Henüz 19 yaşında Türkiye üçüncü güzeli seçildiği 1991 yılından beri hep üstüne koyarak ilerledi. Yaklaşık 25 yıl süren başarılı televizyonculuk deneyimi ona farklı kapılar açtı. Onu, şu sıralar atv ekranlarında Aldatmak dizisinin kafa koparan avukatı Elmas rolüyle izliyoruz. Diğer yandan yeni şarkısı Kimse Sen Değil ki'yi müzikseverlerle buluşturdu bile. Şu an 50 yaşında ama enerjisi hep çok yüksek.
Defne Samyeli'den bahsediyorum. Özel hayatının magazin basınına yansıyan halinden çok daha fazlası, güçlü ve bilge bir kadın Samyeli... Kendisiyle, güzellik algısından aşka bakışına, annelikten müzisyenliğine kadar çok kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik. Ayrıntılı, içten cevapları için teşekkür ederek, sözü fazla uzatmadan Samyeli'ne bırakıyorum...
- Aldatmak dizisinde Elmas karakterinin yolculuğu devam ediyor. Bu macera nasıl başladı? Neden bu dizide rol almak istediniz?
- Dizinin yapımcısı ve senaristi ile Elmas karakterini uzun uzun konuştuktan sonra ve bu güçlü karakteri oynamak istediğimi anladım. Hikaye, ana karakteri Güzide'nin birbiri ardına uğradığı ihanetler etrafında dönüyor. Seyirci olarak aldatılan karakterin mağduriyetini her anlamda hissettiğimiz, empati yaptığımız ve işleri onun için yoluna koyma isteğiyle izlediğimiz bir hikaye. Burada aldatılan mağdur kişiyi koruyan kollayan, onun uğruna tüm kaynaklarını kullanan ve onu aldatanlara deyim yerindeyse gününü gösteren kuvvetli bir kadın karakter beni heyecanlandırdı.
- Vahide Perçin ve Mustafa Uğurlu gibi iki usta isimle rol alıyorsunuz. Karşılıklı sahneleriniz gerçekten doyumsuz... Set dışında nasıl diyaloğunuz var bu isimlerle?
- Birinci günden itibaren çok açık, içten ve çok keyifli. İşini bu kadar iyi yapan usta sanatçıların birer insan olarak da birlikte vakit geçirmesi, çok özel yeni dostlar olduğunu keşfetmek bence bu işin en büyük zenginliklerinden biri oldu benim için.
- Elmas ünlü bir boşanma avukatı. Zeki, güçlü, dersine çok iyi çalışan dobra bir kadın. Hatta 'Kafa Koparan Elmas' diye anılıyor... Karakter özelinde sizi etkileyen şey ne oldu?
- Kendi kişisel hayat yolculuğumda da benim en önemsediğim şeylerden biri, acı tatlı yaşanan tüm tecrübeleri derse ve sonrasında hayat yolunda yürümek için bir enstrümana çevirmek. Elmas da kendi tecrübelerini, kalp kırıklıklarını almış, kadınların toplum içinde ayaklarının üzerinde kuvvetli durabilmesi için onlara koruyucu melek olma iksirine dönüştürmüş.
Karakterin böyle idealist bir tarafı var. Aynı zamanda ahlakçı da. Kendi potansiyelini ortaya koymak, bununla var olmak yerine kadınlığını kullanarak erkeklerden faydalanmaya çalışan kadınları da cezalandırıyor. Kendi kadınlığı ile barışık, feminen ama aşiret çocuğu olduğu için yeri geldiğinde herkese kafa tutabilecek erilliğini de ortaya koymaktan çekinmeyen birisi Elmas.
AŞK BULUTLARIN ÜZERİNDE OLMAK DEMEK
- Elmas'ın Güzide ile konuştuğu 22'nci bölümde "Ben aşık olmam, bana aşık olurlar" diye bir açıklaması var. Sanki bunu Elmas değil de Defne Samyeli söylüyor gibi... Ne dersiniz size de uyuyor mu bu tabir?
