Oyun ve halaylarıyla nam salmış televizyon kanalından sonra en çok göbek atılan kanal olan A9'daki doğum günü kutlamalarından anlıyoruz ki, 2 Şubat 1956 doğumlu. Çocukluk öyküsünün en çarpıcı kısmı babasız büyümesi.
Onun dışında, kendisini 'mehdi' ilan eden ve bu şekilde taraftar toplayan 'suç makinesi' bir örgüt liderine göre alelâde bir mazisi var.
İlk ve ortaokulu Ankara'da, liseyi İstanbul'da okudu. Girdiği iki üniversiteyi de yarım bıraktı: Devlet Güzel Sanatlar Akademisi İç Mimari Bölümü ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe ve Tarih Bölümü.
Harun ve Yahya peygamberlerin adlarından türettiği Harun Yahya takma adıyla kendisinin değil, o zamanki ekibinin yazdığı Darwinizm, Yahudilik ve Masonluk karşıtı kitaplarıyla tanınmaya başlandı. Ancak bu kitapların mezkûr üç düşünceyi gerektiğinden güçlü göstermeyi amaçlayan ters propaganda maksatlı kitaplar olduğu anlaşıldı.
Aynı taktiği 11 Temmuz'da kaçmaya çalışırken gözaltına alındıktan sonra sağlık kontrolü için hastaneye girdiği sırada gazetecilere "İngilizler'in oyunu. Hepsi yalan" diyerek de kullanmaya çalıştı. Kimse yemiyor tabii.
1970'lerde Ortaköy'de tohumlarını ektiği örgütü yıldan yıla büyüttü. Etrafına topladığı 'kedicik'lerin (Onlara başlarda civcivler diyordu) ve erkek örgüt üyelerinin sayısı günden güne arttı. Bu arada biri 1986, diğeri 1999'da olmak üzere iki kez kapsamlı polis operasyonuna muhatap oldu, sonunda ikisinden de kurtuldu. Hatta Nietzsche'nin, "Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir" aforizması uyarınca bu operasyonlardan güçlenerek çıktı.
Ancak çekirge bir sıçrar, iki sıçrar misali üçüncü seferde baltayı taşa vurdu.
11 Temmuz'da başlatılan son Adnan Oktar operasyonu bugüne kadarkilerin en kapsamlısı ve en sağlamı. Oktar'ın ve örgütünün paçayı kurtarması artık çok zor. Örgüte yaklaşık iki yıl süreyle teknik ve fiziki takip yapıldı, delil toplandı. Daha önemlisi çok şikâyetçi var ve Fetullahçı Terör Örgütü'yle mücadele sürecinden biraz farklı olarak epey de itirafçı çıktı.
Bugün Üç Boyutlu Portre'de bir örgüt itirafçısının hiç yayınlanmamış ifadesine dayanarak Casus Oktar Terör Örgütü'nün (COTÖ) karanlık yönlerini gözler önüne sermeye çalışacağız. Başlayalım.
SUÇ REKORU ADNANCILAR'DA
İfadesinin önemli kısımlarını yayınlayacağım eski örgüt mensubunun adı Özkan Mamati. Mamati'nin (Kurtlar Vadisi'nin Memati'siyle karıştırmayın!) ifadesine geçmeden önce COTÖ'ye yönelik, 'cinsel saldırı'dan 'casusluğa' kadar çeşitlilik arz eden 30 ayrı suçlama bulunduğunu belirtelim. Bu önemli, zira Türkiye tarihinde FETÖ de dâhil hiçbir örgüte nicelik olarak bu kadar çok suçlama yöneltilmedi. Boşuna 'suç makinesi' demiyoruz. Suçlamalar şunlar:
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, çocukların cinsel istismarı, cinsel saldırı, reşit olmayanla cinsel ilişki, çocuğun kaçırılması veya alıkonulması, cinsel taciz, şantaj, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, siyasi ve askeri casusluk, dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, özel hayatın gizliliğini ihlal, resmi belgede sahtecilik, terörle mücadele kanununa muhalefet, tehdit, cebir, iftira, halkı askerlikten soğutma, hakaret, suç uydurma, yalan tanıklık, nitelikli dolandırıcılık, kaçakçılıkla mücadele kanununa muhalefet, vergi usul kanununa muhalefet, rüşvet, eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi, eziyet, kişisel verilerin kaydedilmesi, siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin engellenmesine dair kanuna muhalefet.
