2 yıllık zorunlu bir aranın ardından OPEC+ 5 Ekim tarihinde Viyana'da bir araya geldi. Kovid-19 salgını nedeniyle toplantılarını online olarak gerçekleştiren OPEC ve OPEC dışı petrol üreticisi ülkelerin oluşturduğu ittifak emtia piyasalarının içinde bulunduğu bu zorlu süreçte tüm dünyanın gözü önünde tarihi bir karara imza attı. Salgının başından bu yana petrol piyasalarını regüle etme amacıyla arz kesintileri uygulayan ittifak ilk kez 2 milyon varil/gün'lük kesinti kararı aldı. Esasında ülkeler taahhüt ettikleri petrol üretim seviyelerini yerine getirmedikleri için kesintinin reel karşılığının 950,000 varil/gün olacağı tahmin ediliyor. Ancak daha önce bu denli yüksek bir kısıntı kararı alınmamış olmasının psikolojik etkileri de söz konusu. Bu sebeple kararın Ukrayna Savaşı sonrasında Rusya'ya uygulanan yaptırımların etkisiyle arz sıkıntısı yaşanan piyasalarda ciddi sorunlara yol açma potansiyeli bulunuyor.
Bilindiği üzere OPEC+ ittifakının de-facto liderlerinden Rusya, Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşın ardından AB, ABD ve İngiltere öncülüğünde uygulamaya alınan çok sayıda yaptırım ile karşı karşıya kaldı. Ekonomik yaptırımların ağırlıkta olduğu yaptırımlar petrol ve kömür ticaretini de hedef alıyor. Söz konusu yaptırımlar Kovid-19 sonrası hızlı normalleşme ile artan enerji fiyatlarında rekor düzeylerde yükselişlere neden olmuştu. 130 dolar seviyesine dek çıkan Brent petrolün varil fiyatı Çin'de Kovid-19 kaynaklı kapanmaların yeniden başlamasıyla talep düşüşü endişesiyle gerilemişti. 26 Eylül tarihinde son 1 yılın en düşük seviyelerinden biri olan 84 dolara dek gerileyen Brent petrol, OPEC+ tarafından alınan 2 milyon varil/gün'lük kısıntı kararıyla yeniden yükselişe geçti ve günü 87 dolar seviyesinde tamamladı. Bu yazının hazırlandığı 7 Ekim tarihinde ise saat 11 itibariyle 94,6 dolardan işlem görüyor.
Kısıntı Kararı Ne Anlama Geliyor
OPEC+ 2016 yılında piyasada meydana gelen arz bolluğunun ve beraberinde düşen petrol fiyatlarının regüle edilmesi amacıyla kurulmuştu. 13 OPEC üyesi, 11 OPEC dışı petrol üreticisi olmak üzere toplam 24 üyeden oluşan ittifak o tarihten bu yana düzenli aralıklarla bir araya gelerek petrol üretimi konusunda kararlar alıyor. Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden Suudi Arabistan ve Rusya'nın de-facto lideri olduğu ittifak dünya ispatlanmış petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 90'ına sahip. Petrolün diğer sektörler ve ekonomiler üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulduğunda bu durum OPEC+'yı yalnızca petrol piyasasında değil, tüm piyasalarda ve küresel ekonomik sistemde önemli bir konuma taşıyor.
Suud yönetiminin uzunca bir süredir petrol fiyatlarının 100 dolar seviyesinde olmasını istediği bir sır değil. Her ne kadar başa baş fiyat noktasında OPEC üreticileri diğer petrol üreticilerine kıyasla daha iyi bir durumda olsa da milli gelirleri ağırlıklı olarak petrol ticaretine bağlı olan ülkeler yüksek petrol fiyatları ile daha yüksek kar elde etmeye hayır diyemiyor. Zira fiyatlar Eylül ayında 84 dolara gerilediğinde OPEC üyesi Nijerya'nın petrol bakanı fiyatları 90 dolar seviyesinde tutmak istediklerini açıkça ifade etmişti. Böylesi bir durumda OPEC+ için kısıntı miktarını artırma kararı sürpriz değildi. Ancak 2 milyon varil/gün seviyesi beklentilerin üzerindeydi.