- (Kahkaha atıyor) Bahsettiğiniz güzel bir sahne, Elmas'ın bu açıklamasından sonra Güzide ona "Neden senin kalbin yok mu?" diye soruyor. Elmas da "Kalbim kurudu, kuruttular" diye yanıt veriyor. Evet tabi Defne'den de aldıklarım var. Bana aşık olurlar. Ama ben de güzel aşık olurum. Neler yaşamış olursam olayım henüz benim kalbimi Elmas'ınki gibi kurutamadılar (Gülüyor) Sadece biraz daha temkinliyim artık, gitgide köklenen bir sevginin, adına 'aşk' dediğim halden daha değerli olduğunu öğreneli çok oldu.
- Aşkın yaşı olur mu?
- Bence olmaz. Birincisi herkes aynı kronolojik yaşta ruhen, bedenen, zihnen aynı seviyede değil. Benden çok büyük olduğu halde benim olgunluğumda olmayanı da tanıdım. Küçük olduğu halde ne istediğini benden çok daha iyi bilen kişiliği çok oturmuş olanı da tanıdım. İkincisi, hayatlarının her döneminde insanların bir ilişkiden bekledikleri ve ilişkiye dair ihtiyaçları da değişiyor. Böyle şeyleri çok sorgulamayı anlamlı bulmuyorum. İki kişi birbirine aşık olmuşsa olmuştur, bazen bu, yaştan, kökenden, kültürden öyle bağımsız olabiliyor ki şaşırıp kalmıyor muyuz?
- Evlilik kurumuna olan güveniniz tamamen sarsıldı mı? Yeniden evlenmekle ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Biterken tatsız tecrübeler yaşamış olsam da 14 yıl kendimi içinde güvende ve mutlu hissettiğim bir evliliğim oldu. İyi bir evliliğe güveniyorum. Sadece ille de gerekli bulmuyorum. Ben zaten evlilik hayatını -hem de kalabalık bir aileyle- mutlu mesut yaşadım. Bunun karşılıklı güvene ve sevgiye dayalı daha iyi bir versiyonu ihtimalini düşündürecek kimse karşıma çıkmadı. Ya da ben başka türlü tecrübeler yaşamayı seçtim, bu tecrübelere uygun insanlarla dönemsel olarak yollarım kesişti. O insanlarla başka güzel deneyimler paylaştım. Bundan sonrası için 'İşte bu!' diyebileceğim, ömrümün kalanını birlikte geçirmeyi büyük bir hevesle isteyeceğim, sadece aşk hikâyem değil, hayat hikâyem de olmak isteyecek ve bunun için bir kaya sağlamlığında orada durabilecek bir erkekle karşılaşırsam, seve seve evlenir ve onu da dünyanın en mutlu erkeği yaparım.
AŞK NEDİR?
"Kimyanın uyması, ilk bakışta gelen çekim. Birinin sadece hayran olunası özelliklerini fark etmek, onları gözünde büyütmek. Bulutların üzerinde olmak. Hayatın üzerine atılan neşe ve heyecan dolu bir filtre. Her türlü durağanlık ve sıkıcılığı bir anda yok eden coşkunluk, heyecan, korku ve endişe hali. Sol şeritte hep beşinci viteste yol almak. Aşk bizi bulutların üzerine çıkardığı kadar yerin yedi kat dibine de düşürüyor. Yine de aşksız olamıyoruz."
KADIN, ERKEĞE MUHTAÇ OLMAMALI!
- Özellikle pandemi sonrası boşanmaların arttığı bir süreç yaşıyoruz. İlişkiler neden uzun sürmüyor sizce?
- Evliliğin temeli, hayatını kurabilecek güçte, ekonomik olarak özgür ve bağımsız iki sağlıklı mutlu bireyin birlikteliği olduğu zaman sağlam oluyor. Bu iki kişi birine mecbur olmayacak. Ve en önemlisi denklik. İki kişi birbirine eşdeğer olacak. Kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanmaları, hayatta istedikleri maddi kazanımlar için bir erkeğe muhtaç olmamaları çok önemli. Son yıllarda 'bireysellik' o kadar ön plana çıktı ki, her birimiz -ben de dahil- 'Alanım da alanım' deyip tek başınalığımızı fazla bir önemsemeye başladık. Oysa değerli bir yol arkadaşıyla kendi hayatından vazgeçmeden güzel bir ortak yerde hayati paylaşmak insan ömrünü uzatıyor. Bilim öyle söylüyor.
- Genetik mirası anneannenizden aldığınızı, içsel yolculuğun fiziğinize yansıdığını söylüyorsunuz. Size bu içsel yolculuğu yaptıran şey neydi?
