Ekrem İmamoğlu, hafta içi yaptığı basın toplantısında CHP Genel Başkanlığı'ndan en azından şimdilik vazgeçtiğini ve asıl hedefinin 2024 İstanbul Seçimleri olduğunu açıkladı. Bu doğrultuda parti başkanlığı için Özgür Özel'i işaret ederken kendisini de muhalefeti tekrar tek bir çatı altında toplama göreviyle sorumlu kıldı. Ancak tıpkı 2023 seçim mağlubiyeti sonrası yaptığı çıkışta olduğu gibi net bir adaylık ilanı yapmak veya ortaya güçlü bir iddia koymak yerine en azından açıklamaları itibariyle yine gri alanda kalmayı tercih etti.
Öte yandan seçim sonuçları neticesinde hayal kırıklığına uğramış seçmenler başta olmak üzere muhalif kamuoyunun önemli bir çoğunluğu, İmamoğlu'ndan "değişim" çıkışını takip eden güçlü bir liderlik ve gerekirse parti içi mücadele bekliyordu. Ancak İmamoğlu, 2019'da İBB başkanlığı, son 2 senede ise Cumhurbaşkanı adaylığı sürecinde gösterdiği ürkekliği bugün de CHP Genel Başkanlığı için gösterdi. Üstelik bunu da yine son beş senedir çeşitli algı çalışmaları neticesinde kendisine çizilmeye çalışan "Erdoğan karşısındaki cüretkar isim" profili ile pazarlamaya çalışıyor ve rakibinin 2024 seçimlerinde doğrudan Erdoğan olduğunu ima ediyor.
Fakat son açıklamalar ve kendisinin geçmiş yıllardan beri süregelen siyasi yaklaşımı gösteriyor ki İmamoğlu, parti içinde ve/veya dışında güçlü bir mücadele ortaya koymak yerine etrafında konumlanan oligarşik yapının telkinleriyle daha garantici bir yol izlemeyi tercih etti. En büyük güvencesi ise muhalif seçmen nezdindeki popülaritesi ve muhalefet bloku içindeki popüler aktör alternatifsizliği oldu.
Tüm bunların neticesinde İmamoğlu'nun zihninde şekillenen ve "2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri"ni kazanmayı ufkuna koyan iki plandan bahsetmek mümkün. Bunlardan ilki İstanbul seçimlerinin muhalif blokun tekrar bir araya getirilerek kazanılması, bunun oluşturduğu siyasi güven/özgüven, İmamoğlu'nun CHP Genel Başkanlığından bağımsız partiler üstü liderliği ve cumhurbaşkanı adaylığı ile 2028 seçimlerine gidilmesi. İstanbul seçimlerinin kaybedilmesi durumunda ise geçiş sürecini Özgür Özel'in yürüttüğü, İmamoğlu'nun CHP Genel Başkanı, ana muhalefet lideri ve bunun neticesinde doğal cumhurbaşkanı adayı olarak 2028 seçimlerine gidilmesi.
A Planı: "İstanbul İttifakı" Kur ve Kılıçdaroğlu'nun Ayak İzlerini Takip Et
İlk ve öncelikli plan aslında Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz 10 yıl süresince yürüttüğü "CHP yerine muhalif bloku büyüt" stratejisinin devamı olarak kabul edilebilir. Zira İmamoğlu'nun "İstanbul İttifakı" olarak tabir ettiği strateji de aslında hem 2019 yerel seçimlerinde hem de 2023 Cumhurbaşkanı seçimlerinde uygulanan ve muhalif blokun tek aday çıkarması stratejisinin aynısı. Dolayısıyla burada İmamoğlu'nun özellikle 2024 İstanbul seçimlerinde Kılıçdaroğlu'nun ayak izlerini takip edeceğini söylemek yanlış olmaz.
Ancak Kılıçdaroğlu'nun ittifak mirasının adeta bir siyasi harabe olması, aşılması gereken ilk sorun alanı olarak İmamoğlu'nun karşısında duruyor. Zira Kılıçdaroğlu'nun seçim sonrası ortaya koyduğu tavır, muhalif blok içerisinde heyecan ve güven kaybıyla sonuçlandı. Buna seçim mağlubiyetinin moral kaybı ile diğer muhalif partilerin seçmen ve tabanlarından gelen müstakil siyaset talebi eklendiğinde ortaya yönetilmesi oldukça zor ve dağınık bir muhalif blok yapısı çıkıyor. Dolayısıyla İmamoğlu'nun ilk sınaması da söz konusu muhalif bloku tekrar tek bir çatı altında toplamak olacak.
Öte yandan tüm bu olumsuzluklara rağmen İmamoğlu, Meral Akşener ve HDP ile yürütme imkan ve kabiliyetine sahip olduğu kişisel ilişki ve muhalif seçmendeki popülarite ile en azından İstanbul'da bu sorunu aşabilir. Üstelik İmamoğlu, yeniden İstanbul için aday olması durumunda bu sefer özerk ve esnek siyasi manevra alana sahip olacaktır. Bu şartlar altında "İstanbul İttifakı"nın kurulmasının zor ancak mümkün olduğu söylenebilir.
Burada İmamoğlu açısından en önemli sorun, seçimlerin nasıl kazanılacağı. Zira İmamoğlu artık seçmen nezdinde karşılığı kadar karşıtlığı da olan bir isim. Yine İstanbul'da ortaya koyduğu performans tartışılan, gündeme ortaya koyduğu yerel yönetim performansı ile değil daha çok genel siyaset ile gelen bir isim. Buna Erdoğan ve AK Parti'nin İstanbul'u geri almak için daha ciddi ve güçlü bir performans ortaya koyacağı da düşünüldüğünde seçimlerin İmamoğlu için kolay geçmeyeceği net bir biçimde ifade edilebilir.
