Türkiye'nin en iyi haber sitesi
PINAR YILDIZ YÜKSEL

Dünyanın yeni sorunu ev gençleri

Dünyada ve Türkiye’de kartopu gibi giderek büyüyen bir sorun var: Ev gençleri. Bu gençler ne çalışıyor, ne okuyor ne de iş arıyorlar. Ekonomik olarak ailelerine bağlılar. Çoğu sanal dünyada kısa yoldan zengin olmanın hayalini kuruyor. Zora gelemiyor, konfor arıyorlar. Ev gençleri nasıl oluştu? Onları tekrar aktif hayata nasıl kazandırabiliriz? Bu sorunu uzmanlarla enine boyuna konuştuk

Son yıllarda ev gençleri denilen bir kitle oluştu. Ne çalışıyor, ne okuyor ne de iş arıyorlar. Ekonomik olarak ailelerine bağlılar. Ülkemizde 15-24 yaş arası 3 milyon ev genci olduğu biliniyor. Bunlar evde ellerinde kumanda, klavye ile vakit geçiriyorlar. Çoğu alanıyla ilgili iş bulamadığını söylüyor. Haftanın 6 günü çalışıp verilen maaşla işe başlamanın mantıklı olmadığını düşünenler çoğunlukta... Tüm ihtiyaçları aileleri tarafından karşılanan ev gençlerinin genelde onları kısa yoldan zengin edecek fikirleri oluyor. Sanal dünyada zahmetsiz bir şekilde bir şeyler yapıp zengin olmanın hayalini kuruyorlar. Bu sebeple tek ihtiyaçları sınırsız internet ve bazı sosyal platformlara üye olmak için gerekli miktardaki para oluyor.
Peki, sadece evde yaşayıp, istedikleri imkanlar sunulmayınca çalışmayı reddeden bu gençler için ne yapılabilir? Sistemin istedikleri hale gelmesini beklemek onlar için ne kadar doğru? Bu ev gençlerini bu duruma getiren etkenler neler oldu? Gerekli önlemler alınmazsa sayıları daha da çoğalacağa benziyor. Peki, nasıl önlemler alabiliriz. Dünyada ve ülkemizde kartopu gibi büyüyen ev gençleri sorununu uzmanlar ile masaya yatırdık.

MEHMET TEBER / Klinik Psikolog

BÜYÜK BİR PSİKOLOJİK SORUN
Ev genci nedir?
'Ev genci' yakın zamanlarda kullanılmaya başlanan bir tanımlama. Üniversiten mezun olup iş bulamayan tekrar ailesinin yanına dönüp onlarla yaşayan gençleri ifade ediyor. Kısaca ne eğitimdeler ne de istihdamda. Ailelerinden aldıkları harçlıklar ile yaşıyorlar. Ülkemizdeki mezun gençlerin üçte birinin ev genci olduğu tahmin ediliyor.



Ev gençlerinin sayısının artmasının nedenleri nelerdir?
Gençleri ev gençleri olmaya iten katmanlı birçok faktör var. İlki şüphesiz ülkemizde yaşanan ekonomik gerekçelere bağlı istihdam sorunu. Her yıl üniversite mezun sayısını karşılayacak kadar yeni istihdam ortaya çıkmıyor. Bir başka neden olan lise sonrasında yetersiz mesleki yönlendirmeyi sayabiliriz. Gençlerin en az yarısı okuduğu bölümün kendine uygun olmadığını düşünüyor. Ülkemizde kültürel olarak gençlerin hâlâ çocuk gibi görünmesi de bir başka neden. Bir genç Avrupa'da işsiz olup ailesinin yanında kalamaz. Kalsa da kira ödemek durumunda kalır. 18 yaşını geçen gence aile çocuk gibi sahip çıkıp harçlık vermiyor mesela. Bu koruyucu kollayıcı ebeveynlik de işimizi zorlaştırıyor olabilir.



ZORA GELEMİYORLAR
Tüm bu sosyal nedenlerin yanında bir de psikolojik nedenler var. Günümüz çocukları büyük oranda konfor içinde sorumluluk almadan büyüyor. İmkânlara kavuşmak ileride bedel ödenmesi gereken yerlerde aksiyon alamamayı doğuruyor. Mezun olduklarında onları biraz zorlayacak işlerden hemen kaçıyorlar. Altı tam gün ve yoğun bir mesaide çalışmak tercih edilen bir şey değil. "Bu paraya köle gibi çalışacağıma gider evde kalırım daha iyi" diye düşünüyorlar. Birçok işletme günümüzde çalışan bulamamaktan şikayetçi bir yandan da. Özellikle zahmetli ve zor işlerin taliplisi yok. Herkes düzenli, masa başı, az çalışacağı bir iş hayal ediyor.

