Sizi bilmem, ben şu sıra 'Ak Şemseddin'in peşindeyim. Fatih'in "En büyük zenginliğim böyle bir ermişin yanımda olmasıdır" dediği insan-ı kâmilin ayak izlerinde...
Akşemseddin, Fatih'in akıl danışmanı. Onu tahkim eden, yanında duran, önünü açan veli.
Fatih Sultan Mehmet'ten bahsediyoruz! İslam'la şereflenmiş, İslam'ı şereflendirmiş olan insandan. Onun manevi rehberidir Akşemseddin.
Ak Pir, önce parlak bir medrese müderrisi. Fakat yetmiyor. Tasavvufu arıyor. Hacı Bayram-ı Veli'yi tavsiye ediyorlar. Bırakıyor okulu mokulu peşine düşüyor. Şehrine varıyor, soruyor. İşte diyorlar, şu karşı dükkânın kapısındaki adam. Yolun karşısında Hacı Bayram Veli, iki dervişiyle para topluyor!
"Bu mu yani" diyor Akşemseddin. "Bunun için mi teptim onca yolu?"
Bir başka Sufi bilgenin bulunduğu Halep'e doğru yola çıkıyor. Tam varacak, o gece rüyasında Hacı Bayram'ın boynuna taktığı zinciri, o her hareket edişte kendine doğru çekip durduğunu görüyor! Kan ter içinde uyanıp geri dönüyor. Güneşin altında, tarlada toz toprak içinde çapa yapan Bayram- ı Veli'yi buluyor, tekkeye kapılanıyor.
Masadaki müritlere yemek dağıtan Şeyh, önüne köpeklere verdiklerinden koyuyor!
Akşemseddin yemeği iştahla yiyor. Şeyh gülümsüyor, elini omzuna koyuyor: "Köse, bu hâlinle kalbimize girdin sen!"
Şemseddin talebe oluyor, erkenden de icazetini alıyor. Başından beri Ak deniyor kendisine. Ak Şeyh.
Bir ihtimal albino! Ama bu ayrı konu...
Hacı Bayram, Fatih'in babasına "Bir gün İstanbul'un alındığını görmek şu çocukla, şu bizim Ak Şeyh'e nasip olur" demiş.
Akşemseddin, Hacı Bayram'dan geliyor. Hacı Bayram da, Somuncu Baba'dan!
Somuncu Baba da enteresan hikâye. Bursa'da eşeğiyle dağdan odun indiriyor. Bir kısmını satıyor, kalanıyla ekmek pişiyor. Somunları garip gurabâya dağıtıyor. Sır bir mürşit olarak, saklı (Melâmi) yaşıyor.
Ne zamanki Yıldırım Beyazıt Ulu Camii yaptırıyor, açılış hutbesini Emir Sultan'a veriyor, Emir Sultan, "Bu ilde 'Gavs-ı azam' bir 'Gizli güneş' varken benim okumam yakışık almaz" diyor...
Somuncu Baba böylelikle deşifre oluyor! Şöhreti yayılıyor.
Ama Somuncu Baba bir gece ansızın ortadan kayboluyor. Uzakta bir yerde talebe yetiştirdiği duyuluyor.
Hacı Bayram-ı Veli işte böyle bir yıldızın öğrencisi. Onun yetiştirdiğiyse Ak Şemseddin.
Ne diyorduk:
Fatih, İstanbul'u alıyor, şehre girerken dönüp "Asıl fatih sensin hocam, buyur önden" diyor...
Doğu Roma'nın üstünde, onu da kapsayan bir İslam medeniyeti yükseliyor. Ayasofya'da ilk vaazı veren Ak Bilge, kısa süre sonra müsaade istiyor!
Göynük'e dönüyor, bir un değirmeni, bir de dergâh kuruyor. İlime irfana gömülüyor.
Sultan Mehmet Han kaç kez gece gündüz atına atlayıp koşuyor. Dizinin dibinde kalıp mürit olmak istiyor. Ak Şeyh "Sen herhangi bir insan değilsin, memleketin durumu, senin durumuna bağlı" diyerek Han'ı durduruyor.
Arada sarayı ihmal etmiyor, ziyaret ediyor. Hatta bir keresinde Fatih'in kızını iyileştiriyor. Tanınmış bir tabip aynı zamanda. Zirvede bir şifacı...
Olması gereken yerde olmuş, çadırını 'ileriye atılışın' tam ortasına kurmuş, zaferi bizzat beslemiş, sonra makam mevki mal mülk bırakmış, kemalât yoluna dönmüş.
Çünkü asıl işi o. O bir 'iç' yolcu.
***
Akşemseddin, modern zihnimin intizamsız ufkunda kaybolurken, ayağının kaldırdığı toza doğru bakıyorum...