24 Ocak 2017
Beyoğlu Belediyesi yeni bir galeri yaptı. Fevkalade. Sergi ise daha da çekici: Demet-Cengiz Çetindoğan koleksiyonundan derlenmiş nefis hatlar.
Gerçekten çok ilginç bir sergi. Hemen belirteyim: ben bu kadar değerli, bu derecede etkileyici yapıtların olduğu serginin sunuşunun daha da görkemli olmasını isterdim. Bu kolleksiyon her şeye layık. 16-17. yüzyıldan hatlar var. Kur'anı Kerimler var. Hilye- i Şerifler var.
Hat meselesi artık kültür gündemimizde bir yer tutuyor. Yeni hatlar var, yeni hattatlar, müzehhipler var. İddialı işler ortaya koyanlar var. Onların yaptıkları işlere gayet ciddi iddialarla karşı çıkanlar var. Çok güzel bir şey bu.
Bugün üretilen hat levhalarına karşı olanlar, bu yapıtların hattın felsefesini yansıtmadığını vurguluyor. Örneğin benim için görsel ideolojinin en önemli kavramlarından biri olan perspektifin hatta asla bulunmadığını, bunun doğrudan felsefi bir duruma tekabül ettiğini belirtiyor ve diyorlar ki, bugünkü hat mesela gölge yapmaktadır, perspektivik bir derinlik oluşturmaktadır. Bu yaklaşım da işin özüne aykırıdır.
İtiraz edemem. Ama bu dönüşümün, bu gelişmenin bir 'vakıa' olduğu ortada. Evet, belki bu tür kurallara sadık kalındı ama Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin hattıyla Necmettin Okyay'ın veya Hamid Aykaç'ın hattı bir miydi? Bu olanaksız. Zaman 16. yüzyıldan 18. yüzyıla farklı hatlar üretilmesine yol açtı. Bugün de başka bir noktadayız. İşte bu nedenle söz konusu tartışmayı çok zenginleştirici buluyorum.
İşin ikinci yanını bugün hattan yararlanarak üretilecek yeni sanat üslubu meydana getiriyor. Daha geçen gün Signs of Our Times: From Calligraphy to Calligraffiti başlıklı bir kitabı okudum. Önsözünün çağdaş sanat dünyasının en etkileyici isimlerinden Hans- Ulrich Obrist yazmış.
Arap dünyasından ve İran'dan son altmış yılda çıkan ve hattı, yani harfleri ve sözcükleri sanatında kullanan isimleri ve yapıtlarını kapsıyor. Müthiş ufuk açan bir kitap. Bu konu dünyanın da gündeminde. Kur'an Mekke'de indi, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı denir. O zaman kaligrafiyi zenginleştirmek ve onu çağdaş sanatın bir boyutuna dönüştürmek de bize düşen bir görev.
Sergide Cengiz Beyle koleksiyon oluşturma işinin güçlüklerine değindik. Öteden beri de bilirim. Yurtdışı alımlarda karşılaşılan sorunlar, yurt içi alımlarda ortaya çıkan % 18 KDV sorunu. Hele böylesi yapıtların alımında bu KDV oranının büsbütün indirilmesi, hatta tümüyle kaldırılması gerekir. Eğer milliden de öte bir milli servetse bu yapıtlar herhalde bunları ülkeye getirmek, ülke içinde dağılmasını engellemek için başka yöntemlerin geliştirilmesi şart.
Demet ve Cengiz Çetindoğan'ı ayrıca kutlamak gerek. Hem çağdaş/güncel sanatın yeryüzündeki en önemli, en değerli parçalarını alıyorlar hem de bu eşsiz kolleksiyonu oluşturmuşlar. Şimdi önüne bin bir engelin çıkarıldığını, çıktığını bildiğim müzeyi tamamlamaları gerek. Bu koleksiyonların anlamı asıl o zaman anlaşılacak.