Aynı gün sosyal medyada şöyle yazdım. "Fransa'da Charlie Hebdo'ya saldıranlar kim olurlarsa olsunlar bizim düşmanımızdırlar.
12 insanın kanı bu provokatörlerin ellerindedir. İslamofobiye, Muhammedî hakikatin üstünün örtülmesine hizmet eden kiralık katillerdir bunlar.
Yeniden inşa etmeye çalıştığımız barış medeniyetine, öğrenip anlatmaya çalıştığımız öz gerçeklerimize, irfanımıza, ilmimize saldırıdır bu. Ciğerlerimizin bütün gücüyle lanetliyoruz."
Ama içimiz, "Müslüman coğrafyasında 10 yılda 12 milyon insan öldürülürken susanlar ne çok bağırdılar birden" diye üşümedi değil elbette!
Gaddarlığı elimizin tersiyle itişimiz aynı anda Batı'yı narsist yüzüyle karşılaştırır diye umduk...
Paris'teki saldırıyı hurra Ak Partiye bağlamak için yırtınan "kafa gidikler"i kimse pek takmadı. Aklıselimin sesi yüksekti bu kez. Zürih'ten Mehmet Cek Facebook'da şunu yazdı:
"Son haftalarda Avrupa önce PEGIDA ile-Batı'nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar-binlerce insani sokağa döken bu toprakların belki de en kitlesel ırkçı ve İslam karşıtı gösterilerine tanık oldu. 1 Hafta içinde yakılan 3 camii de kremi, sosu...
Sonra on binlerce kişi başta Köln, Berlin ve Hamburg olmak üzere birçok kentte PEGIDA'nın düzenlemek istediği yürüyüşlere karşı bir araya geliyor. Alman, Avrupalı birçok parti, kurum bu İslam karşıtı akıma tepki koyuyor, hatta o kadar ki tarihi Köln Katedrali bile bu aşırı sağcı çıkışa karşı ışıklarını kapatıyor.
Almanya ve Avrupa kamuoyunun gözü önünde rüzgar PEGIDA'cıların aleyhine dönmüş iken Paris'te 'İslamcılar' (!) bir gazete bürosunu basarak 12 kişiyi öldürüyor? Ve Avrupa merkez medyası veryansına başlıyor... İlginç!" "Fransa'daki cinayetleri İslam dünyasının boynuna yafta gibi asmak, dün Sultanahmet'teki bombalı eylemi de bütün seküler ve sosyalist dünya görüşüne mensup kişilere yafta olarak asmak kadar ahmakça ve aşağılık bir yargılayıştır!" dedi Karagümrük'ten Elif Pınar aynı platformda.
Bir "yüzleşme" bahsi açan yazarlar da oldu. Mesela Antalya'dan Nazan Esra Ayanoğlu şöyle çıkıştı: "Ya hacı! Bırak Yahudilerin, Avrupa ülkelerinin, Amerika'nın, Kraliçenin esmer insanlara zulmünü ve Çin Budistlerinin Müslümanları kesmesini örnekleyip, ne iyi ettiler de öldürdüler demeyi. İslam dünyası kendiyle yüzleşmediği sürece, girdiği bu kısır döngüden kurtulamaz.
Tamam kör değiliz! Ardında Batı olabilir, ama sen de bu kadar (...) olma be kardeşim."
"Komplo teorilerini yabana atmamalı ama komplonun esiri olmak da dünyayı doğru okumanın önünde en büyük engel; marazi bir durum" biçiminde uyardı Yeni Şafak'tan Akif Emre.
Ünlü İspanyol aktör Willy Toledo, Twitter'da paylaştığı mesajında, "Siz hiç gürültü çıkartmadan günde milyonlarca kişiyi öldürüyorsunuz, onların bu olaylar karşısında sessiz mi kalacağını düşündünüz!" deyince bir gümbürtü koptu.
Aslında son noktayı ilk günden "Kimin Çıkarına" başlıklı yazısında Akşam'dan Cemil Ertem koymuştu: "Kapitalizmin bu dünyada Tanrı'yı reddeder; o'nun ilahi adaleti ancak 'öteki' dünyaya aittir. Batı, Hristiyan dinini böyle ehlileştirdi. Ama İslam'a bunu yapması zordu.
İşte Fransa'da yapılan terör saldırısı, İslam'ı bir terör dini ilan etme amaçlı 'karanlık' bir terör eylemidir ve şüphesiz Batı kaynaklıdır. Tıpkı PEDIGA gibi, tıpkı neocon-siyonist merkezli IŞİD gibi...
Ama biz şunu biliyoruz; Paris'te 12 kişiyi katledenler de, 9/11'de ABD'de ikiz kuleleri vuran da Batı'nın modernizmidir. Bu 'modern' sömürü düzeni devam etsin diye... Bunun için, Ortadoğu'da IŞİD gibi örgütler devşirildi, El-Kaide nasıl Amerika'nın 11 Eylül'ünü hazırlamışsa, Avrupa'nın da bir 11 Eylül'ü olmalıydı ki Avrupa, kendi doğusuna doğru-ki bu Türkiye'dir-genişleyerek bu krizden çıkmasın, tıpkı Almanya'nın Nazi döneminde yaptığı gibi içe kapansın ve ancak saldırarak, savaşla krizden çıksın..."
Gazeteci Jale'nin biri, çok dil bilen cühela anlamında bir Beyaz Türk; "üç çocuk yap, eğitme, üstün insansın de, al sana radikal İslam!" diye tweet atınca, "ben de diyorum ki eğitim vallahi şart!" şeklinde güldüm geçtim. Fakat, itaatsiz.org'da şunu okuduğumda durdum düşündüm. "Sömürge Fas'ında Fatıma ismi, Fransız ev sahipleri tarafından kadın hizmetçiyi ifade ediyordu. Sömürge Cezayir'inde ise bir fahişeyi! Bugün, aynı isimde bir kız Fransa'da türban yasağı ile ilgili bir mahkemenin konusunu oluşturmaktadır..."
Hz. Fatıma bizim sevgilimizdi! O adamlar aslında ayağa kalkan "demokratik" İslam Medeniyetine, bize ateş etmişlerdi! Hedef bizim yükselişimizdi. Olaylar Türkiye'de geçiyordu. Medeniyetler Çatışması denen sinsi bir savaşın tam ortasındaydık.
Ama ufkumuz da açılıyordu...