Günümüz bireyselliği ve bencilliğine inat bir karma sergi sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Sergiye katılan isimlerin ortak noktası var: Hepsi Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak çalışmalarına devam eden Zeynep Öztürk'ün yetiştirdiği ve kariyerlerine başarıyla devam eden sanatçılar.
Refik Akyüz, Tıfak Arslan, Ertuğrul Berberoğlu, Sefa Çakır, Hüseyin Demirbaş, Rabia Kalyoncuoğlu, Seydi Murat Koç, Nurdan Likos ve Muhittincan'ın eserleri, hocalarının küratörlüğünde açılan NO:1 2022 isimli karma sergiyle sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Bu fikir EKAV Yönetim Kurulu Başkanı İnci Aksoy'a ait. Farklı disiplinlerde 22 eserin yer alacağı bu karma sergide ilk kez bir araya gelecek sanatçılar, üniversite yıllarından beri süregelen dostluklarını sanatın bütünleyici yönüyle buluşturuyor.
No:1 2022, sanatın birleştirici gücüne vurgu yapıyor. Zeynep Öztürk ve sanatçılar anlatıyor yola çıkış hikayelerini:
- Karma sergi fikri nasıl doğdu?
- Zeynep Öztürk: Ben 2009-2010 eğitim-öğretim döneminden bu yana (Küçük bir ara vermiştim) Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resimİş Öğretmenliği Bölümü'nde öğretim görevlisiyim, hem de aynı fakülteden mezunum. Bu sergide yer alan sanatçıların dönemleri birbirinden farklı olsa da hepsi Atatürk Eğitim Fakültesi mezunu. Yollarımız yıllar önce kesişti ve sonrasında hiç kopmadık. Bugün her biri kendi alanında çok başarılı çalışmalar yapıyor. Yaptıkları işlerle ülkemizdeki sayılı ismin koleksiyonlarında yer alıyorlar. Bu birlikteliğimizi nasıl taçlandırırız diye düşünürken EKAV Yönetim Kurulu Başkanı İnci Aksoy'dan böyle bir sergi fikri geldi. Sanatın birleştirici gücü ile bir araya geldik.
- Bu sergi için arandığınızda neler düşündünüz?
- Tıfak Arslan: Sanatçı arkadaşlarımızla sanat ilişkisi içerisinde aynı ortamlarda denk geldiğimiz, tanıştığımız çok oluyor. Ancak aynı okuldan mezun olup, farklı galeriler ve kurumlarda çalışan genç sanatçı arkadaşların farklı disiplinlerdeki eserlerini bir arada görmek mutluluk verici oldu.
- Nasıldı yıllar sonra bir arada olmak?
- Rabia Kalyoncuoğlu: Çalışmalarımı çeyiz, dantel, nakış, buluntu kumaşlar, kağıt gibi malzemelerle üretiyorum. Çeyiz içerisinde bulunan yastık kılıfları, bohçalar, peçeteler gibi malzemeleri üzerine yaptığım figürlerle birleştiriyorum. Zamanla azalan el işçiliği ile yakın zamana kadar ailemizde büyük bir öneme sahip olan çeyizler eski değerini yitirdi.
- Seydi Murat Koç: Atatürk Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği Bölümü ile 1999 yılında tanıştım. Eğitim fakültesi birçok sanatçı yetiştirmiştir benim gibi. Şu anda çok önemli yerlerde olan arkadaşlarımızla bu sergi vasıtası ile bir araya geldik. Bu sektör hakkında fikrimiz olmadan çok sohbet bile etmişliğimiz vardı. Hem alt kuşağım hem de kendi kuşağım içerisinde olan sanatçılarla bir araya gelmek çok keyifli oldu.
- Resimlerinizi nasıl tanımlarsınız?
- Muhittincan: Sergide iki tane çalışmam yer alıyor. Bir tanesi kağıt üzerine kuru boya, diğeri ise tuval üzerine karışık teknik bir çalışma. Genel bir insan bedeni, anatomi takıntım var. Formların netliğini deforme etmek, tekrarlar kullanarak yeni formlar üretmek üzerine eğildiğim bir tavır. İki boyutlu bir yüzey üzerinde kinetik bir etkiyle, görsel yanıltmalara gitmeyi seviyorum.
- Ertuğrul Berberoğlu: Geçit serisinde ise duvarlar, özbenliğimizi tutsaklayan, maskeleyen personalarımızın bir maddesi... Ancak aynı zamanda en mahrem olan bu fiziki alan, sormak, fark etmek, bulmak, düşleyebilmek, arzu ve hayalleri, içten gelen o sesi duyabilmenin en mümkün olduğu mekan... Duvar heykellerimle bu mekanda metaforik geçitler açıyorum.
-Sergideki üç eseriniz ne üzerine?
- Hüseyin Demirbaş: Linç adlı eserimde sosyal medyanın artan etkisi ile günümüzün gerçeklerinin sanal ortamda tekrardan oluşturulduğu döneme dikkat çekiyorum. Yuva'da etrafımızın sembollerle çevrili olduğu, mahremiyetin kalmadığı bir sanal dünyayı anlattım. "Retweet" serisinden İnci Küpeli Kız adlı eserimde ise sanat tarihinde yer edinmiş bir eserin yeniden yorumunu yaptım.
İLK YOLCULAR BİZİZ
- Eseriniz pandemide ortaya çıkmış. Biraz anlatır mısınız?
- Nurdan Likos: Bu sergide yer alan çalışmalarım "Tohum Serisi"nin örnekleri. Nasıl meydana geldiklerinden kısaca bahsetmek isterim. Hayatımıza pandeminin girişiyle hepimiz evlerimize kapandık ve kendimizle baş başa kaldık. Bu süreçte ben de köyde büyümüş olmanın getirdiği avantaj ile kendimi toprağa verdim ve tohumlar filizlendirmeye başladım. Tohumlar ile ilgilenip onların gelişimini gözlemledikçe doğaya olan hayranlığım giderek arttı ve süreç içinde tohumlar resimlerime konu olmaya başladı. Anadolu motiflerinde kadının sembolü olan "eli belinde" motifini kullanarak bir tohum kapsülü oluşturdum. Benim tabirim ile "Pandemi Tohumları" bu kapsülün içine girerek orada yeniden yeşermeye başladı. Teknik olarak da tuval üzerine akrilik boya ile çalışıyorum.
- Bir gelenek haline dönüşür mü bu karma sergi?
- Sefa Çakır: NO:1 2022 adlı sergi, bir noktada edisyon sergi olarak okunmalı. Belirli zaman aralığında aynı atölyelerden geçmiş sanatçıların bir araya geldiği ve bundan sonra ne yapılabilir sorusunu cevaplamak için güç birliği yapıldığını söyleyebilirim. Asıl nokta edisyonun bundan sonraki ayakları olacaktır. Bir kaç isim bu yolculuğu başlatmış olsa da, bundan sonraki süreçte bir kavram, ya da proje üzerinden de neler yapılabilir sorusunu diğer sergiler cevap verecektir. Zeynep Öztürk küratörlüğü ile bir araya geldik. Sonraki sergilerde aramıza eklenecek başka sanatçılar olacaktır.
- Tıfak Arslan: Biz başlangıç kadrosuyuz ama bizim haricimizde çok yetenekli başka arkadaşlarımız da bulunmakta. Sonrası için verimli kadrolar oluşturulabileceği kanısındayım.