Moratti Ailesi iki kuşak Inter'i yönetti. Baba Angelo, Inter'i büyük Inter yaparken oğlu Massimo, servetinden 1.5 milyar euro harcadığı 18 yılda Juventus'un karıştığı şike skandalı olmasa belki de şampiyonluk yaşayamayacaktı.
Massimo gereğinden fazla iyi bir adamdı. Büyük yetenek ama 'yan gel yat' kafasıyla kariyerini geçiren Recoba'ya yıllarca evlat muammelesi yapan, Şampiyonlar Ligi'nde statü gereği oynamayacağı ortaya çıkınca Forlan'ı alan kulüp profesyonellerine "Canınız sağolsun" diyen, yıllar süren sakatlıkları boyunca başından ayrılmadığı Ronaldo "Ben Real Madrid'e gidiyorum" dediğinde "Güle güle çocuk" diyen bir başka adam Massimo Moratti...
Bir insan elindeki en iyi futbolcuları ezeli rakibine hediye eder mi? Massimo Moratti etti ve "Kendim ettim kendim buldum" eşliğinde bir gün kulübü Uzakdoğu sermayesine satmak zorunda kaldı. Pirlo'yu takasta çerez olarak kullandı. O Pirlo, Milan orta sahasının değişmezi oldu. Yetmez elbette. Futbol dünyası Seedorf gibi tırnağına kadar büyük yetenek az görmüştür. Evet o da Inter forması giyiyordu ve akıllara ziyan bir takasla Milan'a gönderildi. Başkanlığı süresince 25 sol bek alan Moratti'nin 90'ların ortasında kadrosunda ufak tefek bir Brezilyalı sol bek vardı, onu da Real Madrid'e sattı. O da gitti dünyanın gelmiş geçmiş en iyi sol beki oldu. O sambacı elbette ki Roberto Carlos'tu.
Kemik seslerinin hiç eksik olmadığı İtalyan futboluna Arjantinliler -ki zaten İtalyan kökenliler- kolay uyum sağlardı. Inter orta sahasında Diego Simeone yıllar boyunca oynayabilirdi, sadece iki yılın ardından kendini Lazio'da buldu. Fabio Cannavaro, Buffon'un Parma'dan takım arkadaşıydı. Buffon, Juventus kalesinde efsane olurken, Cannavaro da Inter defansının lideri olacaktı.
Moratti saf adamdı, Juventus'u Calciopoli skandalına sürükleyen Luciano Moggi'nin yıllar sonra çıkan telefon kayıtlarında "Soyunma odasında arıza çıkar da seni Juventus'a alalım" dediği Cannavaro denileni yaptı ve Inter tarihin en iyi savunmacılarından birini daha kaybetti.
GÜZEL ADAMDI AMA...
Başkanlığının son döneminde elinde iki büyük yıldız vardı. Siz, Hollanda Milli Takımı'nın 10 numarasını 8 milyona satar mısınız? Peki aynı transfer döneminde geleceğin yıldızı Coutinho'nun da takımdan ayrılmasına izin verir misiniz? Diyorum ya Moratti "güzel" adamdı, bolluk günlerinde yılda 6 milyon euro verdiği Sneijder'e artık o parayı ödeyemezdi. Galatasaray fırsatı kaçırmadı. Coutinho da üç kuruş paraya gittiği Liverpool'da büyüyüp 150 milyona Barcelona'nın yolunu tuttu...
Gün geldi, deniz bitti, Massimo Moratti elini ayağını çekti Inter'den ama transferde o hep tokatlanan karakteri Milano kulübünde yaşamaya devam ediyor. Kulübün sahibi artık Çin sermayesi kontrolünde ama değişen bir şey yok. Sezon başında Roma orta sahasından bir gladyatör aldılar, aldılar da bu gladyatörün içkisi, sigarası, gece hayatı pek meşhur.
Nainggolan Inter'e gelirken, Roma 38 milyon euro bonservisin yanında 19 yaşındaki Nicolo Zaniola'yı istedi.
Inter bu, altyapısından yetişen gençle mi uğraşacak, "Alın sizin oldu" dedi.
Eski futbolcu Igor Zaniolo'nun oğlu Nicolo, sezonun ilk yarısında en büyük çıkışı yapan genç olurken, Nainggolan, Milano'da gece kulüplerinde sabahlayıp Inter yönetimini çileden çıkartıyordu. Massimo Moratti artık kulübün patronu değil, olsaydı Nainggolan'a o soğuk Milano geceleri için hiç üşütmeyen pahalı bir kaban armağan ederdi...