Kulüpteki odasına kapanmış, Real Madrid maçının taktiğine çalışıyordu. Karşısındaki kara tahtaya baktı ve rakibin bütün pas bağlantılarını çökerten taktiğine gururla baktı. Kapısı çaldı, gelen yardımcısıydı, ona "Real Madrid'i böyle yeneceğiz" dedi. Porto o maçı kaybetti, o gün yardımcısı ona "Jose iyi de bizi 12 kişi yazmışsın tahtaya" demiş, Portekizli teknik adam yerinde kalkıp tek tek sayıp "Haklısın" derken mahcubiyetini yine kendine saklamıştı. Futbolun doğduğu topraklara adım attığında dediklerini hatırlarsınız, ona 'special one' (özel biri) lakabını getiren o meşhur basın toplantısını: "Kusura bakmayın, basit ve kolay bir hayat isteseydim Portekiz'de kalırdım. Küstah görünüyor olabilir, buradayım çünkü küstah olduğum kadar özel bir teknik adamım da." Jose Mourinho, 50 yıldır şampiyonluk nedir bilmeyen Chelsea'ye kazandırdığı kupalarla, ardından kaybedenler kulübü Inter'in müzesine bir yılda koyduğu 3 kupayla geride kalan 10 yılın bir numarasıydı. Çalıştırdığı takımların taraftarı dışında kim varsa ondan nefret etti. Özgüven ile kibir arasında görünmez bir çizgi vardır, delilik ve dahilik arasında olduğu gibi... Arjantinli teknik adam Bielsa, deli-dahiydi. Mourinho'nun kazandıkça yükselen özgüveni Real Madrid yılları sonrasında yerini çekilmez bir kibre bıraktı... Sahne gerisinde mükemmel aile babası, çocuklarının büyüyüp evden ayrılmış olmasına tahammül edemiyor, Manchester'da bir otel odasında karşıdaki parka gitmenin tek özgürlüğü olduğunu söyleyeyip 'özel biri'nin artık 'yalnız biri' olduğunu anlatıyordu bize metin altlarında.. Barcelona ona 10 yıl önce "Herkesle kavga ediyorsun. Etmeyeceksen gel" dediğinde "Ben değişmem" diyen adam çok zamandır sadece rakipleriyle değil kendi futbolcularıyla kavga ediyor. 60'lara doğru koşan hayat yolculuğunda daha makul, daha hoşgörülü olmak yerine 20'sindeki genç futbolcularla ego savaşına giriyor. Geçen hafta manşetlere çıkan Pogba ile tartışma görüntülerinde olduğu gibi... Inter'de Balotelli ile, Real Madrid'de Cristiano Ronaldo, Casillas ve Pepe ile Chelsea'deki ilk döneminde Shevchenko ikinci döneminde takımın yarısıyla 'papaz', takımın doktoru Eva Carneiro ile mahkemelik olan Jose Mourinho, emekliliğinde bahçede top oynayan çocuklara "keserim topunuzu" diye bağıran huysuz amcalar olma yolunda... Özel biriydi ama kabul edelim artık çekilmez biri... Zaten aşk ile nefret arasında da görünmez bir ince çizgi yok mudur ki? Yoksa neden sevdiğine güle güle der ki Demis Roussos : "Goodbye Mourinho