İmamoğlu'nun "A Planı"nın tamamen seçimlerin kazanılacağı varsayımına dayanıyor. Dolayısıyla yeniden belediye başkanı olması durumunda İmamoğlu, muhalif bloku tekrar bir araya getiren, seçimleri tekrar "Erdoğan'a karşı" kazanan ve muhalefete seçmen, taban ve tavanıyla tekrar heyecan ve özgüven kazandıran isim olmayı amaçlıyor. Bu plana göre 2028 Cumhurbaşkanı Seçimi'nde muhalefetin ortak adayı olması yolunda önünde herhangi bir engel kalmayacak, Kılıçdaroğlu'nun 2023'te deneyip başaramadığını aynı stratejiyle ancak beş senelik bir gecikmeyle başaracak.
CHP Genel Başkanlığı meselesi ise söz konusu planın işlemesi durumunda öncelik değil. Zira İmamoğlu, belediye başkanlığının yanında belediye meclis çoğunluğunu da kazanılmasını sağlarsa istediği zaman genel başkan olabilir. Aksi durumda ise son seçimlerde görüldü ki cumhurbaşkanı adaylığı için İstanbul seçimlerini kazanmak, CHP Genel Başkanı olmaktan daha muteber. Dolayısıyla İmamoğlu'nun biraz da etrafında konumlanan kişilerin telkinleriyle 2028 Cumhurbaşkanı Seçimlerinde aday olarak yeni cumhurbaşkanı olmayı kendine esas hedef olarak koyduğu söylenebilir. Ancak tüm bu plan, İstanbul seçimlerinin kaybedilmesi ile çökmekte. Bu noktada İmamoğlu'nun bir yedek planı da var.
B Planı: CHP'nin Başına Geç ve "Doğal Aday Ol"
İstanbul seçimlerinin kaybedilmesi, İmamoğlu'nun siyasi karizmasına ve popülaritesine önemli bir zarar verecek olsa da Kılıçdaroğlu örneğinde de görülebileceği üzere bu zarar, CHP Genel Başkanı olabilmek adına herhangi bir engel değil. İmamoğlu da bu zararı geçmişte Kılıçdaroğlu etrafında konumlanan, şimdi ise İmamoğlu'nun yanında sıralanan parti içi oligarşik yapı ile telafi edebileceğini gördü. Değişim çıkışının ardından yaşananlar, medyaya sızan görüntüler vb. de bunu kanıtlar nitelikte. Dolayısıyla CHP Genel Başkanlığı İmamoğlu'nun önceliği olmasa da yedek plan olarak cebinde duruyor ve İstanbul seçimlerini kaybetmesi durumunda bunu değerlendirmeyi düşünüyor.
Bu noktada CHP Genel Başkanlığı, partinin kurumsal yapısı ve sahip olduğu medya gücü açısından oldukça kritik. Söz konusu gücün kullanılmasının nasıl sonuçlar doğurduğu, 2023 seçim sürecinde özellikle de Kılıçdaroğlu'nun adaylığının tüm itirazlara rağmen muhalif bloka dayatılmasında tecrübe edildi. Tüm bunlara ek olarak CHP, halen ana muhalefet partisi konumunda. Dolayısıyla müstakil hareket edildiğinde ana muhalefet partisinin lideri, normal şartlar altında, doğal cumhurbaşkanı adayı olarak ilk akla gelen isimdir. İmamoğlu'nun da bunu göz önünde bulundurarak düne kadar Kılıçdaroğlu'nu koşulsuz şartsız destekleyen ancak bugün taraf değiştiren parti oligarklarıyla yeni bir işbirliği inşa ettiği görülüyor.
Böylelikle İmamoğlu'nun 2028 hedefi doğrultusunda yedek plan olarak CHP Genel Başkanlığını hedeflediği söylenebilir. Zira ana muhalefet lideri olarak İmamoğlu, en kötü ihtimalle Kılıçdaroğlu'na benzer ancak muhtemelen daha az itirazla kendini doğal aday olarak muhalefet blokuna kabul ettirebilir. Diğer bir deyişle İmamoğlu, bu sefer parti bazında ancak yine Kılıçdaroğlu'nun adımlarını takip etmeyi planlıyor. Bu aşamada ise Kılıçdaroğlu'na kıyasla sahip olduğu siyasal yetenekler ve kısmi popülarite ile daha kolay başarıya ulaşacağını öngörüyor.
Sonuç olarak İmamoğlu'nun en azından siyasi kariyeri için kurduğu oyun planı bu şekilde ve gözünü Erdoğan sonrası dönemin cumhurbaşkanı olmaya dikmiş durumda. Ancak İmamoğlu, CHP Genel Başkanlığı için olduğu gibi İstanbul için de açıktan adaylığını açıklamayı tercih etmedi. Bu da aslında söz konusu planları uygulamaya koymakta dahi ürkek olduğunu ve sürekli olarak geri çekilme konforuna sahip olmayı istediğini gözler önüne seriyor. Ancak İmamoğlu'nun en azından yukarıdaki planlar çerçevesinde siyasi bir iddiaya sahipse "mış gibi" yapmak yerine gerçekten cüret etmesi gerekiyor. Aksi takdirde mücadele yerine masa başı plan ve hesaplamaları tercih etmek, üstelik bunu dahi ürkeklikle yapmak en büyük başarısızlık habercisidir.