İngiltere Parlamentosunun zorlu ve uzun müzakereler sonrasında İngiltere'nin Avrupa Birliği ile imzaladığı ve İngiltere'nin birlikten ayrılmasını düzenleyen Brexit Anlaşmasını 202 evet oyuna karşı 432 oyla reddetmesini hükümetin hezimeti ve tarihin en kötü yenilgisi olarak yorumlamak pek de yanlış olmaz. Oylamanın ardından öngörülenden daha kötü bir sonucun ortaya çıktığı değerlendirmesi doğrudur. Bu sonuç bize Brexit konusunda yapılan anlaşmanın Parlamentodan geçmesini sağlayacak uzlaşıdan ne kadar uzak olduğunu net bir şekilde gösterdi. Tüm bunların ötesinde "nasıl bir Brexit olacak?" sorusunu da tekrardan gündeme taşıdı.
Brexit anlaşmasının reddedilmesi sonrası muhalefetteki İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn'in hükümet için güvenoyu oylaması yapılması yönündeki önergesi bir siyasi belirsizlik yaratabilme durumunu ortaya koysa da May'in güvenoyu alması hükümetin düşürülme ve seçime gidilme seçeneğini dışarıda bırakmıştır.
Seçenekler arasından seçimi eledikten sonra kalan süreçle ilgili anlaşmanın reddedilmesi durumunda Avam Kamarası tarafından hükümete üç gün içinde bir B planı ile gelmesi bulunmaktadır. May bu süreçte bu açmazı ortadan kaldırmak için bütün partilerle görüşeceğini güvenoyu oylaması sonrasında yaptığı konuşmasında belirtti. Ancak bu süre oldukça kısa olup bir diğer seçenek hükümetin Lizbon Antlaşması'nın 50. maddesinin yürürlüğe girmesinin ertelenmesini talep ederek AB'den müzakereleri uzatmasını istemesidir. Bu süre içinde anlaşmayı yeniden müzakere etme ve Parlamentoya anlaşmayı onaylatma için de zaman kazanır.
AB açısından kabul edilebilir seçeneklerden birisi de bu müzakereleri uzatma talebidir. Ancak daha önce AB'nin Theresa May ile 18 ay gibi uzunca bir süre üzerinde çalıştıkları ve belli bir noktaya getirdikleri Brexit anlaşması üzerinde bir değişiklik yapmak istememe olasılığı yüksektir.
Tüm bu seçenekler arasında bir de Theresa May'in istemediği Brexit konusunu tekrar referanduma taşıma seçeneği bulunmaktadır. Ancak halkın Brexit referandumu ile ortaya koyduğu iradeyi kabul ettiğini söyleyen May tekrar referanduma gitme seçeneğine pek de sıcak bakmamaktadır. Oysa ki AB resmi yetkililerinden ve Avrupa Parlamentosunun bazı milletvekillerinden yükselen sesler İngiltere'nin AB'de kalma seçeneğini de göz önünde bulundurması yönündedir. Sadece AB değil aynı zamanda İngiltere içinde de bu seçeneğin kullanılmasını isteyen, bu yönde kampanyalar düzenleyen taraflar ve Parlamentoda partiler var.
Tüm bu gelişmeler ve ortaya çıkan seçenekler AB resmi yetkililerinden gelen ilk açıklamalarda da ifade edildiği gibi topun İngiltere'de olduğu ve bir an önce nasıl bir Brexit olacağı konusunda ülkenin durumunu netleştirmesidir. Brexit'in gerçekleşeceği tarih olan 29 Mart 2019'a çok fazla zaman kalmadı. Tüm bu süreç içinde hiç anlaşma olmaması –ki en kötü senaryo bu– hem İngiltere hem de AB açısından olumsuz sonuçları olacaktır.
Her ne kadar mevcut durum da pek çok belirsizliği de beraberinde getirecek anlaşmasız Brexit ihtimali yerini koruyor olsa da hem AB hem de İngiltere için en iyi seçenek Brexit'in ertelenmesi, müzakerelerin uzatılması ve bir ayrılık olacaksa da bunun anlaşmalı bir Brexit şeklinde gerçekleştirilmesidir.