Amerika Birleşik Devletleri'nin 46. Başkanı Joseph Robinette Biden, malumunuz, geçtiğimiz çarşamba günü 'işbaşı' yaptı. Ülke tarihinin en tartışmalı, en gerilimli seçimlerinden biri sonucunda iktidara gelen Biden'ı içeride ve dışarıda bekleyen pek çok sorun var, ki bu yazının konusu da o.
Dışarıdaki sorunlardan en önemlileri; Çin'in yükselişi, Rusya'nın Suriye, Libya gibi ülkelerle Kafkaslar ve Avrasya bölgesindeki etkinliğinin giderek artması, NATO'nun işlevsizleşmeye başlaması olarak sıralanabilir. Ancak Biden, dışarıdan önce içerideki sorunlarla baş etmekte zorlanacak.
Çiçeği burnunda ABD Başkanı'nı içeride bekleyen en büyük sorunlardan biri, ülkede radikal akımların pandemi koşullarının da etkisiyle güçlenmeye başlaması. Bu radikal akımlar, sol ve sağ iki karşıt grup etrafında kümeleniyor. Bunlardan biri sol anarşist grup Antifa, diğeri ise Kongre baskını ile popülerleşen şaman QAnon grubu.
İşin kötüsü, ilk bakışta Demokratik Parti'ye ya da Biden'a karşı olmayacağı düşünülen Antifa da Biden'ın gelişinden memnun değil. Bunun kanıtı, Antifa'nın siyah giymiş maskeli protestocularının geçen çarşamba Seattle Portland'da düzenledikleri gösteride Demokratik Parti'nin ofisini tahrip etmiş olmaları. Zaten gösterinin amacı da Biden'ın göreve başlamasını protesto etmekti. Reuters'in olay günü geçtiği haberden aktaralım: "Anti-Fa protestocuları dün Seattle Portland'da bir gösteri düzenledi ve Demokratik Parti'nin ofisini tahrip etti."
Habere göre Antifa grubu üyeleri, gösteride "Biden'ı istemiyoruz. Polis cinayetleri, emperyalist savaşlar ve faşist katliamlar için intikam istiyoruz" sloganları attı. (Bu arada Portland'ın, Antifa ve QAnon Grubu üyelerinin karşı karşıya gelebileceği yerlerden biri olduğunu not düşelim.)
Aslında başlarda Biden'ın göreve başlamasının, Trump yanlısı ezoterik QAnon grubu ile kendilerine liberteryen diyen 'Boogaloo Bois' adlı hareket tarafından protesto edileceği sanılıyordu. (Bunlar da sivil milisler olarak örgütlenmiş aşırı sağ bir hareketin mensupları.) Ancak son tespitler, Antifa ve ona yakın Black Lives Matter (Siyahilerin Hayatı Değerlidir) adlı grupların da Biden karşıtı bir çizgi izlediğini ortaya koyuyor.
Black Lives Matter, ABD'deki Afro-Amerikan kökenlere karşı uygulanan şiddete karşı kurulmuş bir hareket. 2013 yılında sosyal medya üzerinden yayıldılar. 2014'de siyahi Michael Brown ve Eric Garner'ın New York'ta kolluk kuvvetleri tarafından öldürülmesinin ardından başlayan Ferguson protestoları ile adlarını duyurdular.
500 BİN KİŞİLİK QANON ORDUSU!
Bununla birlikte Antifa, Cumhuriyetçiler, QAnon ise Demokratlar tarafından 'dâhili terör yapıları' olarak nitelendiriliyor. (Her ikisinin gösterilerinde 'gerilla harbi' pankartları taşındığı hatırlanırsa her iki taraf da pek haksız sayılmaz.) En ılımlı ifadeyle yorumlasanız bile bunlar potansiyel terör grupları olarak görülüyor.
Her iki grup da aslında yer yer kont-terörizm bağlamında Federal Soruşturma Bürosu'nun uzmanlık alanına giriyor. FBI'ın QAnon ve Antifa'yı iç terör tehdidi olarak görmesi boşuna değil.
Bu arada yaygın kanaatin aksine Antifa militanlarının çoğu Demokratik Parti'ye, Joe Biden'a ve Nancy Pelosi'ye karşı.
QAnon grubu ise 500 binden fazla üyeye sahip olmakla övünen bir grup. Telegram'da kanal açan bir QAnon grubunun 100 bin üyesi var. Aynı şekilde TikTok'ta da videolar paylaşıyorlar.
