İktidar, bütün tezahürlerinde doğal bir fenomendir. Çevresindeki her şeyi de kendi doğasına uydurur. Evrimseldir, 'devrimsel' değil… Yalanlar üzerine erk/erk ütopyaları kurulabilir. Ama gerçek iktidara erişmek ve iktidarda kalmak, ancak iktidarın doğasını bilmekle mümkün olabilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Yüzyılın Seçimi bağlamında dile getirdiği "Öyle bir kazanacağız ki, hiç kimse kaybetmeyecek" söylemi bir iktidar alametifarikasıdır mesela. Tabii bu söylemin; gerçek ustalık döneminde herkesin değilse bile her kesimin benimseyeceği, bir başka deyişle obsesif iktidar düşmanları hariç herkesi birleştiren bir fenomene dönüşmesi zordur, ama yine de mümkündür.
Bunun için de 28 Mayıs'ta, 14 Mayıs seçim derbisinin ikinci yarısında, daha doğrusu maçın uzatmalarında ya da penaltılarda hangi muhtemel sonucun çıkacağını öngörmek lazım. 14 Mayıs seçimlerini 'kripto Erdoğancılar' kavramıyla en doğru tahmin eden yazılardan birini üç bölüm halinde yazmıştım.
Bu yazıda da özel bilgilerle size bugünkü durumu ve bundan sonra neler olabileceğini anlatacağım.
Çayı, kahveyi, kekik çayını kapıp gelin, burada okuyacaklarınızı çevrenize de anlatın, söylenenleri çoğaltın! Aslında başlarken, verili durumu bir tür 'Meksika Açmazı' (Üç veya daha fazla kişinin birbirine silah çektiği paradoks durumu) olarak nitelendirmem lazım. Çünkü durum, Spagetti Western klasiği İyi, Kötü, Çirkin'in final sahnesindeki gibi...
HİZBULLAH MESELESİNİN KOZMİK ŞİFRELERİ
Tıpkı İyi, Kötü Çirkin'in finalindeki gibi milletin elinde 3 aday var. Bunlardan kazanmak için başka bir ittifaka en az ihtiyaç duyanı belli: Birinci güç. Üç aday birbirine silah çekmişken (teşbihte hata olmaz, romancıyız idare edin) aralarından ikisi bir taraftan da pazarlık peşinde…
Bu pazarlığın ayrıntılarına vakıfım. Onları aktaracağım... İkinci güç, üçüncü güçle konjonktürel ittifak imkânlarını araştırıyor. Ama ikinci gücün zaten pek çok ortağı var ve bu ortaklardan birisi, silahlı açıdan zayıflayıp siyasi açıdan önce fazla güçlenen, sonra gerileyen bir örgüt.
İmdi… İmdi dediysem, bilin ki kekik çayı yudumluyorum. Üçüncü güç, eğer iktidarın ortağı olursa savunma ve içişleri gibi kritik bakanlıkları ve cumhurbaşkanı yardımcılığını istiyor. Ama ikinci gücün parçası olan örgüt, buna karşı. Üçüncü güç, tabanını şuradan şuraya götüremeyeceğini de biliyor.
Böyle bir ittifakın olması mümkün değil. Örgütün siyasi ayağı da istemez, üçüncü güç de... Bu ikisinden biri desteğini çekse ikinci gücün oyu daha da düşecek, dolayısıyla ikinci güç oyundan düşecek. Bunu anlayarak birinci güce şöyle bir bakıyor. Birinci güç, hiç yeltenme bakışı atıyor.
İkinci güç, yenileceğini hissedince bizim Adana deyimiyle 'cırlazıyor', yani mızıkçılık yapıyor ve diyor ki; "Ama sen de ölmüş bir örgütün mirasçısını bünyene aldın."
Hizbullah konusunu Türkiye'de en iyi bilen sınırlı sayıdaki insandan biriyim. Her bildiğimi asla söylemem. Çünkü güvenliğimi riske atmak istemem. Ama biliyorum ki; o ölmüş örgüt, yani Hizbullah, 'devlet'in örgütüydü. Kurucularından biri öldü, diğeri yaşıyor. Evet; kurucularından biri mezarda. Ve diğeri, Yüzyılın Seçimi'nde hiç anlayamadığım biçimde 'karşı cephede'. Allah aşkına, siz iyi misiniz? Şehit Gaffar Okkan'ın, o zamanın devletinin göz yummasıyla vurulduğunu ve bunun da yine Kürt meselesiyle alakalı olduğunu bilmediğimizi mi sanıyorsunuz?
Okkan'ın şehit edilmesi, bazı açılardan Hablemitoğlu cinayetinden pek de farklı değildir. İşin içinde hem FETÖ var, hem de eski devletin güçlü isimleri... Belki sayıca azız, ama biliyoruz. Bilenlere rağmen genç erkek kardeşlerimizi, genç kız kardeşlerimizi niye kandırmaya çalışıyorsunuz?
DEVLET MİLLETE, MİLLET DEVLETE GÜVENİYOR
Bunlara inanmayın kardeşlerim! Biz 30 yıldır bu bilgi savaşını veriyoruz. Sizi yanlış bilgilerle zehirlemelerine izin vermeyin! İkinci güç de, üçüncü güç de paradokslar içinde olduklarını biliyorlar. Kıpırdayamıyorlar. Ama üçüncü güç devletin ve milletin nabzını ölçmeye çalışıyor.
Gençler, sınırlı bilgileriyle bile 'milli cephe' oluşturdular ya; bu ülkeye olan inancım daha da arttı. Helal olsun, bunu gören gençlere! Görmeyenlere gösterin. Gerçek öyküyü öğrensinler ve gerçek kazansın. Filmin finaline yazının sonunda geleceğiz. Şimdiden 'spoiler' vermeyeyim.
Efendim, ikinci gücün arkasındaki bilumum örgütler, servisler bu Meksika Açmazı'ndan çıkamayacaklarını fark ettiler. Millete/devleti düelloya çağırmışlardı, düellodan çıkamayacaklarını anladılar. Bu artık, bir siyasi savaş.
Çünkü tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi millete ve devlete meydan okundu. Gene teşbihte hata olmaz, ben teşbihsiz derdimi anlatamıyorum. Çocukluğumdan beri öyle… Bu yüzden yazarlığı seçtim. Tabii şimdi teşbih diyorum, ama 15 Temmuz'u o zaman bunu ruhumuzu/bedenimizi ortaya koyarak yaşadık.
Nihayetinde üçüncü gücün, devleti iyi tanıyan bir güç olarak tarafsız kalacağını sanıyorum. Zaten tarafsız kalmasa da birinci güç kazanacak. Üçüncü güç, sonraki oyunlara hazırlanacak. Yeni seçimlere yani… İkinci gücün ise yine kaybederse artık tarih sahnesinden çekilmesi gerekiyor.
28 Mayıs'ta Yüzyılın Seçimi'nin final sahnesini izleyeceğiz. Propaganda düelloda işlemez. Ama Mayıs 2023 seçimleri, Türkiye tarihinin en çok propaganda bombardımanına maruz kalan seçimidir diyebiliriz. Devlet, her şeyin farkında. Devlet; millete güveniyor, millet de devlete güvensin.