"İsrailoğulları, Tanrı'nın kendilerine vadettiğine inandıkları topraklarda iki bin yıl önce kurdukları Bar Kohba'dan sonraki ilk devletlerinin kuruluşunu, 14 Mayıs 1948'de Siyonist lider David Ben-Gurion vasıtasıyla ilan ettiler.
Bar Kohba, M. S. 132'de Roma'ya karşı başlatılan bir isyan sonucu kurulmuş, lakin ancak üç yıl yaşayabilmiş bir kabile devletiydi. Ömrü, ortalama bir insan ömründen kısa olan; kelimenin hem literal, hem de mecazi manasıyla 'modern' İsrail'in de kabile devleti görüntüsünün ötesine geçtiği pek söylenemez. Zira İsrail, ırk ve dine dayalı anakronik bir ulus devlet projesini -belki zamanla gücü yeterse makro ölçekte uygulamaya koyacağı- 'mikro emperyalist' politikalarla hayata geçirmeye çalışıyor."
Yukarıdaki satırlar, bu köşede 13 Temmuz 2014 günü yayınlanan 'Ölümlerin canlı izlendiği şehir: Gazze' başlıklı yazımdan. O günden bu yana Gazze'de değişen bir şey yok. Daha doğrusu; aradan geçen dokuz yılda -geçici ateşkesler hesaba katılmazsa- Gazze, çatışmalardan kalıcı olarak arındırılamadı ve İsrail ablukası nedeniyle açık hava hapishanesi olma özelliğini ziyadesiyle koruyor.
İmdi… Hamas, 7 Ekim sabah saat 07:30 sularında, tam da Yom Kippur Savaşı'nın yıldönümünden bir gün sonra İsrail'e büyük bir saldırı başlattı. 'Aksa Tufanı' adı verilen operasyon o derece kapsamlıydı ki, gözü açıklığıyla meşhur İsrail gizli servisi Mossad tarafından önceden haber alınmamış olması pek ihtimal dâhilinde değildi.
Bir defa Hamas'ın; saldırmak için 7 Ekim'i seçmesinin taktiksel sebebi, İsrail'de dokuz aydır süren siyasi istikrarsızlıktı. Öte yandan Mayıs 2023'ten beri bölgede silahlar susmuştu. Ama altı aydır 'Meksika Açmazı' ile eller tetikteydi. Meksika Açmazı; İyi Kötü Çirkin filminin final sahnesindeki gibi -daha önce yazı konusu da yapmıştım- iki veya ikiden fazla kişinin birbirine karşılıklı olarak silah çektiği paradoksu anlatmak için kullanılıyor.
BU İNTİFADA 'OFANSİF' NİTELİKLİ
Bu çatışmada ABD, NATO, AB komple İsrail'in yanında; Türkiye ve Rusya 'itidal' çağrısı yapıyor. Daha önemlisi Filistin devletinin kurulduğu ve Doğu Kudüs'ün Filistin'e verildiği bir uzlaşıyı, çözümü salık veriyorlar. Ne var ki Orta Doğu'nun, ömrü; ortalama bir insan ömrüne ancak erişmiş 75 yıllık İsrail devletinin mecbur kalmadıkça bu tür çözümlere yanaşmayacağı izahtan vareste.
Yazının başlığına koydum, ama Hamas'ın saldırısını 'Üçüncü İntifada' olarak nitelendirmek için erken olduğunu düşünebilirsiniz. Çatışmanın siyasi sonuçlarını görmek için zaman gerekecek. 1987-1993 Birinci, 2000-2005 İkinci İntifada idi. Eğer bu da bir intifada olarak isimlendirilirse bu seferkinin öncekilere göre ofansif olduğu da not düşülmeli.
Zaten İsrail Savunma Bakanlığı da Hamas'ın operasyonunun en büyük saldırı olduğunu ikrar etti. Dokuz aydır koltuğu sallanan Benjamin Netenyahu "Hamas eşi benzeri görülmemiş bir bedel ödeyecek" dedi. Ondan sonra kadın çocuk, yaşlı demeden sivil öldürmeye başladılar. Ki zaten hep yaptıkları bu.
