Önce, güzel ve çoğul ülkeme Başbakan Davutoğlu hayırlı olsun. Sesimiz, dünyanın tüm mağdur sokaklarında duyulsun...
Gelelim fuzuli işlere:
Bu Avrupa Lükres'leri, bu Alman Borgia'ları, western filmlerinin kokuşmuş cenaze levazımatçıları, ülkemizde hukuk sınırlarını küstahça aşan Makyavelist kunduzlar, mizah yapıyoruz diye insanların haysiyetine saldıran sinsi faşolar, halkın onayına mazhar olup duran Erdoğan'ı, Cumhurbaşkanını, dergi kapağında, "gazeteci öldüren" olarak vermeye cüret edecek kadar haşlama beyinli Nazi klonları...
Nefret suçunun şahikasını işleyip duran çiziktiriciler, ağzıyla bağırsakları yer değiştirmiş şımarık köşeciler...
Bizi enayi sanıyorlar ama çok yanılıyorlar.
İstiklal Caddesi'nin dandirik solcularının, bunalımlı Beyazların, sinir krizinin eşiğindeki Jale'lerin foyası Çözüm Süreci'nde çıktı, biliyoruz. Mesele Kürt barışıydı! Askeri vesayetin çöküşü nasırlarını azdırdı ama "barışa yürününce" makyajlar tam aktı.
Oradan buradan arak nasyonal-sosyalist aforizmalar, ittihatçı bir dolandırıcılığa dönüştürülerek halka, fakir fukaraya karşı içlerindeki cürufu faş etti. Ne kokmuş adam-kadınlarmış bunlar! O ortaya çıktı. Bence hayırlı da oldu...
Öyle İslamofobik bir çıban ki bu zevat, nerelerine dokunsan oradan iltihap akıyor. O bel altı dergileriyle, o edepsiz gazeteleriyle hızla; küçük, azgın bir azınlığın pimpirikli kaşalotlarına benziyorlar...
Bu arada, Almanların Latan Führer'i bizi dinletiyormuş! Ya zaten biz Merkel'in, Uzun Adam'a bir bakışını görmüştük de bir fotoğrafta! Çok fikirler edinmiştik. Allah bizi şekilcilikten sakınsın fakat, öyle Fön Türk Kadın Kolları gibi dolanan farfaracıdan Almanlara da bir hayır gelmez onu demek istiyoruz.
Ama şurası mühim! Kadın bizim enerji beynimizi ve Çözüm Süreci'mizi dinletiyormuş. Kürtler'in bağımsızlığına karşıymışlar. E bu Çözüm Süreci'ne de karşıyız demek! Çünkü bu sürecin zorunlu sonucu, Irak'ta Kürtler'in Türkiye'yle ekonomik entegrasyonu ve bağımsızlığı... (1) Fransa'da sapık bir suikastla öldürülen üç PKK'lı hanımın, Sakine Cansız'ın, yayınlanan Oslo belgeleri ve art arda demokrasimize, uluslararası itibarımıza yapılan paralel-parabol- plastik darbe girişimlerinin arkasında kim vardı sahi?
Bir taraftan Apo'nun barışı koruyan açıklamaları dururken, Lice'ye heykel dikip milliyetçi- ırkçı bir kalkışmayı özleyenler kimler?
Bir Kürt vatandaşın özgür seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olmasını sağlayan ve bu seçime katılanlar tarafından o gün boykot edilen referandumun sonuçlarını bizler alkışladık! Selo'ya da pek vurmadık! Ama görmedik mi yani adamın Eski Türkiye ağzını, Cihangir ezberciliğini, post Kemalist dağılışını?
Olsun tabii, bizim için mahzuru yok! Yeni Demokrasimizde herkese yer var. Onlar da demokrasi devrimlerinin öncüsü bir atılımın, seçilme yaşını da indirerek siyasete katılmayı halka yayan AK Parti'nin karşısına; bugüne kadar ki mızıkçı, hoyrat dillerini bırakarak çıksınlar. Orada fikirlerini beyan etsinler. İşler öyle ağzının içinden silah göstererek, tehdit ederek olmuyor. Fikirler çarpıştığı zaman masadaki "dikizci" böcekler ters dönüyor, halk işe el koyuyor.
Mesele aslında şu: Kürt hareketi, henüz kendi Ergenekon'uyla yüzleşemedi! Bizim kadar cesur olamadılar.
Kandil Savaş Lordları, Cemil Bayık ve benzerlerindeki; "acaba barışa nasıl taş koyarız" hamleleri gözümüzün önünde. Lice'deki heykel için çıkartılan vaveyla da o diyorlar ki "biz lordluğumuzu bırakıp ne yapacağız hacı? Limon mu satacağız yani?"
Ya kardeşim Cemil, barış geldi, meslek bitti! Şırnak'a belediye başkanı bile olamayacağını söyleyenler var, da takma sen! Boş ver, gelirsin, alırsın kredini, yaparsın ticaretini. Becerebilirsen tabii. Karşında hazır olda bekleyen ergen delikanlılar olmayacak. Onu da kabul edeceksin artık!
Benim naçizane tavsiyem; aman heykel işine girme! Kemalistler girdi o işe, hallerini görüyorsun. İstikbal yok o orada, onu söylüyorum...
Bedbin modernlerin (Jale'lerin!) sevdiği bir zattan, Nietzsche'den bir alıntı yaparak bitirelim de, herkesin yüzüne karşı gerçeği onun sayesinde söyleyelim:
"Eskiye geri dönemeyiz, gemileri yaktık!
Yapılabilecek tek şey, sonuç ne olursa olsun cesur olmaktır..."
1) Cemil Ertem, Star gazetesi, 22 Ağustos, 'Almanya'nın Türkiye'deki kolları'