Oyunculuk, sunuculuk, müzikle ilgili çalışmalar ve yapımcılık... 10 parmağında 10 marifet bir sanatçı Oktay Kaynarca. Rol aldığı projelerde izleyiciyi etkisi altına alan, herkesin evinin bir parçası olan, uzun soluklu işlerin oyuncusu. Şu sıralar atv'nin yeni dizisi Ben Bu Cihana Sığmazam ile ekranlara gelmeye hazırlanıyor. Dizinin başlarında iki farklı kimlikle ekrana gelecek olan oyuncu, hem aksiyon, hem macera, hem de drama tutkunlarına hitap edecek bir proje yaptı. Üstelik başrolünü üstlendiği dizinin yapımcı koltuğuna da oturdu.
Projenin her alanında çalışmanın farklı zorlukları ve sorumlulukları olsa da her zaman başarıya odaklandı. Ünlü oyuncu, "40 yaşından sonra daha az çalışacağımı sanıyordum ancak şaşırtıcı bir şekilde iki katı daha fazla çalışmaya başladım" diyerek yaşadığı yoğunluğu ifade ediyor.
Her ne kadar sert rollerin vazgeçilmez ismi olsa da bir o kadar da eğlenceli ve esprili biri olan Kaynarca ile bir araya geldik. Bizi güler yüzü ve tüm samimiyetiyle karşıladı. Yeni dizisini izleyiciyle buluşturmak için gün sayan usta isim, heyecanını SABAH Pazar okurlarıyla paylaştı. Kaynarca ile merakla beklenen Ben Bu Cihana Sığmazam'da yaşanacakları, başarı odaklı yaşamını, aşka bakış açısını ve çocuk sevgisini konuştuk.
- Ben Bu Cihana Sığmazam yakında izleyiciyle buluşacak. Dizinin adına nasıl karar verdiniz?
- Seyyid Nesimi'nin Ben Bu Cihana Sığmazam adlı şiiri beni çok etkilemişti. Sürekli okuduğum beğendiğim bir şiir. Bu diziyi hazırlamaya karar verdiğimiz süreçte bu fikrin diziyle buluşmasının iyi olacağını düşündüm. Sonra dizinin isminin direkt şiirin ana cümlesini taşımasını istedik. Orijinalini bozmadan kullanalım istedik. İnsanlar tarafından 'almazam' kelimesi garip algılanıyor ama şiiri okuduktan sonra ne dediğimiz anlaşılacak. Ayrıca şiirin yazım dilinin orijinalliğini elimizden geldiğince bozmak istemedik, dolayısıyla biraz da köklerimize ve dilimize bir selam vermiş olduk. Bu vesileyle bu güzel şiir de okunmuş olacak.
- Dizide bir Temur Turan, bir de Cezayir Türk var. İki farklı karakter mi olacak, yoksa farklı hayatlar yaşayan tek kişi mi?
- Aslında gerçek kimliği Cezayir Türk. Temur Turan daha sonra edinmek zorunda olduğu bir isim. Dizi izlendikten sonra bu durum daha net bir şekilde ortaya çıkacak zaten. Cezayir Türk, Türkiye'de yaşayan, aile kökleri devletin istihbarat birimlerinde ama kendisi o yapının içinde olmayıp kendi başına var olmayı seçmiş bir karakter. Büyük bir dünya kurmuş. Ağabeyinin intikamını almak adına çok büyük bir çıkmaza girip ailesinin de zarar görmemesi adına önemli bir karar alıp yurt dışına çıkmış ve başka bir kimlik almak zorunda kalmış. Temur Turan'ı dizide bir süre göreceğiz. Sonrasında yine Cezayir Türk olarak devam edecek.
- Özbekistan'daki çekimler nasıl geçti? Neden Özbekistan'da çalıştınız?
