Oğullarım her zaman birbirleri için kendilerini feda etmeye hatta canlarını vermeye hazır oldular. Her zaman her şeyi paylaştılar. Birbirlerine sonuna kadar bağlı, Polonya için de sonuna kadar sorumlu yaşadılar"
(İkizlerin 78 yaşındaki anneleri Jadwiga Kaczynski)
Birbirleriyle bu kadar iyi anlaşan, bu kadar uyumlu iki kişi daha bulamazsınız. Hayatları boyunca aralarında bir kez olsun görüş ayrılığı çıkmadı. Bu ikilide kartları her zaman Jaroslaw dağıtır ve kardeşini sahnenin önüne iter
(Kaczynski kardeşlerin yükselişleriyle ilgili kitap yazan akademisyen Stanislaw Mocek)
23 Ekim 2005 Pazar günü, yani bundan iki hafta önce, Varşova'yı sonbahardan daha serin ama kıştan daha az soğuk bir gecenin tülü sararken, Stalin'in armağanı Kültür Sarayı'nın büyük salonunda orta yaşlarda tıknaz bir adam alkışlar eşliğinde sahneye çıktı. Ceketini ilikledi, ondan önce yine alkışlarla sahne almış olan yaşıtı ve de benzeri bir adamın önünde hazırola durup tekmil verdi: "Görev yerine getirildi!" Tekmili veren bir saat kadar önce cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda ipi göğüslediği kesinleşmiş olan Lech Kaczynski'ydi. Polonya'nın yeni bir numaralı adamı. Tekmili alan ise cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bir ay önce, 23 Eylül'de yapılan genel seçimlerden birinci çıkmış olan Hak ve Adalet Partisi'nin Genel Başkanı Jaroslaw Kaczynski. Yeni cumhurbaşkanının kardeşi. Daha doğrusu ana rahminden dünyaya koşma yarışını burun farkıyla önde bitiren ağabeyi. Soyadları Lehçe'de "ördek" anlamına gelen ikizler.
***
14 Ağustos 1980. Bir zamanlar "Danzig" diye bilinen Gdansk limanındaki Lenin Tersanesi'nin yüksek duvarlarına bir adam tırmandı. 4 yıl önce tersanedeki işinden kovulmuş bir elektrik teknisyeniydi. Biraz zorlanarak da olsa duvarın üstüne vardı, sonra iç tarafa atlayıverdi ve grev kararı almış olan arkadaşlarıyla kucaklaştı. Duvarın ardında günler geçirdi. Dünyadan tümüyle kopuk olarak. (Günümüzün kameralı, GPS'li cep telefonlarından vazgeçtik, sabit telefonla bile bağlantının sorun olduğu yıllardan söz ediyoruz). Ama grevin şanı almış yürümüştü. Pekin'den Washington'a kadar. Çünkü Doğu blokunda bu kadar uzun süren ve rejimin üstüne gitmekten korktuğu bir direniş görülmemişti. Eylemdeki işçileri yumuşatmak için yapılan toplantılardan birinde tersane müdürü Klemens Gniech'in yanına gitti, kulağına eğilip "Beni hatırladınız mı" diye sordu. Gniech yüzüne baktı. Uzun uzun. Omuz silkerek ve soğuk bir ifadeyle, "Ne bileyim" dedi, "Pek yabancı gelmiyorsunuz ama çıkaramadım..." Aşağı doğru sarkan bıyıkları, son günlerin uykusuzluğunun eseri kan çanağına dönmüş gözleri ve o gözlerin altındaki mosmor halkalarla yaşından epeyce büyük gösteren adam yorgunluk yüklü bir kahkaha attı: "Hatırlamamış olabilirsiniz ama bundan sonra unutmayacağınıza bahse girerim." Lenin tersaneleri müdürüne kafa tutan o adam Lech Walesa'ydı. Ve tersanenin duvarını tırmanırken, içeri atlamasıyla birlikte dünya tarihini değiştireceğini söyleseler herhalde gülmekten belki