- İçsel yolculuk arayışlarımın nedeni otuzlu yaşların başındaki bir ruhsal boşluk diyelim. Hayatta bundan daha fazlasının olduğuna dair bir içsel biliş hali. Çocukluğumdan beri çok okuyan ve çok düşünen birisiyim. İnsanı, insanın işletim sistemini ve hayatın mekanizmasını merak ediyorum. Bilgiye ulaşmanın en değerli yolu insanın kendi içine yaptığı yolculuk. Bu süreçlerin ve meditatif hallerin de kesinlikle yaşlanmayı durdurucu etkisi var. Bilim, yarım saatlik bir meditasyonun DNA'daki telomerleri uzattığını net bir şekilde tespit edeli çok oldu. Bu, hücre ömrünü uzatmak demek. Bu kadar açık. Vücudumuz, onu toksinler ve kendi üretimimiz olan hormonlarla zehirlemezsek devamlı kendini yenileyen mucizevi bir aygıt. Kıymetini bilir ona göre davranırsak, çok uzun yıllar genç kalmak mümkünden de öte, zaten normal olan.
KALPLERE GİRECEK ŞARKILARIM OLSUN İSTİYORUM
- Aslında çocukluktan beri müzikle iç içesiniz. Ancak son yıllarda, sahne aldığınız yerlerin de etkisiyle belki de, şarkıcı kimliğiniz bir adım öne çıktı sanki... Sizi yeni keşfeden bir kesim de var. Sesinizle ilgili yapılan tatsız yorumlara takılıyor musunuz?
- Sadece garipsiyorum. Ve bunlar çoğunlukla magazin programlarına çıkartılan konukların yorumları oluyor. Ya da sosyal medyadan birileri. Üç yaşından beri şarkı söylüyorum. Yedi yaşında TRT'ye girdim. 25 yılı aşkın bir de şan eğitimim var. Ayrıca New York'ta müzikal tiyatro eğitimi aldım. İlk albümümü 1994 yılında Melih Kibar yaptı. Yani... Müzik kendimi bildim bileli, benim bir parçam. Sesimi ya da şarkı söyleyişimi beğenmeyenler mutlaka vardır, ama 'sesi yok' yorumları kasıtlı elbette. Kastın ne olduğunu hiç bilemeyeceğim için oraya takılmıyorum. Televizyon yayıncılığında yaptığım işler çok uzun süreli ve büyük reytingli olduğu için bir kesimin beni 'haberci' olarak çok benimsemesi ve başka bir dalda iş yapıyor olmamı bir türlü kabul etmemesi de etken olabilir. Bakın bunu anlıyorum ve sevinçle kucaklıyorum. Bir gün o kitlenin kalbinde haberlerim kadar yer edecek şarkılarım da olursa ne güzel olur.
- Şarkıcılıktaki hedefiniz nedir? Bu noktada kendinizi ispat etme çabası içinde misiniz?
- Çaba yok, istek ve heves var. Single'im, 'Kimse Sen Değil ki' yeni çıktı, şarkıma ilgi beni çok sevindiriyor. Üç ay içinde yepyeni bir şarkıyla dinleyicilerimle buluşacağım. Sahne çalışmalarım başladığı günden beri çok iyi gidiyor. Hedefim hep çıtayı yükseltmek, daha iyisini yaparak ilerlemek.
SAĞLIK İÇİN UYKU ÇOK ÖNEMLİ
"Benim için en sihirli kelime denge. Zaten vücudumuz da, doğa da kendini dengeye getirmek üzerine kurulu. Homeostatis, yani değişen durumlara göre hücresel bazda iç dengemiz düzenlenebildiği ölçüde yaşıyoruz. Her istediğimi yer ve içerim, sonra bir süre de temiz beslenirim. 25 yıldır spor yapıyorum, 20 yıldır da buna yüz egzersizlerini dahil ettim. Hem uzmanından ders aldım, hem de kendi hareketlerimi oluşturdum, yüzümün ihtiyaçlarına göre. Bu benim için bir hobi. Olağanüstü sonuç aldığım bir hobi hem de. Uyku çok önemli."
