Çarşı kelimesi, her zaman bir sempati biriktirmiş alnımızda. Lafa buradan başlamalı Çekirge.
Çünkü çarşı demek, halk demek, Nubar Terziyan'lı, Münir Özkul'lu, Vahi Öz'lü, Adile Naşit'li, Sadri Alışık'lı mahalle demek. Kalbimizi sızlatan ru be ru, yüz yüze yaşanan o sıcak, o güzel günler demek. AVM'lerde olmak istemeyenleri, Amerikan Kapitalizminden haz etmeyenleri işaret ediyor aynı zamanda. Göndermesi oraya. Zibidi Beyazlara, onların haline, zevkine karşı bir duruş.
Harbi ve mütevazı İstanbul, sever çarşıyı. İnsan laflamayı, laf atmayı, eğlenmeyi sever çünkü. Lafını sakınmaz ama bir edep vardır daima. Cuma'dan çıkanlarla, çıkmayanlar arasında ortak bir anayasa tıkır tıkır işler. Ve esas olarak ekmeğini alın teriyle kazanan ve harcayan bu alt cumhuriyetin insanları futbolu bir eğlence olarak benimser...
Çarşı, hatırlattığı semt kültürüyle güzel bir İstanbul'dur. Beşiktaş Çarşı'nın, kalbimizde böyle bir yeri olmuştur mütemadiyen...
Beşiktaş'ın Çarşı Grubu, siyah- beyazıyla, semt heyecanıyla dünya tribünlerinde bir marka, uluslar arası taraftar tarikatları içinde ise büyük bir olaydır. Bunu da kabul etmeli. Beşiktaş Çarşısı'na yolu düşmeyene şehirli denmez İstanbul'da. O da bir gerçek.
Tamam da ne oldu? O büyük yarılma yaşandı...
Herkesin içindeki canavar ortaya çıktı. Meğer hepimiz Ergenekon Devşirmesiymişiz de haberimiz yok muş usta!
Gezi, Naziler tarafından zapt edilince herkesle birlikte Çarşı'nın da ayarları bozuldu anında. "Çarşı her şeye karşı" yalan oldu! Çarşı'nın A'sı, kafasına iki numara küçük gelen o ulusalcı, o dar kalpağı giyiverdi.
Bu geçici bir tozutma olabilirdi, ama olmadı...
Çarşı; gözü kara bir Erdoğan düşmanlığının, yargılanan Ergenekon paşalarına sevgi çığlıklarının, bağnaz ölüsevicilerin, o yalan haber yayıcılarının, "biri ölse de olaylar büyüse" diye kıvrım kıvrım kıvranan kötü niyetlilerin koluna girdi.
Olimpiyat stadından holiganlar sahaya iner inmez, "Polis biber gazı sıkıyor" diye kışkırtan hürriyet.com.tr kadar, tribünlerde kavga çıkarıp her 34. dakikada, artık sadece yeminli şehir yakıcılarını, belediye otobüsü kundakçılarını çağrıştıran, "Her Yer Taksim" sloganıyla sahalardaki gerilimi buralara kadar taşıyan da o!
Mesele bütün bu tırmandırılan tehdit sonucu Beşiktaş'a çok büyük zarar veren cezalar değil sadece. Cezadan önemlisi büyük rezil oluş. Karizmadaki yırtık...
Hemen ardından biz yapmadık, AKP'liler yaptı yalanı! "Tekbir getirdiler işte ispatı", çığırışları.
Herkes biliyor, bütün gezegen biliyor: Burası Kur'an okunan bir ülke. Futbol taraftarı arada tekbir getirir. Bunun Çarşı'yla, 1453 ile filan alakası yok. Taraftar yapar bunu.
E be kardeşim Çarşı, bir de manifesto yazmışsın. İnsanın içi acıyor. Şöyle diyorsun: "Şiddete maruz kaldık ama asla şiddetten yana olmadık!"
Evet, Başbakanlık ofisine ölümüne saldıranlar da polisti çünkü! Çarşı Grubu kılığındaki polislerdi, evet...
Sonra kalkıp "Hasdal kahramanlarını unutmadık" diyorsun. Ardından "Eylülde gel" diyorsun, "Ekimde görüşürüz" diyorsun. "Kahrolsun AKP", diyorsun. Ondan sonra da, "Biz sahaya inmedik" diye ortalığı velveleye veriyorsun.
Bu işin sorumlusu sensin usta! Hiç kaçamazsın bundan. Boşuna çırpınma.
"Biz terörist değiliz, terörist olsak başbakan bizle masaya oturur", şeklinde kolpa yapıyorsun bir de! Karşı çıkılmayacak tek güzel şeyi, barışı aşağılıyorsun, pes sana!
Ne istiyorsun ölümler geri mi gelsin? Nedir dileğin, faşist generalleri, Ergenekon timsahlarını dışarı salıverip bizim seçtiğimiz hükümeti içeri atmak mı? Ne?
Ne zaman düştün bu Nazi kırıntılarının arasına? Ne zamandan beri senin "Sol'un" meze oldu ırkçılara, sen ne zaman dış tazyiklerin alkışçısı oldun? Ha?
E be sevgili kardeşim Çarşı, sen ne zaman yitirdin o güzelim aklını?
Tamam anladık. İtirazların var. Bizim de var. Herkesin var. İyi de, ne işin var senin, o postal tapıcısı kart zerzevatla?
Gezi'nin ilk günlerinin mağduriyeti Vandallarca gasp edildiğinde ayılmadın mı? Oradaki organize Ergenekon taburları, -ağaçla ve demokrasiyle ilgisiz- "Kin-keş"lerinin kandırdığı sürüler, şehre değil, bize saldırdı asıl uyansana!
AVM çılgınlığına, haksız şiddete, kent için halka sormayışlara, köprülere isim konurken ki empati eksikliğine, başka bir sürü şeye karşı olabilirsin. Ol, ol da, sahaları celallendiren kim, onu unutma!
Lafı hiç yuvarlamayalım: Olimpiyat stadındaki, hem Beşiktaş'ın hem de futbolumuzun kepaze olduğu rezaletin sahibi sensin, kusura bakma! O holiganlar senin sürüklediklerin. O sahaya inip terör çıkaran ve sonra da çimlerde fotoğraf çektiren izansızlar senin yüzün suyu hürmetine oradaydılar.
Sana, "Bırak bu işleri, fırçala dişleri" diyemeyeceğim, yanlış anlamanı istemem. Ama dilimin ucundaki şudur, onu da saklamam: Çarşıya geriye dönmenin zamanıdır, Çarşı!
Münir Özkul'u da çağır yanına, uygun görürsen, beni de unutma..