TEKRAR ÇOCUK OLUYORLAR
Daha özgür ve birey olmaları gereken dönemde ailelerinin yanında küçük çocuk gibi oluyorlar. Özgürlükleri ise kısıtlı oluyor. Bir nevi tekrar çocukluğa dönüş gibi. Ekonomik olarak ailelerine bağımlı oldukları için kendilerini ailelerine yük olarak görüyorlar. Onlardan harçlık almak, aile bütçesine katkı sunamamak kendilerini fazlalık gibi hissetmelerine neden oluyor. İşsiz olmanın getirdiği yetersizlik, değersizlik hisleri de gençleri sarıyor zamanla. Tüm bunlar yaşam umudunu da aşağı çekip depresyona bile sürükleyebiliyor gençleri.



KİŞİSEL YATIRIM ÖNEMLİ
Üniversite döneminden itibaren öğrencilerin kendilerini donatması gerekiyor. Üniversite kişisel bir yatırım dönemi olarak iyi planlanmalı. Bu yıllarda yapılan stajlar, gönüllü projeler, katılım sağlanacak eğitimler sosyal çevre oluşturmak açısından çok önemli.

5 YILDA HER ŞEY RAYINA OTURDU
Klinik psikolog Mehmet Teber, gözlemlediği bir vakayı şu şekilde anlattı: "Psikoloji mezunu bir genç hatırlıyorum. Orta halli bir üniversite okumuş. Mezuniyet sonrası bir buçuk yıldır işsizdi. Dershanelerde işini yapamayacağını düşündüğü için, rehabilitasyon merkezlerinde insanlar sömürüldüğü için, anaokulları az maaş verdiği için, danışmanlık merkezlerinde ona pek danışan yönlendirilmediği için birçok işi elemişti. 2-3 başvuru sonrası hayal kırıklığı yaşamıştı ve yeni işlere başvuru bile yapmıyordu. Ümitsizlik tüm ruhunu sarmıştı. Tüm bu filtreleri kaldırdığında önce alakasız işlerde çalıştı. Bu 1-2 yılı buldu. Ama zamanla işini iyi yaptıkça önü açıldı ve istediği maaşı almaya daha çok yaklaştı. Aradığımız ideal işe en erken beş yılda ulaşabileceğimizi düşünüyorum ben. Bu beş yıl tohum ekme dönemi gibi. Çok çaba, az karşılık var bu dönemde. Meyveleri ise daha sonra toplamaya başlayacağız."

EROL ERDOĞAN / Sosyolog, Yazar

HERKES TEK TİP BİREYE DÖNÜŞTÜ
Yaşamlarının en enerjik geçmesi gereken dönemlerini atıl, edilgen ve hedefsiz geçiren ev gençleri diye bir kitlenin oluşmasında birkaç neden var. En önemli neden, bebeklik ve çocukluğundan itibaren insanın ilgilerini, yeteneklerini, meraklarını yani potansiyelini dikkate almayan daha çok diplomayı, akademik bilgiyi ve yöneticilik kariyerini önemseyen aile tiplerimiz ve eğitim sistemimizdir. İnsan, doğarken, onlarca meslek, sanat ve zanaata kaynaklık edecek yeteneklerle dünyaya gelmektedir. Aileler, eğitim sistemimiz, kültür politikalarımız, mesleki rehberliklerimiz, sivil toplum anlayışımız insanın sahip olduğu harika yetenekleri dikkate alacak şekilde eğitim, kültür, sanat, meslek politikaları geliştirebilse hem insanın anlam arayışının niteliği ve hikmeti artacak hem de herkes üretimin doğal aktörü olacaktır.