- Özbekistan'da çekimler oldukça sıcak bir havada geçti. İklimin kurak olmasına ve sıcaklığın 50 derecelere çıkmasına rağmen beni çok zorlamadı. Ekip arkadaşlarımızdan bazıları iklim şartlarından dolayı zorlandı. Ama onun dışında gayet keyifliydi. İyi bir prodüksiyon yaptık. Oradaki atmosferi yakalamaya çalıştık. Bunu da mümkün olduğunca verebildiğimizi sanıyorum. Görüntüler çok iyi oldu. Oranın tarihi dokusunun, dizinin içerisinde yer alması önemli. Ayrıca Özbekistan'ın orijinal dokusunu izleyiciye vermek istedik. Köklerimizin geldiği yerlere de selam vermek istedik. Görsel ve hikaye olarak çok yerine oturdu. Özellikle Semerkant, görülmesi gereken tarihi bir yer. Diziye çok katkısı olduğunu düşünüyoruz.
- İzleyiciyi ilk bölümden itibaren etkisi altına alacağı belli. Neler olacak dizide?
- Dizide çok şey olacak. İlk üç bölüm çok çarpıcı, arkasından gelen dördüncü ve beşinci bölümün de çok etkili olmasını planlıyoruz. Seyirciyi etkisi altına alacak. Her bölüm daha çok heyecan, aksiyon, drama olacak. Aslında sezon sonuna kadar planlanmış bir hikaye var. En önemli sonuçlar, sürprizler ve düğümler sezon sonuna saklanıyor. Bir yıldır bu projenin üzerinde çalışıyoruz. Bütün bunlar önemliydi. Sahada çok zorlanmıyoruz. Senaryoya çok önem verdik. İki günde bir yazım ekibiyle bir araya gelip çalışıyoruz.
- Cezayir, ağabeyinin intikamını almaya çalışıyor. Size intikam ne ifade ediyor?
- Bütün sorunlar Cezayir'in ağabeyinin ve ailesinin katledilmesinin ardından başlıyor. Buna göz yumamayan bir adam Cezayir ve buna cevap vermesiyle hikaye başlıyor. Cezayir'in hayat hikayesi değişiyor. Kırılma noktası o oluyor. İntikam korkunç bir duygu. Genetik olarak insanların içinde var. Buna ne kadar gem vurmaya çalışırsanız çalışın kafanızın bir yanında duruyor. İki tane anlayış var. Biri "İntikam almaya çalışan kendine de bir mezar kazsın" denir. Bir tanesi de şudur: İntikam almak zorunludur, eğer almazsan herkes bir gün sana aynı şeyi yapabileceğini düşünür. Bu ikisinin arasında kalır insan. Bana sorarsanız ben de gerçekten bunun cevabını bilmiyorum. İntikam gerekli midir, olmalı mıdır, yoksa hayatımızı zorlaştıran bir duygu mudur? Galiba duruma ve insanın karakterine göre değişiyor.
HAYATI KAÇIRMADAN YAŞAYAMIYORUZ
- Sert görünümünüzün yanı sıra esprili ve eğlenceli birisiniz. Bu yönlerinizin ön plana çıkacağı bir iş yapmayı düşünür müsünüz?
- Güler yüzlü biri olduğuma inanıyorum ama sık sık bu yorum karşıma çıkıyor. Yakın çevrem, ailem, eğlenceli, hoşsohbet ve hatta komik olduğuma inanır. Bütün bunların sahneye taşınması gerektiğini de söylerler. "İnsanlar bu yönlerini bilmiyorlar. Bunun ortaya çıkması gerekiyor" derler.
- Bu yoğunluğun içinde hayatı kaçırmadan yaşayabiliyor musunuz?
- Hayatı kaçırmadan yaşayamıyoruz. Hayattaki en önemli odak noktasından biri işimiz. Sevincimizi, üzüntümüzü, bütün duygularımızı işin içinde yaşıyoruz. Kendimize vakit ayırmak duygusunu kendi adıma unuttum diyebilirim. 40 yaşından sonra az çalışacağım demiştim. Çok şaşırtıcı bir şekilde 40 yaşından sonra neredeyse iki katı çalışmaya başladım (gülüyor).
