Avrupa'da bu sezon transferleri sosyal medyada akıl dolu videolarla duyurma modası var. Bizde de bunun en güzel örneklerini Beşiktaş verdi. Taraftarın "#cometobesiktas" kampanyası ise bu yaz tüm dünyada konuşuldu.
Kulübün iletişim komitesi, son iki sezonun şampiyon takımıyla büyük bir sinerji yarattı. Şimdi soru, bu kaliteli iletişimi yapabilmek için şampiyon mu olmak gerekiyor, yoksa şampiyon olmanın coşkusu bu insanların içindeki iletişim aşkını mı dışarıya çıkartıyor?
Fenerbahçe, neden yıllar boyunca Volkan Demirel ile eldiven savaşına girecek bir kaleci transfer etmez de Volkan her hata yaptığında taraftarın önüne atılır. Carlos Kameni kariyeri boyunca Volkan seviyesinde olmadığı için Kadıköy'e ikinci kaleci ünvanıyla gelmişken beklenti nedir?
Şimdi soru, yıllarca yerli kaleci geleneğini sürdüren, üç-beş yabancı sınırı olduğu günlerde kalede yerliyle oynamanın da avantajını yaşayan Fenerbahçe'nin neden Volkan'dan daha yetenekli bir yabancı kaleciyi aramadığı.
Avrupa'da şampiyonluk yarışı veren hangi takım milli takımda da forma giyen beklerini, ezeli rakibine kaptırır? Caner ve Gökhan Gönül'ü Beşiktaş formasıyla izleyen Fenerbahçe yönetimi, yıllardır neden transferde sürekli sağ-sol bek ve sağ-sol açık alır da Alex de Souza gittiğinden beri bir maestro transfer etmemekte, Emre gittiğinden beri bir merkez oyuncusu almamakta ısrar eder. Şimdi soru... Galatasaray Başkanı Dursun Özbek'in "Bizde yok" dediği futbol aklı Fenerbahçe'de var mı?
FUTBOLU BİLENE BIRAKMAK
Son iki sezonda ilk üç dışında kalan Galatasaray'da yönetimin onca transfer yanlışı varken nasıl oluyor da aynı yönetim bu sezon sıfırdan kurduğu kadroda bu kadar isabetli transfer yapabiliyor?
Şimdi soru: Futbolu bilenlere bırakmak en iyisi değil mi? Teknik direktör Igor Tudor, Sportif Direktör Cenk Ergün'ün önüne Scout ekibinin hazırladığı her mevki için beş alternatifli listeyle transfer yapılmış olabilir mi?
Bu sezon beIN Sports kanallarında 60 ülkeye İngilizce anlatımlı yapılan naklen yayınlar ülke futboluna çıta atlatır mı?
Yeni transfer edilen Fransız ve İspanyol yıldızlar sayesinde Avrupa'nın en önemli spor gazetelerinde bizim ligimiz, bizim futbolumuz hakkında çıkan haberlerin patlama yapması bize ne sağlar? Önce Enes ardından Cengiz Ünder ile devam eden Avrupa'ya genç yetenek ihracatı, kulüplerin gelecekte daha yüksek bonservis bedelleriyle oyuncu satmasını sağlar mı? Çok sorulu bir değişimin tek cevabı var... Yerel kalırsan ufak kalırsın, büyümek istiyorsan sınırlarını büyüt...
Başta Fransız futbolu olmak üzere her ligde çok yetenekli siyahi oyuncular varken neden siyahi teknik adamların sayısı bir elin parmaklarını geçmez Avrupa'da? Futbolu bıraktıklarında neden teknik adamlık kurslarından uzak dururlar? Futbolun doğduğu topraklar olan İngiltere'de bu sorunun peşine düşen akademisyenler bile neden işin içinden çıkamaz?
Siyahi teknik adamlara uygulanan bu ayrımcılığa, UEFA, FIFA neden ses çıkarmaz?
YABANCI DİL MESELESİ
Türkiye'de takımlar 14 yabancı futbolcu transfer edebilir, 11 yabancı futbolcuyla sahaya çıkabilirken, Türk teknik adamlar yabancı dillere neden bu kadar yabancıdır? Dört-beş farklı dilin konuşulduğu bir soyunma odasında her dili "Barselona'da hediyelik eşya alırken pazarlık yapacak kadar" bilen tercümanlarla nereye varılır?
Anadili Hırvatça olan Igor Tudor neden İngilizce röportaj vermeye zorlanır? Yüzde 50 verimle İngilizce konuşan Tudor'un söyledikleri kısıtlı çeviriyle yüzde 20'ye düştüğünde Tudor söylemek istediklerinin beşte birini söylemiş olmaz mı?
Türkiye'de başarısız olmuş Rijkaard, Mancini ve Prandelli gibi "usta" teknik adamlar kendilerini anlatamamış olamaz mı?
Hagi, Simeone ve Chiesa, İtalya'da aynı takımda oynadı mı? Cevap hayır ise Fiorentina kadrosunda bu sezon yer alan Hagi, Simeone ve Chiesa kim? Yolu Brescia'dan geçen Hagi'nin oğlunun, Lazio ve Inter'de oynayan Diego Simeone'nin oğlunun, İtalyanların bir zaman muteber klas golcülerinden biri olan Enrico Chiesa'nın oğlunun Floransa'da 'Mor Menekşeler' forması altında buluşması bu soruyu sordurtur mu?
Babalarını geçebilecekler mi? Çok sorunun cevabı sizde, ben sonuncusuna bir yanıt vereyim: Hagi, Simeone ve Chiesa çıtayı o kadar yükseğe koydu ki, maalesef hayır...