Alınan bu karar ile OPEC yaptırımlar sonrasında petrol ihracatı ve dolayısıyla üretimi azalan Rusya'nın yanında olduğunu net bir şekilde göstermiş oldu. Azalan müşterileri nedeniyle petrol ticaretinin sürdürülebilirliğini sağlamak adına indirimli fiyatlarla ağırlıklı olarak Çin, Hindistan gibi Asya ülkelerine petrol satan Rusya'nın düşen fiyatlar karşısında elde ettiği kar, diğer ülkelere kıyasla daha da azalma potansiyeli taşıyordu. Suud öncülüğündeki OPEC ve diğer OPEC dışı petrol üreticisi ülkelerin aldığı bu kısıntı kararı hem Rusya'nın çıkarlarının hem de kendi çıkarlarının öncelendiğinin göstergesi. Kasım ayından itibaren uygulanacak olan 2 milyon varil/gün'lük kısıntının yılsonuna dek petrol fiyatlarını yeniden 100 dolar seviyesinin üzerine çıkaracağı öngörülüyor. Bunun birkaç farklı nedeni var, en belirgin olanı ise petrolden doğal gaza geçiş.
Avrupa ülkeleri başta olmak üzere çok sayıda ülke hem elektrik sektöründe hem de sanayi üretiminde artan fiyatlar nedeniyle doğal gazı dizel başta olmak üzere petrol ürünleri ile ikame ediyor. Örneğin geçtiğimiz aylarda Almanya'da çok sayıda sanayicinin gazdan petrole geçiş yaptığı, doğal gazın hem fiyatının artması hem de tedarikinin sorunlu olması nedeniyle dizel yakıt kullanmaya başladığı biliniyor. Ancak dizel arzı da sürdürülebilir değil zira en büyük petrol ürünleri ihracatçısı olan Rusya hem Avrupa piyasasında hem de küresel piyasalarda dizel tedarikinde önemli bir yere sahip. Buna karşılık AB Rusya'yı daha fazla finanse etmemek adına 5 Şubat 2023 itibariyle Rus petrol ürünleri ithalatına yaptırım uygulayacak. 5 Kasım'da uygulanmaya başlanacak olan ham petrol ithalatı yaptırımı da Avrupa'daki rafinerilerinin petrol ürünleri üretimini sekteye uğratma potansiyeline sahip. AB'nin petrol ithalatında yaklaşık yüzde 37 paya sahip olan Rusya'yı ikame edememesi veya etmekte zorlanması halinde petrol fiyatlarındaki yükseliş sürpriz olmayacak.
Bunun yanında Ortadoğu'daki jeopolitik gelişmeler, Ukrayna Savaşı'nda gerilimin tırmanması, Asya'da talebi etkileyecek herhangi bir gelişme de petrol fiyatları üzerinde etki sahibi olabilir. Petrol piyasasını ve dahi enerji piyasalarını gözlemlerken tüm bu gelişmeleri göz önünde bulundurmak gerek.
ABD'nin Karara Tepkisi
ABD Başkanı Joe Biden OPEC+'nın kısıntı kararının ardından yaptığı açıklamada kararı OPEC'in Rusya yanında Batı ittifakına karşı pozisyon aldığı şeklinde yorumladı ve Rusya'nın etkisi altında alınmış olduğunu ifade etti. Kasım ayında Stratejik Petrol Rezervlerinden (SPR) 10 milyon varil daha petrolün piyasaya sürüleceğini açıklayan Başkan Biden, Mart ayından bu yana piyasalardan çekilen/çekilecek olan Rus petrolünden doğacak arz sıkıntısını hafifletmek adına SPR'den petrol piyasaya sürüyor. Bu yöntem kısa vadede arz tarafında rahatlamaya neden olsa da talepte ciddi bir azalma gerçekleşmemesi ABD'nin çabalarının zayıf kalmasına neden oluyor.
Dahası, ABD kısıntı kararını takiben Venezuela'ya uyguladığı yaptırımları gevşetme konusunda çalışmalara başlamış durumda. Bu durum ABD'nin kendi çıkarları söz konusu olduğunda demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ihlali gerekçeleriyle uygulamaya aldığı yaptırımları kaldırma konusunda çekince duymadığı şeklinde yorumlanabilir. Ancak Venezuela petrolü ABD açısından bir ikame ürün oluştursa da Avrupa ve Asya piyasaları için durum farklı çünkü bahsi geçen ülkelerdeki rafineriler ağırlıklı olarak Ortadoğu ve Rus petrollerini işlemeye elverişli. Venezuela petrolü kalite açısından farklılık göstermesi nedeniyle bu rafinerilerde işlemeye uygun değil. Bu durumda İran ile durdurulan Viyana müzakerelerinin yeniden başlatılması söz konusu olabilir. Ancak İran'da da çeşitli nedenlerle bir süredir devam eden protestolar ABD'nin yeni yaptırımlarını beraberinde getirdi. Joe Biden yönetimindeki ABD'nin bu tutumu İran'ı anlaşma konusunda daha isteksiz hale getiriyor. Bu sebeple İran nükleer anlaşmasının kısa vadede yeniden imzalanmayacağı ve İran yaptırımlarının bir süre daha uygulanacağı öngörülebilir.