Pertevniyal Sultan çok güzelmiş!
17 yaşında görmüş onu 2. Mahmut.
Kız kardeşi Esma Sultanın yanında görmüş, anında vurulmuş.
Asude kız, Abdülaziz Han'ın annesi olmuş, Aksaray Valide Sultan Camii'ni yaptırmış.
Öksüz kızlar için vakıflar kurmuş. Çeşmeler, sebiller...
İnce bir sarmaşığa benzermiş; içi de dışı kadar güzel olanlardanmış kendisi.
Bugün şehir kibirle yukarıya yükselmiş, Valide'nin zarif camii sanki biraz daha toprağa gömülmüş.
Modern ile gelenek, medeniyetimiz ile yeni cumhuriyet ilişkisine benzemiş olay. Sanki gözümüzün önünde asri bir ibret vesikası.
***
Sultan Mahmut onu saraya aldırdığında ismini 'ışığa, iyiliğe nail olan' anlamına gelen 'Pertevniyal' olarak değiştirmiş.
Abdülaziz'i doğurduktan sonra, 1839'da Abdülaziz, zatürreden ölen abisi Abdülmecit'in yerine tahta geçerken Pertevniyal, Valide Sultan olmuş ve "Ümmül Cihan" denmiş kendisine.
Cihanın Anası!
Debdebeli günlerin sonunda oğlunun tahttan indirilişine ve intiharına şahit olan Pertevniyal, kendini kimsesiz kız çocuklarını okutmaya, hayra hasenata adamış.
Valide Sultan olduğu dönemde kendi adına cami yaptırmaya karar verdiğinde en büyük arzusu Ortaköy Camii gibi bir cami yaptırmakmış. Hiçbir masraftan da kaçınmamış, yanmış bir caminin arsasını alarak başlamış işe.
Sıra temel atmaya geldiğinde onun için de ayrı bir ihtimam göstermiş, müneccimbaşının belirttiği gün ve saatte konmuş ilk taş. O gün o saatte pek heyecanlıymış Işığın Kızı! Törenle başlarken inşaat, kılık değiştirerek Aksaray Meydanı'nı karşıdan gören bir evden töreni izlemiş.
Gotik üsluptan Hint mimarisine çeşitli tarzları birleştiren ve o sırada bütün Avrupa'yı saran melez (eklektik) üslubun abidesi olan caminin inşası, etrafında yapılan mektep, türbe, muvakkithane ve sebille beraber üç yıl sürmüş.
Bugün yanındaki Mahmudiye Mektebi, Pertevniyal Lisesi diye anılır. Tarihi, Cumhuriyet ile başlatan eğitimin kuşakları birbirine sorar şaşkın: Gayrimüslim bir lise olsa gerek!
Hayır, çok kültürlü bir Osmanlı mimarisi. Yapının mimarı Balyanlar.
İlle velakin caminin başına gelenler mühim. Zarif mabet ilk darbeyi 1926'da yemiş. 1956-59 arasında Aksaray Meydanı düzenlemesi ve Vatan Caddesi'nin açılması çalışmalarından nasibini almış. Pertevniyal Sultan'ın Türbesi, muvakkithane ve sebil kaldırılmış.
1974 yılında üst geçit ve yeraltı çarşısının yapılmasıyla cami adeta gömülmüş, aşağıda kalmış.
Nihayet: 2007'de başlayan geniş çaplı restorasyonun ardından 2011'de şöyle bir dikilmiş, kollarını açmış.
Camiye doğru yöneldiğimizde klasik cami anlayışından uzak bir yapıyla müşerref oluruz. Osmanlı'nın 19. yüzyıl Batılılaşması.
Bir bölümü kütüphane olarak kullanılmış önceleri. İçinde çok seçkin eserler varmış.
Bugün bu eserler Süleymaniye Kütüphanesi'ne taşınmış.
Kubbeyi dolanan kitabe kuşağında Mülk Suresi yazılıdır.
İnsana adeta şöyle seslenir:
Allah'ın işlerinde hiçbir terslik göremezsin. Kafanı kaldır da bak, bir bozukluk görebiliyor musun?
Tatmin olamazsan dön bir daha bak! Eksik gedik aradığın her yerden eli boş ve bitap döneceksin...
***
Osmanlının karışık zamanlarıymış.
Tahttan devrilmiş Abdülaziz.
Darbe işte!
Sonra intihar etmiş, öyle demişler.
Ne büyük acı bir annenin yüreğinde.
Modernlik denen şeyler, yollar, geçitler, projeler gelmiş sonra başına. Bitmemiş çilesi. Kırıp durmuşlar türbesini, sebilini, elini kolunu. Aşağıda bırakmışlar sultanı, gömmüşler, üstüne beton çakmışlar.
Hep bir kabalık. Nobran ve nadan bir modernleşme. Ondandır, Aksaray'da hep vardır bir hüzün.
Bir gece, 90'ların sonu, kıvranırken "Ben kimim?" diye ateşler içinde; rüyalarıma girip ruhumu geri çağıran ana kucağıdır o!
O şefkat çağrısı, o manevi tedavi...
Biz ne kadar unutmaya çalışsak da hiç konuşmayı bırakmamış.
Sonunda duyurmuş sesini.
Ey Valide Sultan, ey ışığın kızı, affet bizi...