Aile mesleklerinin sonraki kuşaklara aktarılamayışı da gençlerin meslek, istihdam, üretim alanlarında yoksun kalmasına neden oluyor? Herkes komşu çocuğu çırak olsun, benim çocuğum amir memur olsun istiyor. İlk yaşlardan itibaren çocuklarımızın yeteneklerini keşfetmeliyiz, yeteneklerini köreltecek hatalar yapmamalıyız, aksine yeteneklerini geliştirecek vesileler oluşturmalıyız. Çocuklarımıza yönelik sevgi, koruma, sakınma gibi reflekslerimizi abartarak onları hayattan izole etmemeliyiz aksine hayatı öğrenmelerini ve hayata aktif katılmalarını sağlamalıyız.
Çocuklarımızın karşılaştıkları zorlukları, krizleri, sıkıntıları sorun çözme kabiliyetlerini geliştirmeleri için imkâna dönüştürmeliyiz. Küçük yaşlardan itibaren çocuklarımıza el emeği, alın teri, üretmek, paylaşmak, kazanmak gibi kavramları maddi ve manevi boyutlarıyla öğretmeliyiz.
Hayata tutunmanın önemli araçlarından biri arkadaşlıktır. Çocuklarımızı iyi arkadaşlıklara teşvik etmeliyiz. Sen yapamazsın gibi kötüleyici, filan şunu yapmış gibi kıyaslayıcı, sen bir harikasın gibi abartıcı tutumlardan uzak durmalıyız, ilişkilerimiz ve sözlerimiz teşvik edici, gerçeği gösterici, öğretici, model olucu olmalıdır. Üniversitelerimiz, gençlerimize, mezuniyet sonrasına yönelik rehberliklerini artırmalıdır.

AYHAN ALTAŞ / Klinik Psikolog

DİJİTAL DÜNYADA AKTİF GERÇEKTE PASİFLER
Ev gençleri, çoğunlukla dijital dünyada aktif olup internet, video oyunları, sosyal medya ve çevrim içi içeriklerle vakit geçirirler. Aslında çocuklarımızın ev genci olması bir kaç faktöre bağlı olarak oluşur yani sadece aileden kaynaklanmaz. Fakat ailenin de bunda etkisi önemli ölçüdedir. Çocuklar sorunlarla karşılaşmalı ki sorun çözmeyi öğrensin fakat biz ebeveynlerin çocuklarımız sorunlarla karşılaşacak ve canları yanacak diye ödümüz kopuyor.



Ailelerin bu tutumu çocukların sosyal hayata katılmasını olumsuz etkiliyor. Sosyal hayatta sorun çözmemiş çocuklar büyüyünce sorunlarla karşılaştığında anne babasının gözlerine bakıyor. Dış dünya çocuklarımıza korkutucu geliyor ve girişken olmak yerine çekingen oluyorlar. İlgisiz anne baba tutumu da yine çocukların sorun çözme becerilerini olumsuz etkiliyor. Ailenin baskıcı tutumu çocuğun içine kapanmasına neden olabiliyor. Tek suçlu gençler değil sitem etmekte sistemi suçlamakta haklı yanları var fakat sistemi suçlamak sorunu çözmüyor.
Bizler soruna katkımızı bulup sorunu çözmeye çalışmalıyız. Ev gençlerinin hayatla ilgili beklentisizliği ve kolay pes etme eğilimi, modern toplumlarda giderek daha yaygın bir olgu haline geldi. Bu durum, yalnızca ekonomik koşullardan değil, psikolojik, sosyokültürel ve çevresel faktörlerden de kaynaklanır. Gelecek kaygısı, hızlı tüketim kültürü, başarı baskısı, duygusal yalnızlık gibi faktörler hayatla ilgili beklentilerin yok olmasının zeminini oluşturuyor.



İLK İŞTE İDEALİST OLMAYIN
Klinik Psikolog Ayhan Altaş gençlere ilk işte idealist olmayın diyor: "Üniversite sonrasında ise ilk işe girerken idealist olmayı bırakmak gerekiyor. Aradığımız ideal iş hiçbir zaman ilk işimiz değildir. Kimse yeni mezun tecrübesiz birine ideal bir pozisyonu teklif etmez. Bu nedenle ilk işlerde seçici olmamak gerekiyor. Meslekle alakasız bile olsa ilk işten edinilen iş kültürü, çalışma disiplini, iş yeri ilişkileri ile baş etmek gibi konular gelecekte gençlerin önünü açacaktır. İlk işte maaşa da çok bakmamak gerekiyor. Günümüzde nitelikli personel sorunu her yerde var. İşini iyi yapan birisini işletmeler kaçırmak istemez ve maaşları hızla artabilir. Bu nedenle düşük maaşlı işleri büyük maaşlara ulaşmak için basamak olarak kullanmak gerekiyor."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA