Seçimlerde yapılacak "partiler arası ittifak" düzenlemesi AK Parti ve MHP'li yetkililer tarafından kamuoyuna açıklandı. Yakın zamanda Meclis'te onaylanması beklenen düzenlemeyle birlikte kurulacak ittifaklar da tartışılmaya başlandı. AK Parti ve MHP tarafından açıklanan "Cumhur İttifakı" şu an için kesinlik kazanmış tek ittifak olarak öne çıkmakta. Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici de bu ittifakı desteklediklerini ve içinde yer alacaklarını açıkladı. Bu noktada ittifaka katılabileceği düşünülen Saadet Partisi'nin nasıl bir pozisyon alacağı merak ediliyordu.
9 Şubat'ta SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilmesi, SP'nin AK Parti'yle ittifak görüşmelerinde bulunduğu şeklinde yorumlandı. Öte yandan Karamollaoğlu önceki hafta içinde katıldığı bir TV programında bu ittifak içinde yer almayacaklarını ve 2019 seçimlerinde kendi cumhurbaşkanı adaylarını çıkaracaklarını açıkladı.
SP'nin ittifak içinde yer almama kararı partinin uzun yıllardır sürdürdüğü söylemle birlikte değerlendirildiğinde şaşırtıcı değildir. SP'nin eski genel başkan Mustafa Kamalak ile başlayan AK Parti'nin her karar ve adımına karşıt olma siyaseti Karamollaoğlu tarafından da sürdürülmektedir.
Kamalak dönemi ve FETÖ söylemi
SP yöneticilerinin 17-25 Aralık operasyonları ile birlikte AK Parti karşıtlığını FETÖ söylemine endekslemesi partinin izlediği yanlış siyaseti gözler önüne sermişti. Kamalak'ın kapatılan FETÖ dershanelerini "devletin gayrı milli eğitiminin eksikliklerini milli açıdan tamamlayan kurumlar" şeklinde savunması ve FETÖ'nün terör örgütü olmadığını iddia etmesi gibi hususlar "Milli Görüş" tabanının dahi tepkisini çekmişti. FETÖ'nün 28 Şubat'ta rahmetli Necmettin Erbakan ve Refah Partisi'ne karşı darbecilerin yanında pozisyon almasına ve Erbakan'ın FETÖ tehlikesine karşı geçmişte yaptığı uyarılara rağmen SP, Kamalak sayesinde FETÖ'cüler tarafından dindar ve muhafazakâr kesimlere ulaşmak adına kullanıldı.
AK Parti karşıtlığı yapmak adına parti değerlerini unutan, FETÖ'yü ve FETÖ söylemlerini savunan Kamalak 15 Temmuz sonrası ise "Yanılmışım" açıklamasında bulundu ve partideki görevinden ayrılarak başkanlığı Karamollaoğlu'na devretti.
?Karamollaoğlu ve 'kronik muhalefet'
SP'de genel başkanlığa Temel Karamollaoğlu'nun seçilmesinin ardından partinin duruşu sadece üslup olarak değişti. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişte başkanlık sistemini gündeme ilk kez getiren ismin merhum Erbakan olduğu belirtilirken sistem AK Parti'ye benzer gerekçelerle savunuldu.
Fakat bu noktada "kronik muhalefet" alışkanlığı tekrar dirilen SP, desteklediklerini belirttikleri hükümet sistemi biçimine yine AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı üzerinden gerekçelerle pratikte karşı çıktı ve referandumda hayır diyeceklerini açıkladı.
Böylece parti referandum sürecinde CHP ve HDP ile aynı blokta yer alırken Karamollaoğlu da Kılıçdaroğlu'nun söylemini taklit etmeyi seçti.
İttifak tartışmaları ve 2019 seçimleri
SP'nin tabanı, tarihi ve tabiatı gereği yakın durduğu "Cumhur İttifakı"nın parti menfaatleri yerine ülke ve devletin çıkarları üzerine kurulması partinin ittifakta neden yer almadığını açıklamak için yeterli olabilir. AK Parti karşıtlığı üzerinden hareket eden parti 15 Temmuz öncesi FETÖ referandum öncesi ise CHP söylemlerini tekrarlayarak kazanımlar elde etmeye çalışmıştır.
Fakat partinin her seçimde yüzde 2 civarında oy alması, 1 Kasım'da ise oylarının yüzde 0,7'ye kadar düşmesi seçmenin düşüncelerini de ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla CHP ile olası bir ittifakın taban nezdinde kabul görmeyeceği gerçeği, yerli ve milli ittifakın ise kişisel çıkarları öncelememesi parti yönetimini alternatifler aramaya itmektedir.
Karamollaoğlu her ne kadar kendi adaylarını çıkaracaklarını söylese de ittifaklardan ziyade ilkeler etrafında ve platform adı altında bir araya gelebileceklerini belirterek ittifak kapısını tamamen kapamamaktadır. Bu noktada da İYİ Parti ve SP ittifakı, üzerinde durulması gereken bir ihtimaldir. Akşener'in geçtiğimiz aralık ayında Saadet Partisi ile ittifak yapmayı şahsi hayali olarak açıklaması bu noktada önemlidir.
SP yönetimi İYİ Parti'yle olası bir ittifakı belli bir seviyede konsolide olmuş "Milli Görüş" tabanı üzerinden pazarlık payı yüksek ve kazanımı fazla bir işbirliği olarak değerlendirebilir. İYİ Parti ise siyaset sahnesinde kalıcı olabilmek ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan karşıtı blokta güçlü bir pozisyon alabilmek adına SP ile ittifakı oldukça kritik görecektir. Öte yandan oldukça muhafazakâr ve dindar olan SP tabanının ulusalcı bir söylemle CHP'nin mevcut yönetimden rahatsız tabanına yönelmiş İYİ Parti'yle olası bir ittifaka olumlu bir reaksiyon göstereceği şüphelidir.
Sonuç olarak SP'nin yakın geçmişten günümüze süren söylemi göz önünde bulundurulduğunda "Cumhur İttifakı"nda yer almamasının şaşırtıcı olmadığı ortadadır. Artık AK Parti karşıtlığı üzerinden siyasi stratejisini belirleyen ve gün geçtikçe desteği azalan bir parti olarak SP, Türkiye siyasetindeki varlığını sürdürebilmek adına seçimler öncesi benzer stratejiler üzerinden siyaset yapan partilerle yapılabilecek ittifak alternatiflerini değerlendirecektir.