Sahiden yarım milyon üyeleri var mı bilinmez. Zira kendi güçlerini abartmaya müsait komplocu ve totemik bir anlayışları var. Öyle ya, Kongre binasını işgal eden protestocuların sembol ismi Jake Angeli, kendisini 'çok boyutlu', hatta 'hiper boyutlu varlık' olarak nitelendirmişti!
Öte yandan Joe Biden ile Antifa hareketinin öyle veya böyle yan yana anılmasını isteyen birileri (ki bunlar muhtemelen Trump yanlısı sağ gruplar) hareketin antifa.com adresindeki sitesinin Biden'a ait olduğunu bile ileri sürdüler. Bunun da kanıtı olarak Biden'ın web sayfasına girince sayfanın antifa.com adresine yönlenmesini gösterdiler. Belli ki birileri bu konuda bir 'siber operasyon' yapmıştı.
Antifa, hedeflerine sokak eylemleriyle ulaşmayı amaçlayan militan, sol, anti-faşist bir hareket. Bu özelliklerinden ötürü Donald Trump tarafından terör grubu olarak anıldılar. Bu grubun açık bir destekçisi olan Connor Stephen Betts Dayton, 4 Ağustos 2019'da Ohio'da bir barı basarak 9 kişiyi öldürdü. 29 Ağustos 2020'de de Trump destekçisi Aaron Danielson yine bir Antifa militanı tarafından öldürüldü. Mezkûr grup, 2017'de Berkeley protestolarında molotof kokteyleri ile 100 bin dolarlık maddi zarar da verdi.
ANTİFA'YI SOROS DESTEKLİYOR İDDİASI
Bu arada yeri gelmişken… Antifa, hiyerarşik yapılanmaya sahip bir organizasyon değil, aslında bir organizasyon bile değil, her militan hücrenin kendince bir otonomiyle hareket ettiği bir parçalı yapı. Bu da tehdit potansiyelini artıran bir polisiye faktör.
Şunu da ekleyelim: Aşırı sağcılar, Antifa'nın George Soros gibi küresel sermaye temsilcileri tarafından desteklendiğini iddiasında. Bunu fırsat buldukça dile getiriyorlar. Bu tartışmalar, bizde Gezi sürecinde yaşanan tartışmaları ne kadar da andırıyor değil mi?
Joe Biden, koltuğa oturur oturmaz Koronavirüs'le savaş konusunda Trump yönetimini isim vermeden eleştirdi ve pandemiyle mücadele eylem planının parçası olan bir dizi kararname imzaladı.
Kararnamelerden biri ABD'ye havayoluyla seyahat edecek yolcuları yakından ilgilendiriyor. Buna göre; seyahat öncesi negatif Kovid-19 test sonucu gerekecek ve yolcular ülkeye girdiklerinde karantinaya alınacak. Aşının ortaya çıkarılmasıyla ilgili 'üzücü bir başarısızlık' ifadesini kullanan ve adını anmadan selefi Donald Trump'ı eleştiren Biden, dünya genelindeki Kovid-19 ölümlerinin yüzde 20'sinin ABD'de yaşandığına dikkat çekti. Biden, söz konusu kararnamelerin, Kongre onayı gerektiren 1.9 trilyon dolarlık pakete ihtiyaç duyduğu hatırlatmasında da bulundu.
Biden'ın onayladığı pandemi tedbirleri, bir süredir netameli seçimlerin de etkisiyle zaten gergin olan Amerikan kamuoyunun kısıtlamalarla daha da gerilmesine vesile olacak. Bu da ister Antifa olsun ister QAnon, bilumum radikal gruplar için mümbit bir ortam sağlıyor.
Ne demişti Donald Trump'ın oğlu Eric Trump, Twitter'dan paylaştığı o meşhur veda cümlelerinde: "Without a doubt, the best is yet to come." ("Hiç şüphesiz ki, en iyisi henüz gelmedi.")
'En iyisi henüz gelmedi', aynı zamanda QAnon taraftarlarının kullandığı bir motto. Tercümenin tefsirini yaparken, dilimizdeki "Turbun büyüğü heybede" deyiminin cuk oturacağını da ekleyelim. (Bir ara bu deyimi FETÖ'cüler kullanıyordu ama önemi yok, deyimler kimsenin tekelinde değildir!)
Eğer öyleyse, Joe Biden içeride Antifa-QAnon kıskacında epey örselenecek demektir.