Spielberg'in bir filmi oynayacak, üstelik bu bir casusluk filmi olacak da gitmeyeceğim?... Daha ilk gösterime girdiği gün gittim, Casuslar Köprüsü'ne! İyiki de gitmişim.
Spielberg bir mucizedir. 70'lerde onu Duel'de tanımıştım. Sonra da bir dünya vatandaşı olarak yarattığı her şeyi izledim. İzlemek ne kelime, popüler görsel bilincimizi ve hatta popüler kültür bilincimizi oluşturan birisi sıfatıyla, hayatı onunla birlikte yaşadık. Daha doğrusu onun yoğurduğu, şekillendirdiği bir hayatı sürdürdük, son 40 yıldır.
Indiana Jones serisine, Jaws'a, AI'ye hiçbir sözüm yok. Bana göre bir sinema ve estetik değildir hiçbiri. Ama bu Spielberg'in sinemayı bir cam hamuru gibi sıcak sıcak yoğurup şekillendirdiğini, donduğunda önümüze kırılmaz ama ışıltılarla dolu bir cam 'yapı' koyduğunu inkar ettiremez bana. Tam tersine, Hitchcock gibi o da sinema denen mucizenin bir 'oyun' olduğunu bilir, onu sonuna kadar çeker, uzatır!
Bu sadece macera filmlerinde değil, hayır, Lincoln'de de, The Color Purple'da da geçerlidir. Sinema seyirliktir, onu izlettirmenin yöntemleri vardır. Bu kadar basit, bu kadar karmaşık ve zor.
Hepsi iyi, hoş ona hayranım ama kabul edelim ki, Spielberg, ustalar ustası olarak Er Ryan'dan başlayarak mı desem, Munich'ten başlayarak mı desem aklımın ermediği bir muhafazakar/sağ/milliyetçi tutum içine girdi.
ERDEMLİ AVUKAT
Buna dileyen American patriotism' (yurtseverliği) de diyebilir. Değişmez bir şey; sonuç sonuçtur. Kuşkusuz bütün büyük sinemacılar gibi daima iyimserdir, insanlara yücelik duygusu aşılar, hümanist ve sonuna kadar, ödünsüz bir etik anlayışı önerir. İnsan onun filminden insan olduğunun erinciyle çıkar. Ama bu neyi değiştirir? Spielberg bal gibi bir propagandisttir. 'Yüce Amerikan değerlerinden' yanadır (Karşı olmadığımı söylemeyeceğim) ve ancak onları izleyenler başarır.
Casuslar Köprüsü de öyle. O kadar ki, sonunda Soğuk Savaş'ın Rus casusu ile onu savunan erdemli avukat (bu konu bana göre filmin ihmal edilmiş belkemiğidir: insan tepeden tırnağa karşı olduğu birini de haklarını korumak maksadıyla savunmalıdır...) aynı noktada buluşur. İyiler kazanır, kötüler yitirir.
Her şey güzel, filmi nefes nefese izliyoruz, ne olacağını Avukat Donovan'ın yaşamını bilenler zaten bilir ama buna rağmen film akıyor.
Gelin görün ki, 2015 yılında hâla bu kadar anti-komünist bir filme gerek var mı? İşi bu uç noktaya götüreceğim diye filmi, karakterleri, hatta dekoru bile bu derecede stilize etmeye gerek var mı? İşin bu kısmı tabii ki, can sıkıcı, tabii ki, şematizmin verdiği bunaltılarla yüklü.
Evet, 'ideolojiler öldü' diyenleri şapa oturtacak kadar ideolojik bir film izliyoruz perdede ama film gibi film işte!..