AŞK ANARŞİSTTİR BAŞA ÇIKMAK ÇOK ZOR
- Dizide bir aşk üçgeni olduğu da görülüyor. Peki neler yaşanacak?
- En çok tartışılacak konulardan biri de bu. Bir aşk üçgeni var. Bilerek isteyerek yapılmış bir durum değil. Herkes haklı. Bir kadın varken diğerine gidip aşık olma durumu yok. Ailesi için kendi hayatından vazgeçmiş bir adamın kendine başka bir yaşam kurmasından kaynaklanan bir durum bu. Burada Firuze ve Leyla haklı ama Cezayir de haklı. Uzunca bir süre yalnızlığa katlanmış ve dayanmış bir adam. Geçmişteki hayatını silmeye karar veriyor ve sonra biriyle karşılaşıp kendine yeni bir hayat kuruyor. Tabii eski hayatına dönmek zorunda kalınca hepsi, içine düştükleri bir çıkmazla başa çıkmaya çalışacak. O yüzden bu iki kadının arasında kalmış klasik bir adam hikayesi değil. Seyirci de herkesin haklı olduğunu görecek. Bu çıkmazın içinde çeşitli dramlar yaşanacak. Sanıyorum seyirci de bizim düşündüğümüz gibi yorumlayacak.
- Aşk sizin için ne ifade ediyor?
- Aşk insan hayatında çok önemli bir duygu, insanı diğer canlılardan ayırt eden en önemli özelliklerden biri. Aşk üzerine söylenen çok yorum var. Herkes kendi açısından yorumluyor. Bana göre aşk galiba bir kere yaşanıyor. Ya hiç yaşamadık, ya da yaşadıklarımız içindeki en yüksek olanı, bizi en çok etkileyeni aşk olarak kaldı. Ama insan sık sık aşık olur duygusuna inanmıyorum. Belki de onu yaşadık bitti. Tabii o kim diye sormayacaksınız umarım (gülüyor). Dediğim gibi belki öyle bir şeyle karşılaşacağız ki "Evet asıl buymuş" diyeceğiz. Önemli olan aşkı sevgiye, saygıya dönüştürmek. Aşk hazırlıksız yakalamayı seven, zalim bir duygu. Şairin dediği gibi "Mutlu aşk yoktur." Maalesef bitmek zorunda olan bir duygudur. Aşkın muhasebesi yoktur. Aşk hesap içermez. Aşk kendi başına yürür, kendisi durur, kendi başına cesaret gösterir. Kendi başına eylem yapar. Aşk anarşisttir. O yüzden onunla başa çıkmaya çalışmak çok zor. Gerçekten zaman zaman imkansız hale gelir. Bunun muhasebesini de o duyguyu yaşadığınız anın içinde yapamazsınız. Bazen vazgeçip kaçmayı denersiniz. Ama bir gün her şeyi düşündüğünüzde keşke yaşasaydım da diyebilirsiniz.
GEÇMİŞTEN ANTRENMANLIYIZ
- Aksiyon sahnelerini nasıl çektiniz? Zorlandınız mı?
- Dizide şu ana kadar tehlikeli bir aksiyon sahnesi çekmedik. Var olan sahneleri çekerken de zorlanmadık. Tabii dikkat gerekiyor. Geçmişten de antrenmanlıyız. Bütün sistemi kendi başımıza da kurabiliyoruz. Kolayca kotarıyoruz artık aksiyon meselesini. Daha önce, çok defa bu tarz sahneler çektiğimiz için deneyim bizim işimize çok yarıyor. Tabii bu konuda iki tercih yapabilirsiniz. Kendinizi tehlikeye atmadan profesyonel bir şekilde, yani dublörle çekim yapabilirsiniz. Ya da kendinizi çok emniyete alarak bu işi yapmak zorundasınız. Uzun süreli bir iş yapıyoruz ve biz sahada olmak zorundayız. Bizim başımıza bir iş gelse doğal olarak bölümler çekilemez, dizi yayınlanamaz. Bunları göz ardı etmemek gerekiyor. Elimizden geldiğince profesyonel olmak zorundayız. Ama ben tehlikeli de olsa o sahneleri kendim çekmeye çalışıyorum.