50 YAŞIMDA, EN ŞAHANE DÖNEMİMDEYİM
"50'li yaşların başında en şahane dönemimde olduğumu hissediyorum. Kendine her geçen gün yatırım yapan birisiyim. Bugünkü beni, bildiklerimi ve yapabildiklerimi geçmişteki hiçbir halime değişmem. Bir de ben yirmili / otuzlu / kırklı yaşlarımda hayattan almak istediğin her şeyi aldım. Kendimi kendime defalarca ispat ettim. En sevdiğim işleri en iyi şartlarda yaptım. Çok güzel bir hayat yaşadım. Hani diyorlar ya 'bugünkü aklımda ve 25 yaşımda olsaydım' diye. Ben demiyorum çünkü yaşla birlikte gelen kıdemin ve saygının da keyfini çıkarıyorum. Bedenimin enerjisinde azalan ve değişen hiçbir şey de yok. Yakın ve uzak geleceğim için büyük heveslerim ve hayallerim var. Her gün onlar için şükrettiğim ailem ve şahane dostlarım var. Daha ne isteyebilirim?"
ANNE OLMAK İÇİN SAĞLAM BİR BİLİNÇ DÜZEYİ GEREKİR
- Erken evlenip erken anne olduğunuzu düşünüyor musunuz?
- En az 30 yaşına kadar evlenmeyi de, anne olmayı da düşünmüyordum. Ama kaderdeki plan başkaymış. Deren'e hamile kaldığımda 23 yaşındaydım.
- İki kızınız var. Onlarla arkadaş gibi gözüküyorsunuz. Nasıl bir anne kız ilişkiniz var?
- Arkadaş gibi. Artık onlar genç birer kadın zaten. Bizim birbirimizle ilişkimiz çok şeffaf, çok duvarsız, çok maskesiz. Anne olarak kızlarıma şu an rehberlik yaptığım ve yol gösterdiğim bir yerdeyim. Bütün güçlerim ve zayıflıklarımla, güzellik ve çirkinliklerimle onlara hep çırılçıplak oldum. Bu da aradaki ilişkiyi ve güven bağını çok kuvvetlendiriyor bence. Birlikte gezeriz, eğleniriz, genelde çok şeyi birlikte yaparız. Kaçınılmaz olarak ortak arkadaşlarımız da oluyor. Bebeklikleri çok keyifliydi, ama onlarla bu yastaki ilişkinin tadı çok başka.
- Anneliği nasıl tanımlıyorsunuz?
- Anneliğin sağlam bir bilinç düzeyi gerektiren çok önemli bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Çocuğu esas yetiştirenin de anne olduğunu savunuyorum. Netice itibari ile bütün memeliler doğuruyor. Çocuk sahibi oldu diye çocuğunu hayatının merkezine koyup bir proje gibi yetiştiren kişilerin kendi boşluklarını doldurmak için çocuklarını kullandıklarını görüyorum. Bu durumsa zavallı çocukları anne bağımlısı yapmaktan başka bir işe yaramıyor. Her şeyde denge esas diyorum ya, annelikte de, hatta eş olmakta da bunun sınırını iyi çizmek lazım.
- Deren'le bir anlamda meslektaş sayılırsınız. Ne mutlu. Birlikte yer alacağınız bir dizi/sinema vs hayaliniz var mı?
- Çok. Los Angeles'da bir ara birlikte eğitim aldık. Eğitimde bile birlikte sahne almak olağanüstü bir deneyimdi; profesyonel hayatta birlikte kamera karşısına geçmeyi heyecanla bekliyoruz.
- Kızlarınız sizi eleştirir mi? Yaptığınız işleri nasıl yorumluyorlar?
- Her zaman. Ayrıca sorarım da. Yaptığımız işlerin hepsini birbirimizin filtresinden geçiririz. İkisi de benimle gurur duyduklarını söylüyorlar. Bir anne için bundan daha mutluluk verici ne olabilir? Zaten sulu gözlü birisiyim, kızlar arada bana beni anlattıkları zaman hemen gözlerim doluveriyor.
Defne Samyeli, Aldatmak dizisinde rol almaktan keyif alıyor. Avukat Elmas rolünü canlandırdığı için mutlu olduğunu söyleyen Samyeli, Vahide Perçin ve Mustafa Uğurlu gibi usta isimlerle de oynamaktan memnun, "Onlarla vakit geçirmek, çok özel yeni dostlar olduklarını keşfetmek bence bu işin en büyük zenginliklerinden biri" diyor.