de yere nefessiz düşerdi. Ama ilerde Doğu blokunun yıkılmasında, Soğuk Savaş'ın tarihe karışmasında tetikleyici olacak iki Polonyalı'dan biri olarak -saygıylaanılacaktı. Diğer malum; ya da Polonyalı Papa II. Jean-Paul. HHH Konumuz veya portremiz Walesa olmadığına göre, Dayanışma'nın Polonya'da yaktığı özgürlük ateşini söndürmek için General Jaruzelski'nin yaptığı darbeden sonra Polonya'nın komünist yönetimini önce sıkıyönetim ilan etmeye, sonra da pes etmeye (Berlin Duvarı'nın yıkılmasından da önce) götürecek gelişmeleri anımsatmanın gereği yok. Ama kahraman(lar)ımızın siyaseten doğuşları bu gelişmelerin yörüngesinde meydana geldiği için, Walesa'nın sık sık kulağını çınlatmamızın kaçınılmaz olacağını da peşinen belirtmekte yarar görüyoruz. Doğu blokunun ilk özgür ve rejimden bağımsız sendikasının, Dayanışma'nın doğacağı Gdansk'taki o şanlı direniş günlerinde Lech Walesa iki kardeşle tanıştı. Hık demiş birbirlerinin burunlarından düşmüş ya da iki damla su kadar birbirine benzeyen ikizlerle. "Ben Lech Kaczynski" diye kendini tanıttı biri. "Ben de Jaroslaw Kaczynski" dedi öbürü, "Lech'in ağabeyiyim. Ondan üç çeyrek saat büyüğüm." "Peki ben sizleri nasıl ayırt edeceğim" diye sordu Lech Walesa. Güldüler. Ve ikisi bir ağızdan cevap verdiler: "Birimizin yanağında ve burnunda ben var." Benli olan Lech Kaczynski'ydi. Şimdi Polonya Devlet Başkanlığı'na seçilmiş olan. 18 Haziran 1949'da Varşova'da dünyaya gelmişlerdi. 45 dakika arayla. 1944 Ağustos'unda Varşova'da Nazi işgaline karşı büyük ayaklanmanın ön saflarında yer alan, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da komünist rejime ve Sovyetler Birliği'nin, daha doğrusu Stalin'in diktasına karşı çıkan bir ailenin, Jadwiga-Rajmund Kaczynksi çiftinin çocuklarıydılar.
DUADAN SONRA MARŞ
Dilbilgisi öğretmeni olan Jadwiga Kaczynki, ileride ikizlerini şöyle anlatacaktı: "Akranlarından farklı çocuklardı. Her akşam duadan sonra bir ağızdan Polonya ulusal marşını söylerlerdi. Marşın 'Biz var olduğumuz sürece sen yok olmayacaksın Polonya' dizesinde gırtlaklarını yırtarcasına bağırırlardı." Polonya onları ilk kez 1962'de çevrilen bir çocuk filmiyle tanıdı ve sevdi: "O dwtakich, co ukradli ksiezyc." Kornel Makuszynski'nin bir çocuk masalından uyarlanan filmin adının Türkçe çevirisi aşağı-yukarı şöyle: "Ay'ı çalmak isteyen iki afacan." Şimdi yeniden birçok sinemada birden gösterime giren bu filmin sağladığı ün 30 yıl sonra ikizlerin çok işine yaradı. Tabii siyasette. O kadar hızla aşmayalım yılları; onların öğrenim hayatlarındaki maceralarını da kısaca aktaralım. İlkokulun birinci sınıfından itibaren birlikte okudular. Aynı sınıfta. Aynı sırada. Aynı giysilerle. Aynı saç modeliyle. Öğretmenlerine saç-baş yolduran benzerlikleri çok işlerine yaradı, çoook. Çünkü örneğin edebiyat sözlüsünde Lech kardeşinin de yerine sınava giriyordu, matematik sözlüsünde ise Jaroslaw aynı görevi üstleniyordu. Okul yönetimi sonunda -ancak hayli gecikmiş olarak, lisenin son sınıfında- çareyi ikizlerin sınıflarını ayırmakta buldu.
