ABD'nin politika önceliğini belirleyen Ulusal Güvenlik Strateji Belgeleri aynı zamanda başkanların doktrinlerine dair bir çerçeve niteliğindedir. Beyaz Saray'a seçilen her başkanın ilk yüz günü, Ulusal Güvenlik Stratejisi ve ilk yılı merak konusudur. Başkanların bu önceliklere dair performansları ise doktrinlerini meydana getirir ve kimi zaman isimlerinin bile önüne geçer. Örneğin Bill Clinton "Seçici Angajman", Bush "Önleyici Savaş" ve Obama "Yeniden Mevzilenme" stratejisiyle doktrinlerini oluşturmuşlardır. Keza başkanların grand stratejilerine dair çerçeveyi de oluşturan bu öngörüler sadece ABD'yi değil dünya siyasetini yakından ilgilendirir.
Trump'ın bir senesi neredeyse tamamlanırken Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi yayımlandı ve ne tür stratejiler izleyeceğine dair bugüne kadarki en net veri oluştu. Malum olduğu üzere Trump'ın bir doktrini olmadığına dair ciddi tartışmalar yapılmıştı. Belgede dikkat çeken ilk husus Trump'ın içe kapanık bir siyaset izlemesidir. Bu çerçevede henüz belgenin girişinde "duvar" tartışması ve ABD'nin önceliğine dair vurgular yapılması uluslararası gelişmelerden uzak kalmıştır. Bu nedenle akla ABD'nin savunmasını nerede başlatacağı sorusu gelmiştir. Trump'a göre savunma ABD'nin iç güvenlik önlemlerini artırmasıyla mümkündür.
Dünyadan uzaklaşan ABD
Öyle ki ABD'nin ekonomik refahı, iç güvenliği ve değerlerinin kurulması ilk halkayı oluşturmaktadır. Dışarıda kalan ikinci halka ise terörle mücadele, güç dengesi, NATO ve stratejik silahlara odaklanmaktadır. Ancak belgenin ABD'nin iç güvenliğini öncelemesi dünya siyasetine yön veren bu konuları ikinci plana atmıştır. Kısacası Trump savunma stratejisini içeride kurgulamış ve dünyadan uzaklaşmıştır. Halihazırda ABD hegemonyasının yaşadığı krizin tezahürü olan bu durum artık bölgesel güç dengelerinin uluslararası sistemi belirleyeceğini göstermiştir.
Belge, bölgesel ittifaklarla güç dengesi üzerinden politikalar geliştirileceğini aktarmıştır. Bu yönüyle neredeyse uluslararası örgütlere yer vermemiş, kısmen NATO'ya değinmiştir. Trump'ın verdiği çelişkili dış politika kararları düşünüldüğünde bölgesel aktörlerle iş birliği kurma stratejisi anlam kazanmaktadır. Zira ABD Başkanı bir yandan Ortadoğu'daki ülkeleri rahatsız etmiş diğer yandan Avrupa'yla arasını açmıştır. Bu süreçte kendisiyle iş birliği sağlayacak Ortadoğu'da İsrail ve Suudi Arabistan, Avrupa'da ise İngiltere ve Fransa gibi aktörlerle ilişkiler geliştirmeyi istemiştir. Böylelikle bir yandan çıkarlarını koruyacak diğer yandan hiçbir uluslararası örgüte gerek kalmaksızın hegemonyasını sağlayabilecektir.
Belge, alışılagelmişin dışında demokrasinin yayılması vurgusunu yapmamıştır. Bunun yerine sıklıkla ekonomik göstergeler ile güvenlik beklentileri arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir. Yakın zamana kadar Trump'ın doktrinine ABD'de "ekonomik üstünlük" adı verilmiş, belgedeki ekonomi vurgusu bunu doğrulamıştır. ABD Başkanı'nın sürekli olarak ekonomik göstergelere atıf yapması ise güvenliğe dair -tıpkı Obama döneminde olduğu gibi- askeri harcama getiren girişimlerden kaçınacağını göstermektedir. Bu yönüyle Trump doktrininin "post yeniden mevzilenme" olduğunu söylemek mümkündür. Keza bu döneme kadar Obama'nın askeri politikalarında değişiklik yapmayan Trump grand stratejisi için yeni bir açılım getirmeyeceğini ortaya koymuştur.
Rusya ve Çin boşlukları dolduracak
Belgede dikkat çeken bir diğer nokta terörle mücadele konusunda sıklıkla tekrarlanan "cihatçı gruplar" ve "radikal İslam" vurgusudur. İslami değerlerden tamamen uzak olan bu tanımlama terörle mücadelede alınması gereken askeri önlemler yerine algıyı İslam karşıtlığına çekmektedir. Özellikle Ortadoğu'daki istikrarsızlığın nedeni olarak ABD'nin terör destekli politikaları yerine İslam'ı kullanmaya çalışan örgütleri işaret etmek ve bu örgütleri İslam'la bağdaştırmak Beyaz Saray'ın kasıtlı düşman oluşturma politikasıdır.
Son olarak belge Rusya ve Çin'in artan gücüne karşı konulması gerektiğinden bahsetmiştir. Özellikle Rusya'nın Doğu Akdeniz stratejisiyle Ortadoğu'daki artan gücü ve Çin'in Doğu Avrupa üzerinden hakimiyet girişimleri düşünüldüğünde Trump'ın buna karşılık verdiği akla gelebilir. Fakat belgenin iç güvenliği öncelemesi ve ikinci halkada bu sorunlara yer vermesi etkili bir adımın atılamayacağı göstermektedir. Dahası ABD'nin savunmasını içeride kuran belge stratejik bütünlüğe sahip değildir. Dolayısıyla Trump'ın ABD hegemonyasını sağlayamayacağı, Rusya ve Çin'in ise farklı bölgelerde oluşan boşlukları dolduracağını ifade etmek mümkündür.