FETÖ İLE BAĞLANTILAR
Özkan Mamati'nin ifadesinin çarpıcı kısımlarına geçmeden önce onun hakkında kısa bir bilgi verelim: 1982 doğumlu Mamati, 2001 yılında AB Ticaret Firması adlı tıbbi cihaz şirketinde çalışarak örgütle ilk irtibatı kurdu. 2002'de Adnan Hoca'nın kitaplarını okuyarak örgüte dâhil oldu.
Daha sonra çocukluk arkadaşları olan Atalay Coşkun, Uğur Şahin, Yılmaz Kuruca, Aykut Ayna, Mert Sucu, Mehmet Sucu, Erkan Mamati, Ümit Kuruca, Belgin Berber ve Nilgün Yılmaz isimli şahısları örgütten öğrendiği tekniklerle 'Adnan Hocacı' yaptı. Mamati bu teknikleri "Kısaca bu teknikler psikolojik telkin, dini telkin, ileriye dönük ideal telkini ve cennet vaadidir. Çünkü biz Adnan Oktar'ı mehdi olarak görürdük" sözleriyle özetliyor.
Mamati, Adnancılar'ın FETÖ ile bağlantısına dair de bilgiler veriyor:
"2010 yılı itibariyle FETÖ'ye bağlı kişiler ile cemaat olarak irtibata geçilmeye başlandı. Tuncay Opçin, Mehmet Baransu, Ali Bulaç ve ismini şu an hatırlamadığım birkaç kişi daha olmak üzere Adnan Hoca cemaatiyle yoğun bir şekilde bağlantıya geçmeye başladılar. Bu görüşmeler Kavacık'taki Hisar Evleri'nde Adnan Oktar'ın yayınlarını yaptığı villada gerçekleştirildi. Bu görüşmeler 17-25 Aralık 2013 olaylarından sonra da devam etti. Mehmet Baransu ile en son tutuklanmadan bir hafta önce görüştü. FETÖ ile ilgili bir önemli bağlantı da şu: Adnan Hoca cemaatindeki kardeşler grubuna üye olan Ferit Erdem Rahvancı ve kız kardeşi bacılar grubunda imam olan Didem Rahvancı kardeşler üzerinden Hüseyin Avni Mutlu ile vali olduğu dönemde Erdem Rahvancı'nın ofisi olan Ortaköy Portakal yokuşundaki Rubbit firmasında defalarca görüşerek aradaki organik bağ sağladı. Daha sonra Adnan Hoca'nın talimatıyla bu iş yerinin bütün güvenlik kamera kayıtları sildirildi. Erdem Rahvancı cemaatte mümkün olmayan bir usulle tek başına ABD ülkesine gönderilerek orada iş kurma bahanesiyle ikamet etmesi sağlandı. Yaklaşık üç yıldır ABD'de ikamet eden Erdem Rahvancı belirli aralıklarla gelip Adnan Oktar ile görüşüp tekrar ABD'ye dönüyor."
COTÖ'NÜN EMNİYET İMAMI
Bu arada COTÖ'nün de tıpkı FETÖ gibi emniyet imamının olduğunu yine Özkan Mamati'nin ifadesinden anlıyoruz. Bu imamın adı Alp Ünlü imiş. (Ünlü soyadı Türkiye'de sık rastlanan soyadları arasında alt sıralarda yer alır, ama var elbette ve maalesef arada böyle 'çürük elmalar' da çıkıyor.) Bakalım Mamati, Alp Ünlü için ne diyor:
"Örgütün emniyet imamı olan Alp Ünlü'nün emniyetteki bilgileri, emniyetin verilerini, emniyet müdürlerinin telefonlarını, görevlerini ve görev değişikliklerini, atamalarını, bulundukları daireleri kapsıyordu."
Mamati'nin bana göre ifadesindeki önemli noktalardan biri de şu sözleri:
"Adnan Oktar yaptığı konuşmalarda ve yayınlarda uzun yıllar iki konuya çok önem verdi. Bunlardan ilki mehdiyet konusudur. Bu konu ile aslında tüm Müslümanlara sizin yapacağınız bir şey yok, sadece mehdiyi bekleyin düşüncesi aşılandı. Müslümanların yapması gereken ya da yapacakları hiçbir şey yoktu, sadece mehdi beklenmeli ve ona itaat edilmeliydi Adnan Oktar'a göre. İkinci konu ise Yahudilik ve Masonluk'tu. Oktar'a göre Masonlar ve Yahudiler dünya hâkimi idi. Kitaplarında detaylı olarak insanlara Masonlar'ın ve Yahudiler'in dünyayı nasıl yönettiklerini ve onlar karşısında herkesin çaresiz olduğu düşüncesini anlattı. İnsanların bilinçaltlarına bir anlamda öğretilmiş çaresizlik aşılandı."
