olan durumun kısa sürede ortadan kalkacağı ve gelen kişilerin de ülkelerine döneceği düşünülmektedir. Ancak, Suriye'de yaşanan iç savaşın yakın zamanda bitmeyeceği, Suriyelilerin ülkelerine dönmek için güvenli ve uygun bir ortama kavuşmalarının kısa vadede zor olduğu ve Türkiye'de kalmaya devam edecekleri anlaşılmaktadır. Bu durumda kısa vadeli ve acil durumlar için öngörülmüş geçici koruma statüsü ile devam edilemeyeceği ve eğitimden çalışma hayatına kadar Suriyelilere ilişkin yeni düzenlemeler gerektiği açıktır. Bu yeni düzenlemelerden birisi de, bazı Suriyelilerin Türk vatandaşlığına geçirilmesidir.
5 Mevcut yasalar çerçevesinde Suriyeliler vatandaşlığa alınabilir mi?
Türk Vatandaşlık Kanunu'nun ikinci bölümünde vatandaşlığın kazanılması konusunda çeşitli usuller düzenlenmiştir. Bunlardan birincisi, vatandaşlığın doğumla kazanılmasıdır. İlke olarak Türkiye'de doğmak kişiye vatandaşlık hakkı vermese de; Kanun'a göre Türkiye'de doğan ve yabancı ana ve babasından dolayı doğumla herhangi bir ülkenin vatandaşlığını kazanamayan çocuklar, Türk vatandaşı kabul edilir. Buna göre, Suriyelilerin Türkiye'de doğan çocukları, eğer Suriye vatandaşlığını elde edemeyecekler ise Türk vatandaşlığını kazanabilirler. İkinci bir usul ise yetkili makam kararı ile vatandaşlığın kazanılmasıdır ve Türkiye'de kesintisiz beş yıl ikamet etmek, tehlike teşkil eden bir hastalığı bulunmamak, iyi ahlak sahibi olmak, yeteri kadar Türkçe konuşabilmek ve yeterli gelire veya mesleğe sahip olmak gibi koşulları vardır. Ayrıca, bu koşulları taşısa bile bir kimsenin vatandaşlığa kabulü konusunda idarenin takdir hakkı vardır, kabul etmek zorunda değildir. Burada yer alan kapsamlı koşulları, Suriyelilerin çok büyük bir kısmının taşımadığını söyleyebiliriz. Bu sebeple bu yöntemle Suriyelilerin vatandaşlığa alınması güçtür. Türk vatandaşlığının kazanılmasında istisnai halleri düzenleyen 12. maddeye göre; Türkiye'ye sanayi tesisleri getiren veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan kişiler veya vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla Bakanlığın teklifi, Bakanlar Kurulu'nun kararı ile vatandaşlık kazanabilirler. Son olarak, bir Türk vatandaşı tarafından evlat edinilme veya bir Türk ile evlenerek bu evliliği üç yıl boyunca devam ettirmiş olmak vatandaşlık kazanılmasını sağlar (m.16 ve 17). Bütün bu hallerde vatandaşlığa kabul konusunda İçişleri Bakanlığı'nın gerekli incelemeyi yapacağını ve son kararı vereceğini belirtmek gerekir. Kanun'daki bütün bu hükümler değerlendirildiğinde, bu yöntemlerle Türkiye'deki Suriyelilerin vatandaşlığa kabulünün çok zor olduğunu, kabul edilebilecek olanların da sınırlı sayıda olacağını söyleyebiliriz.
6 Suriyelilere vatandaşlık verilmesi yerine mülteci statüsü verilebilir mi?
Türkiye 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi'ni imzalamış, ancak coğrafi sınırlama uygulayacağını ve sadece Avrupa'dan gelenleri mülteci olarak kabul edeceğini beyan etmişti. Türkiye, Sözleşmedeki bu çekincesini kaldırıp Suriyelilere mülteci statüsünü tanıyabilir ancak bu ülke için daha ağır yükler ve sorumluluklar doğuracaktır. Vatandaşlık tanınmasında seçilmiş birkaç yüz bin kişiye bu hak verilecekken, mültecilik tanınması durumunda üç milyon Suriyeliye ve ileride Suriye ya da başka ülkelerden Türkiye'ye gelebilecek çok daha fazla kişiye bu hak tanınmak zorunda kalacaktır. Ayrıca mültecilik statüsünün devletlere yüklediği çok ağır yükler sebebiyle böylesine büyük akınlarda sistemin işlemediği Avrupa ülkelerindeki tecrübelerden de anlaşılmaktadır.