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI ÇOK ÇOCUK YAPARDIM
- Minik bir Özbek hayranınızı sevdiğiniz anlar sosyal medyada çok izlendi. Hiç baba olmayı düşündünüz mü?
- Çalıştığımız evdeki çalışanların birinin çocuğuydu. Kucağımızdan indirmedik. Çocuk sevgimi herkes bilir. Sokakta birinin çocuğunu gördüğümde de dayanamam hemen kucağıma alıp severim. Benim için hassas bir durum çocuk meselesi. Hayat izin vermedi. Belki de denk getirmedi. Ne yaparsan yap yukarıdaki biliyor ne olacağını. Allah plan yapanlara gülermiş. Ne olacağını bilmiyoruz. Şimdiki aklım olsaydı çok çocuk yapardım. O kadar çok şeyle uğraşacağımıza o zamanın yarısını çocuklara ayırsaydık belki de kocaman bir ailenin sahibiydim şimdi. Tabii şu anda da büyük bir ailem var. Kardeşlerimin çocukları, yeğenlerim var. Arkadaşlarımın çocukları da var. Ama insanın kendi çocuğu olması başka bir duygu. Hâlâ da geçmiş sayılmaz. Eğer çocuk yapmaya başlarsam da durmayacağım, bunu biliyorum. Yaşım kaç olursa olsun. Çocuk duygusu çok ulvi ve değerli. Huzuru, bir çocuğun yüzüne baktığınızda, elini tuttuğunuzda, yanağını yanağınıza yaklaştırdığınızda bulabilirsiniz. Allah'ın insanlara bahşettiği çok önemli duygulardan biri.
HER ZAMAN KALİTEYİ YUKARIDA TUTMAK İSTİYORUM
- Çok önemli bir oyuncusunuz, sizin oynadığınız işin izlenmeme ihtimali yok. Peki siz bu konuda hiç endişelendiniz mi?
- Bu endişeler hayatımızın her döneminde olacak. Yaptığımız işin izlenme oranından ziyade, kalitesi ve bizim için doğru olması önemli. Bizim için doğru olan bugüne kadar hep izleyiciler için de doğru oldu. Yaptığımız işin izlenme oranları o doğrultuda taçlandırıldı. Ama olabilir. Bazen yaptığımız işin izlenmesi düşük olsa bile o işten memnun olmanız da büyük önem taşıyor. Hep aynı işi yapmak zorunda değilsiniz. Bir süre sonra başka bir iş de yapabilirsiniz ama geçmişe baktığınızda "Ben iyi bir iş yaptığıma inanıyorum" demek de çok güzel bir şey. Ben yaptığım işin kalitesinin düşük olmasından endişe duyarım. Biz her zaman kaliteyi yukarıda tutmak istiyoruz.
- Reyting listesine bakar mısınız?
- Profesyonel dünyanın içinde olduğumuz için reyting listesine aşağı yukarı her gün bakıyoruz. Maalesef işimizin bir parçası. Reyting listesine bakma duygusu aslında biraz sevimsiz bir duygu. Bu arada sadece bizde çalışan bir sistem bu. Dünyanın her yerinde başka şekilde programlanıyor. Sekiz ya da 13 bölümlük paketler olarak çekilip yayınlanıyor. Yayınlanan o sekiz bölümün toplam izlenmelerine bakılıp karar veriliyor. Bizdeki standartlar çok başka.
BENİM MUTLULUK ZİRVEM BAŞARI
- Oktay Kaynarca markasını taşımak zor mu?