BAKKALA GİDERKEN BİLE KENDİME ÖZENİRİM
- Tescilli güzel ve başarılı olmanızın dezavantajını yaşadığınız ya da size dayatılan 'güzel kadın' kalıbına uygun yaşamaktan sıkılıp bıktığınız dönemler oldu mu?
- Güzel kadın kalıbına uygun yaşamak zorunda hissetmiyorum. Ben güzel ve bakımlı olmayı kendim seviyorum. Şöyle açıklayayım. Evde yalnız olduğum zamanda da, beni kimsenin tanımadığı bir ülkede bakkala gideceksem de kendime çok özenirim. Süslenmek anlamında değil. Ve beni başkaları beğensin ya da 'ben güzel kadın olarak etiketlendim, beni hep güzel görsünler' diye değil. Beni 'ben' güzel görmek istiyorum. Bakmayı bilirseniz güzellik her yerde. Kendimi de başkasının algısına göre şartlamak zorunda hissetmedim hiç. Hele yirmili yaşları geride bıraktıktan sonra. Biri için güzelsinizdir, bir diğeri için değilsinizdir. Kendini herkese beğendirmek imkansız. Birileri bana yıllar önce taç takmış, belli sayıda bir insan da güzel bulmuş. Ne güzel işte. Dezavantajı yok mu? Elbette var. Üstünüzde sonsuz bir dikkat ve inceleme. Bu duruma bir açıklama, hatta kendi olmamışlıklarına bahane getirme mecburiyeti içinde bu güzellik, gençlik halinin plastik cerrahiye borçlu olunduğu imaları. Hayranlık kadar düşmanlık. Vesaire vesaire... Hayatta her hoşluk kendi bedeliyle geliyor. Severim dedim, ama işte tam da bu nedenle güzellik de dâhil hiçbir şeyin peşinden çok koşmamak lazım.
- Asla yemem ya da yapmam dediğiniz bir şey var mı? Mesela Abidin'in klibindeki gibi normalde de koca bir çikolata kavanozunu kaşıkladığınız oluyor mu?
Oluyor tabii. (Gülüyor) Ben Abidin'in video klibinde kendimi canlandırdım. Ama mesela bunu alışkanlık haline getirmemeli. Bu arada çok yüklendim çikolataya, biraz ara versem ne iyi olur. Şeker büyük toksin.
ÇOĞU ZAMAN ALGI OPERASYONUNA KURBAN GİDİYORUM
- Popüler mecrada yer alan bir magazin figüründen öte daha derin, daha bilge, güçlü bir kadınsınız. "Ünlü olmaktan hep nefret ettim" diye söyleminiz de var. Oluşturulan bu algıdan rahatsızlık duyuyor musunuz? Adınızın çalışma arkadaşlarınızla aşk dedikodularına karışması, sürekli açıklama yapmak zorunda kalmak yoruyor mu?
- Çok yoruyor ve çok sıkılıyorum. Magazinin ünlü olma realitesinin bir parçası olduğunu anlıyorum. Çoğu zaman bir ötekileştirme algı operasyonuna kurban gittiğimin de farkındayım. Giydiğim kılığın da söylediğim sözün de, yaptığım işin de benim için bir anlamı, bir derinliği var. Olayları, insanları yüzeysel bir şekilde ele alan magazin anlayışındaki yansımamın gerçek benle hiç alakasının olmayışı zaman zaman beni magazine tamamen yabancılaştırıyor. Ama basın emekçisi arkadaşlarıma saygımdan, fırsat oldukça sorularına yanıt vermeye çalışıyorum. Yanıt ve açıklamalarıma nasıl yer verdikleri onlara kalmış.
- Son olarak Youtube'taki programınız da hayırlı olsun. Soru sormayı özlediğinizi gözlemledim. Çok güzel bir sohbet olmuş. Başarılar dilerim...
- Çok teşekkür ederim ben de çok keyif aldım. Kanal için birçok içerik fikrim var. Hem soru sormayı hem kamera karşısında konuşmayı özlemişim. Ayrıca şu ana kadar sizinle yaptığımız bu röportaj, benimle yapılan en uzun röportaj olabilir. Çok iyi hazırlanmışsınız, işini iyi yapan herkese çok saygı duyuyorum. O nedenle elimden geldiğince her sorduğunuzu cevaplamaya çalıştım, umarım okuyucularınızın ilgi göstereceği bir şeyler söylemişimdir.