HUKUK OKUDULAR
Sonra ikisi de hukuk fakültesine kaydoldu. Ama yollarını ayırdılar. Lech, Gdansk Üniversitesi'ne gitti. Orada evlenecek ve 2001'de Varşova Belediye Başkanlığı'nı kazanıncaya kadar Baltık Denizi kıyısındaki bu güzel ve asi kentte yaşayacaktı. Jaroslaw ise başkentte kaldı. Zoliborz semtindeki küçük ve bir hayli eski evlerinde annesiyle birlikte. Her pazar bugün 78 yaşında olan annesi Jadwiga'nın koluna girip mahallenin kilisesindeki ayine gidecekti. Bugün bile her pazar aynı geleneği sürdürüyorlar. Çünkü Jaroslaw müzmin bir bekar olarak, özel yaşamını tonton annesine adadı. Lech ise torun sahibi. Rejime ve Sovyetler Birliği işgaline ilk baş kaldırmaları 1968'de oldu. Fransa'da başlayıp kısa sürede tüm dünyaya yayılan 68 olaylarının Polonya'ya da sıçradığı günlerde. Komünistler buna geniş bir Yahudi karşıtı temizlik kampanyasıyla yanıt verdiler. Sonra o günlerde (Dayanışma hareketinden 10 yıl önce) greve giden Gdansk tersanesi işçilerini şiddet kullanarak bastırdılar. Jaroslaw Kaczynski o olaylar sonrası "Profesyonel devrimci" olmaya karar verdi. Soğuk Savaş'ın insanlara nefes bile aldırmadığı günlerdi. Ve de Berlin Duvarı'nın yıkılacağı, Sovyetler Birliği'nin çökeceği olasılığının en çılgın hayalgücüne sahip olanların bile akıllarından geçiremedikleri zamanlar. Ama Jaroslaw, "Ben son nefesimi vermeden önce komünizmin çöktüğünü göreceğim" diyordu. Herkes de gülüyordu. Sadece o günleri sabırla beklemekle yetinmedi. İlerde Dayanışma'nın çekirdeğini oluşturacak komünizm karşıtı KOR hareketine katıldı. Gdansk'ta yaşamakta olan Lech ise kentte rejim karşıtı her eylemin başında yer aldı. İş hukuku uzmanı olmuştu; Dayanışma'ya ebelik edecek 1980'deki büyük tersane direnişinde grevci işçilere danışmanlık yaptı. 1981 Aralık'ında General Jaruzelski'nin "Savaş hali" ilan etmesinin ardından "Topluma zararlı kişi" diye damgalandı ve aylarca cezaevinde tutuldu. 1989 ilkbaharında da komünist rejimin sonunu getirecek olan iktidar-muhalefet yuvarlak masa t o p - lantılarına Dayanışma'nın danışmanı sıfatıyla katıldı. Ve 1989'da komünizmin çökmesinin ardından yapılan ilk yarı özgür, yarı demokratik seçimde senatör seçildiler. İkisi de. Kurucuları arasında yer aldıkları "Merkez Uzlaşması" partisinden. 14 Ağustos 1980'de Lenin tersanesini kuşatan duvardan atlayan, kısa sürede grevdeki işçilerin liderliğine yükselen Lech Walesa, ikizleri 1989 Ağustos'unda Dayanışma kurmaylarından Tadeusz Mazowiecki başkanlığında kurulan hükümetin görüşmelerinde baş müzakereci olarak görevlendirdi.
WALESA HAİN Mİ?