- Buna marka olarak bakmaktan ziyade insan olarak bakıyorum. Sokaktaki herkes için bu durum geçerli. Herkes kendine bir marka olarak bakmak zorunda. Biz göz önünde olan insanlar olarak buna daha dikkat etmeliyiz ve bunu doğru yönetmek zorundayız. Zaman zaman bununla ilgili zorlanıyoruz. Tuhaf şeylere maruz kaldığımız zamanlar da oluyor. Bunun üzerinden akılla, sükunetle, hoşgörüyle ve planlamayla gelmek zorundayız. Çünkü aksi halde en ufak yanlış anlama, zamanlama hatası her şeyi allak bullak edebilir. Ama ben buna marka olarak değil yaşam biçimi olarak bakıyorum. Oktay Kaynarca olmasaydım da başka bir iş seçmiş olsaydım da aynı özeni gösteriyor olurdum.
- Onlarca ödül, büyük başarılar, uluslararası bir şöhret. Peki Oktay Kaynarca'yı asıl mutlu eden nedir?
- Mutluluğun sonu yok, insan bu konuda biraz açgözlü. Benim asıl mutluluk zirvem başarı. Çünkü yıllardır başarıya endekslenmiş bir hayat yaşıyoruz. İşlerden vakit bulup 10-15 gün sakin bir hayatın içinde kendimizi soyutlamak, doğa, deniz ve arkadaşlarımızla olmak bizi mutlu eder gibi görünüyor. Ancak kafamızın içinde yine iş oluyor. Birisinin bir konuşması, gülmesi, orada olan bir eylem, senaryo olarak akılımıza hep işimizi getiriyor. Yani beynimizin işimize dair üretme merkezi hiç durmuyor. Oyunculuk ve senaristlik böyle bir şey. Yaşadığınız ve gördüğünüz her şeyi kayıt edip daha sonra bunları hayata geçirmek.
- Ünlü markaların yüzü oluyorsunuz. "Kullanmadığım bir ürünün asla tanıtımını yapmam" demiştiniz. Halkın size olan güveninden dolayı mı bu kadar kontrollüsünüz?
- Evet, kendi kullanmadığım bir şeyi başkasına tavsiye edemem. Bu benim karakterime aykırı bir şey. Hangi ürün için iyi bir şey deyip onun yüzü olmuşsam bilin ki o ürünlerin hepsini kullanmışımdır. İnsanların güvenini asla boşa çıkarmam. Kimsenin kafasında soru işareti oluşturmak, bana göre değil. İnsanların bakış açısı benim için çok önemli. "Bu adam söylediği şeyin arkasında, özü sözü bir. İnsanları şaşırtmaz" demeleri benim için en önemli ödüllerden biri.
ETEK GİYMEK YAPABİLECEĞİM BİR ŞEY DEĞİL
- Son dönemde erkek modası da değişime uğradı. Yurt dışında dünyaca ünlü oyuncuların birçoğu davetlere etekle katılıyor. Siz bu konuda ne diyeceksiniz?
- (Gülüyor). Davetlere etekle katılan ünlülerin fotoğraflarını görmedim ama hayatlarından fena sıkılmışlar demek ki. Ben biraz klasik bir adamım. Benim kafamdaki normlar biraz daha sabit. Değişime inanırım. Değişmeyenler ölüler ve delilerdir. Ama değişimin de kendi içinde bir dengesi olmalıdır. Davete etek giyerek gelen bir arkadaşımıza, ben de merakla bakarım ama yargılar mıyım, yargılamak hakkım mıdır onu bilmiyorum. Bu onun seçimi ama bana sorarsınız tabii ki bu hayatımda yapabileceğim bir şey değil.
- Sizin için olmazsa olmazlar nedir?
- Bu olmazsa olmazlar yer değiştirebiliyor. 10 yıl önce olmazsa olmaz dediğimiz şey şimdi bize saçma gelebiliyor. Bununla ilgili kafayı sabitlememek lazım. Hayata uyum sağlamak gerek.