Hamas da, İsrailli esirleri Gazze'ye yoğun hava saldırısı olacağını bildiği için Gazze'ye götürmüştü.
İSRAİL'İN ETNİK TEMİZLİK PROJESİ
Gazze'de 7 Ekim'den bu tarafa İsrail'in hava saldırılarının başladığı andan beri kelimenin hakiki anlamıyla bir insanlık dramı yaşanıyor. İsrail ordusu, abluka altındaki Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yaşayan ve yaklaşık 1,1 milyon kişiden oluştuğu belirtilen Filistinlilerden bölgenin güneyine geçmelerini istiyor.
Etnik temizliğin dik âlâsı bu. Gerekçe de hazır: Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları üyeleri, Gazze'de tünellerde, evlerin altında ve sivillerin yaşadığı binalarda gizleniyorlar!
Gazze'deki sivilleri tahliye ederek tıpkı 1948'den, hatta daha öncesinden bu yana yeşilden beyaza dönen, yani Filistinlilerden İsraillilere geçen toprakları gösteren o meşhur haritada biraz daha alan kazanmayı hesaplıyorlar.
UNICEF, Gazze'de bir milyon insanın gideceği güvenli bir yerin olmadığını söylüyor, Birleşmiş Milletler bile İsrail ordusunun bu dayatmasına karşı çıkıyor, iptalini istiyor. Tabi daimi güvenlik konseyi üyesi 5 ülkeden, adil çözümü öneren bir tek Rusya olduğu için (O da yeni başladı iki devletli çözüm demeye) BM'nin çağrılarından sonuç alınamıyor.
ALTI GÜNDE BİR YILDA ATILACAK BOMBA ATTILAR
Bu arada İsrail; 7 Ekim'den bu tarafa, yani 6 günde Gazze'ye 6 bin bomba attı. ABD'nin bir yılda bile Afganistan'da attığı bomba sayısına yakın. Şehirde 9 Ekim'de elektrikler kesildi, mütemadiyen diyeceğimiz şekilde elektrik kesintileri yaşanıyor. Elektrik yoksa buzdolabı yok ve yiyecekler doğal olarak bozuluyor. Gazze'deki siviller ellerindeki zeytine ve zahtere güveniyorlar. Evet, zeytin ve zahter… Bir de tabii ekmek… Ekmek de bulabilirse karınlarını böyle doyurmaya çalışacaklar. Böylesi bir insanlık trajedisinden bahsediyoruz.
İsrail-Filistin meselesi, İsrail-Hamas sorunun olmanın çok ötesinde, makro bir meseledir ve BM'den başlayarak dünyanın müdahil olması gereken bir olgudur.
İsrail, her ne kadar Ortodoks müttefikleri olsa da bu kez daha yalnız. Bu tür durumlarda daha önce derin bir sessizliğe gömülen Suudi Arabistan, İsrail'i kınadı. 13 Ağustos 2020'de İsrail ile İbrahim Anlaşmasını imzalayan (Bu anlaşmada kimin kasap, kimin kurban olduğunu da daha önce bu köşede okumuştunuz) Birleşik Arap Emirlikleri de Gazze'nin bombalanmasına karşı.
O meşhur mezkûr harita, İsrail'in 1948'de kuruluşundan hemen önce Filistinlilerin yaşadığı toprakların o günden bu yana nasıl işgal edildiğini çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor. Filistinliler, artık İsrail'de Ramallah ve Kudüs çevresindeki yerleşim yerleri ile Gazze'de sıkışmış durumda.
Gazze'de hava, deniz ve karadan tamamen abluka altına alınmış 360 kilometrekarelik bir alanda âdeta bir açık hava hapishanesinde yaşayan 1,1 milyon insan var.
Gazze, 5 bin yıllık tarihi boyunca da sık aralıklarla savaş görmüş ve sayısız trajedi yaşamış bahtsız bir şehir. Ama herhalde tarihte yaşanan hiçbir şey, modern dünyada hepimizin 'tekmil medyadan 'canlı canlı' izlediği ölümler kadar trajik olamaz.