Mamati, bu sözleriyle de yayınlarda da söylediğim Adnan Oktar'ın 'ters propaganda' stratejisinin ayrıntılarını anlatmış oluyor.
'MASON OLDUĞU AÇIĞA ÇIKINCA BAKIŞIM DEĞİŞTİ'
Mamati, örgütten nasıl ayrıldığını anlatırken sözü yine Yahudilik ve Masonluk'a getiriyor:
"2012 yılına kadar cemaat içerisinde verilen görevleri sadık bir şekilde yerine getirip hizmet ettim. 2012 yılından sonra Adnan Hoca'nın televizyon kanalında dinimize ve mukaddesatımıza aykırı tavırlarını görüp cemaatin Kuran dışı tavırları olduğunu görünce cemaatten ayrılmaya karar verdim. Bu süreçten sonra cemaatin eğilimleri, farklı fraksiyonlara kayışları, Oktar'ın bir gün FETÖ'cü olup Fetullah Gülen'i mehdinin en büyük yardımcısı ve büyük bir âlim olduğunu söylemesi, Masonlarla olan garip ilişkileri, ne idüğü belirsiz haham, İsrailli milletvekilleri, İtalyan Mason locası irtibat kurup 33. derece Mason olması ve bunu TV'den açıklaması benim cemaate bakış açımı yüzde yüz değiştirdi."
Özkan Mamati, örgütün yapılanması, mali kaynakları, silahlanma sebebi ve sapkın özellikleri hakkında bilgi verirken kamuoyunun bilmediği şu ayrıntılardan söz ediyor:
"Bu yapı Adnan Oktar'ın tek başına liderlik ettiği, koşulsuz itaat üzerine kurulmuş, 10 kişilik imam bacılar, 10 kişilik imam kardeşler, 60 kişilik bacılar, 80 kişilik kız kardeşler ve 100 kişilik erkek kardeşler üzerine kurulu bir yapıdır.
…
Yurt dışında farklı ülkelerde de farklı kişiler adına açılmış olan hesaplarda da para bulunmaktadır. Cemaatin mal varlığı imam bacılar olan 10 kişinin üzerine ev, araba, arsa olarak çok hisseli şekilde kayıtlıdır.
'ÖRGÜT 2007'DE SİLAHLANMAYA BAŞLADI'
…
Cemaat lideri olan Adnan Oktar sürekli olarak suikasta uğrayacağı korkusuyla ve cemaate ait bacıların ve evlerin korunması için cemaatte bulunan 50 erkek kardeş, 15 bacıyı 2007-2017 arası silahlandırmaya karar vermiştir."
…
Cemaatteki belirli üyeler tarafından grup seks ve bunların kaydedilmesi, cemaat içinde bulunan ayrılma potansiyeli gösteren kişilere farklı cemaat evlerinde hapis ve özel görüntüleri kaydetme ve bu kayıtlı görüntüleri şantaj ve tehdit olarak kullanma yöntemi ile cemaatten ayrılmalar önlenmektedir. Bu tehdit ve şantaja maruz kalan en son kişi B. K.'dır.
Kızların cemaate getirilmesinden sorumlu olanlar ise şunlardır: Bora Yıldız, Tahsin Akkaş, Gökalp Barlan, Ender Daban, Emre Eker, Serkan Ak ve Orkun Şimşek. Bu kişiler başta olmak üzere cemaat üyeleri, özellikle sokakta, AVM'lerde, ajanslarda gördükleri güzel kızları zaaflarına göre kandırarak grup seks yaparak bu olayı kameraya çekip, tehdit ve şantajla Adnan Oktar'a sunar ve cemaat içine sokup daha sonra yine korku, şantaj ve tehditle cemaatte kalmalarını sağlar. Gerekirse kızları ailesinden koparmak için göstermelik evlilikler de yapılır."
Ezcümle Mamati'nin ifadesi örgütün karanlık yönlerini pek de yoruma yer bırakmayacak ölçüde bütün çıplaklığıyla gözler önüne seren bir ifade. Bu tür çok sayıda ifade, itiraf olduğunu düşünüyorum. Sırf bu ifadeler bile devlet kararlılığını sürdürürse (Ki eminim sürdürecektir) Casus Oktar Terör Örgütü'nün tuhaf ve ibretlik hikâyesinin sonunu getirmeye yeter de artar bile.