Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu 16 Haziran Pazar akşamı ortak TV yayınına çıkacak. Türk siyasetinde örneğinin çok görülmediği ve yayının bütün haber kanalları tarafından ekrana getirileceği de düşünüldüğünde Pazar akşamı tüm Türkiye'nin gündemi bu canlı yayın olacak. Dolayısıyla canlı yayın iki aday için de oldukça önemli. Özellikle iki parti ve adayın da kendi partilerine yakın ancak 31 Mart'ta sandığa gitmemiş veya tepki göstermek amacıyla geçersiz oy kullanmış seçmenleri ana hedef olarak gördüğü düşünüldüğünde canlı yayın söz konusu seçmen kitlelerine doğrudan ulaşmak adına en önemli fırsat. Yine adaylar açısından sandık başında karar veren seçmenlerin zihinlerinde kendileri adına olumlu izlenimler bırakmak ve oy verme eğilimini kendi lehlerinde şekillendirmek için belki de son büyük şans.
Bu noktada seçmenler açısından adayların değerlendirilmesinde iki önemli husus ön plana çıkmaktadır: kişilikler yani sergilenecek tavırlar ve beklentileri yönetmek. Seçmenler ekranın öteki tarafında kendilerine seslenen iki alternatifi kıyaslama şansına sahip olacak. Dolayısıyla da her adayın güçlü olduğu ve dikkat etmesi gerektiği noktalarda göstereceği performans ve kendilerinden beklentileri ne kadar karşıladığı canlı yayının sonucunu da oluşturacak.
Kim daha sahici?
Seçmenlerin canlı yayında adayları değerlendireceği en önemli kriterlerin başında adayların sergilediği tavır ve kimin daha sahici, samimi ve güvenilir olduğu gelmektedir. Bu noktada Yıldırım ve İmamoğlu'nun kampanya dönemlerindeki performansı beklentileri de şekillendirmektedir. Bu noktada Binali Yıldırım uzun yıllardır bilinen samimi, sempatik, beyefendi ve sakin tavrı ile öne çıkmakta.
Öte yandan Ekrem İmamoğlu'nun 31 Mart öncesi ve sonrası tavırlarındaki farklılıklar oldukça dikkat çekmektedir. 31 Mart öncesi oluşturulmaya çalışılan ve belli bir başarı da kazanan "herkesi kucaklayan", "sevgi adamı" ve "gülümseyen" İmamoğlu algısı seçimlerin iptalinden sonra değişen bir profili ortaya koymuştur. Özellikle çıktığı yayınlarda agresif çıkışlar yapmaya başlayan, cevap veremediği soruları geçiştiren, mesnetsiz iddialarda bulunan ve sürekli yalanlanan bir İmamoğlu profili dikkat çekmektedir.
Son olarak Ordu Valisi'ne ettiği hakareti "Basit demiştim" diyerek savuşturmaya çalışan ve yine Pazar akşamki canlı yayın ile ilgili olarak Yıldırım'ın soruları önceden istediğini iddia etmesinin ardından bizzat programın moderatörü tarafından yalanlanan İmamoğlu bu noktada canlı yayında kendisini ispatlaması gereken aday konumundadır. Dolayısıyla Binali Yıldırım'a kıyasla seçmenlerin ve izleyicilerin bu hususta beklenti içerisinde olduğu aday da kendisidir.
Beklentileri yönetmek
Canlı yayınla ilgili olarak seçmenleri etkileyecek en önemli husus ise beklentileri karşılamak olacaktır. Bu noktada adayların göstereceği performanslar bire bir kıyas üzerinden değil beklentileri nasıl yönettiği ile öne çıkacaktır. Daha net bir ifadeyle canlı yayında kişisel performansıyla ön plana çıkan veya rakibine "saldıran" aday değil seçmenlerin kendilerine yönelik beklentilerinin farkında olan ve o beklentileri başarılı bir şekilde yöneterek karşılayan aday avantajlı konumda olacaktır.
Bu doğrultuda beklentilerin daha net olduğu aday Binali Yıldırım'dır. Yıldırım'ın öne çıkan özellikleri olan tecrübesi, icracı kimliği ve geçmişi kendisine yönelik beklentilerin sorunları çözebileceğine yönelik olarak kendini kanıtlamaktan ziyade sorunlara nasıl çözümler ürettiğine yönelik şekillenmesine sebep olmaktadır. Bir diğer ifadeyle Binali Yıldırım'a yönelik beklentileri ifade eden "Yapabilecek mi?" değil "Gerçek sorun ve rahatsızlıkların farkında mı?" sorusudur. Dolayısıyla İstanbulluların "gerçek" sorun ve beklentilerinin farkında olan bir Binali Yıldırım'ın bunlara yönelik olarak somut ve ikna edici projeler sunan bir performans sergilemesi beklentileri karşılamak adına yeterli olacaktır.
Diğer tarafta ise seçmenlerin beklentilerinin daha fazla olduğu aday alternatifi temsil etmesi sebebiyle İmamoğlu'dur. Kampanyasında da öne çıkan temalardan biri olan değişim vaadini ve "bitireceğiz", "yapacağız" gibi daha çok algısal ve soyut olan söylemini projelerle somutlaştırması ve temellendirmesi gereken kişi İmamoğlu'dur. Bu noktada Yıldırım ile kıyaslandığında İmamoğlu'nun kendini kanıtlaması gereken kişi olduğu söylenebilir. Buna ek olarak 31 Mart öncesine göre olumlu algısı zayıflayan, agresifleşen ve "proje" olduğuna yönelik soru işaretleri artan İmamoğlu'nun bu şüpheleri gidermesi gerekmektedir.
Sonuç olarak yalnızca İstanbul Büyükşehir seçimini ilgilendiren bir gelişme olsa da Pazar akşamı ekranlarda olacak canlı yayın tüm Türkiye'nin takip edeceği ve adaylar açısından seçimler öncesi son büyük fırsattır. Dolayısıyla beklentileri daha iyi yönetecek ve karşılayacak aday bu sınavdan başarıyla çıkacaktır. Bu noktada Binali Yıldırım gerçek sorun ve beklentilerin farkındalığıyla, İmamoğlu kendini kanıtlaması, sahiciliğine ikna etmesi ve değişim vaadini nasıl somutlaştıracağıyla değerlendirilecektir.