Ne var ki, Aralık 1990'da Cumhurbaşkanı seçilen Walesa "Ulusal barış" adına komünist rejimin sorumlularından hesap sormayı reddedince, aralarındaki ipler koptu. İkiz Kaczynski'ler Walesa'yı "ihanet" ile suçladılar. Ama bu öfkeleri siyasal kariyerlerinin sonunu getirmedi. Tam tersine. 1991'de senatörlüğü biten Lech Kaczynski aynı yıl milletvekili seçildi. Meclis İçişleri Komisyonu başkanlığını yaptı. Sonra 1995'e kadar sayıştay başkanlığı görevini yürüttü. 2000-2001 yıllarında merkez sağ hükümette Adalet Bakanı oldu. 2001 Nisan'ında ağabeyiyle Hak ve Adalet Partisi'ni kurup genel başkanlığını üstlendi. 10 Kasım 2002'de Varşova Belediye Başkanı seçildi. Jaroslaw'a gelince; Cumhurbaşkanı Lech Walesa'nın genel sekreterliği görevinden sonra bir süre eve çekilip kardeşinin siyasal geleceğini planladı. Sonra birlikte kurdukları Hak ve Adalet Partisi'nde ondan genel başkanlığı devraldı. Ve girdiği ilk seçimde partisini birinci yaptı. Ardından da kardeşini cumhurbaşkanı. Ama kendisi başbakanlığı istemedi. Devletin iki zirvesinde birbirinin kopyası iki kişinin oturmasının "Yüzlerini eskitmesi" nden çekindiği için. Daha önemlisi dünya tarihinde eşi olmayan böyle bir olayın Polonyalılar'ın kısa sürede kendilerinden bıkmasına yol açmasını önlemek için. İşte bu çifte zaferin ardından Lech Kaczynski, iki hafta önce Varşova'daki Kültür Sarayı'nın geniş salonunda, kendinden 45 dakika büyük ağabeyinin önünde hazırola geçip "Görev yerine getirildi" tekmilini verdi. Şimdi Lech Kaczynski gelecek ay yemin ederek cumhurbaşkanlığı görevine başlayacak. Jaroslaw Kaczynski ise perde arkasından veya Polonya basınının ifadesiyle, arabanın arka koltuğundan yönetecek. Hem bizzat atadığı başbakan ile hükümeti. Hem de devlet başkanlığı sarayındaki kardeşini. Kısacası Polonya'yı. Sizce ikizlerin en güçlüsü kim? Jaroslaw buna "Ben ve kardeşim" yanıtını veriyor, Lech ise "Ağabeyim ve ben!" Anlayın artık. Ve ikisi birlikte, daha doğrusu Jaroslaw ve arkasına sığınmış kardeşi, komünizmin çökmesinden de derin yansımaları olacak bir "yeni düzen" hazırlıyorlar. Ya da hesaplaşma: Sovyet işgali yıllarının öcünü almak için Rusya'ya meydan okuyacaklar: Lech Kaczynski, Rusya lideri Putin'e "Derhal Varşova'ya gel ve beni tebrik et" mesajı gönderdi. (Kendisi ilk resmi gezisini Washington'a yapacak. Sonra Vatikan'a. Daha sonra Brüksel'e. "Hiyerarşik sırayla" diyor. Ve bu sıralama AB'yi şimdiden sinirlendirmeye başladı.) Nazi işgalinin öcünü almak için Almanya'ya kafa tutacaklar: Lech Kaczynski, İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler ordularının Varşova'daki yıkımının faturasını çıkardı. Kalem kalem. Ev ev. Tutarı: 45 milyar euro! Bitmedi; kendi ifadeleriyle Polonya'da bir "ahlak devrimi" başlatacaklar. Kürtaj yasaklanacak. Eşcinsellikle mücadele edilecek. Porno yayınlarla da. Devlet kadroları komünist geçmişli olanlardan temizlenecek. Özelleştirme ihalelerinde kamu tesislerini almış olan eski komünistlerin malları kamulaştırılacak. Yolsuzlukla mücadele için özel komisyon ve mahkeme kurulacak. Lech Kaczynski'de yolsuzluk kuşkusu öyle bir takıntıya dönüştü ki, milletin malının çalınmaması için Varşova Belediye Başkanlığı döneminde hiçbir ihale yapmadı. Yani hiçbir yatırım! Durun, gene bitmedi. Polonya toplumunun çürümüş, yozlaşmış, suça bulaşmış unsurlardan arınması için idam cezasının geri getirilmesi tartışmaya açılacak. Böyle bir olasılığı düşündükçe -zaten anayasa krizinden İngiltere-Fransa soğuk savaşına kadar yığınla dertle boğuşmakta olan- AB'nin ateşi yükseliyor. Kaczynski kardeşlere kimileri "faşist" diyor, kimileri "Popülist", kimileri de "Hitler-Stalin kokteyli." Onlar ise "Biz geleneksel aile değerlerinin savunucusu Katolik yurtseverleriz" diyorlar. Ve bir ağızdan Polonya ulusal marşını söylemeye devam ediyorlar: "Biz var oldukça, sen yok olmayacaksın Polonya!" Uzun sözün kısası, ikizler Ay'ı çalamadılar ama Avrupa'nın en büyük devletlerinden birine el koymayı başardılar.