"Özellikle birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz ve 2000'li yıllara girmek üzere olduğumuz şu günlerde Türkiye sathını mücadele alanı olarak değerlendiren ve Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkma, parçalama, en hafifinden cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirme veya kendine göre yön verme ya da devlet içinde hâkim güç olma sevdasındaki bu gibi organize suç yapılanmalarının dünlerde olduğu gibi bugünlerde de etkileyip kullanmada ön planda tuttuğu hedef kitlenin başında aktiviteleri, heyecanları ve coşkuları ile gençlerimizin gelmesi son derece düşündürücüdür."
Yukarıda uzun cümle, Ankara eski Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve şimdi Adana Emniyet Müdürü olan Osman Ak'ın hazırladığı meşhur Fetullah Gülen ve Işık Tarikatı raporundan. 1999'da hazırlanan raporun 34. sayfasında yer alan bu cümle, hem FETÖ'nün yeni milenyum ya da 2000'li yıllar planına, hem de seneler içinde örgüte kaptırılmış gençlerin nasıl düşman mühimmatına dönüşebileceklerine ilişkin ipuçları içeriyor.
İçinde FETÖ ile irtibatı bulunmayan kimi polislerin Fetullahçı olarak nitelendirilmesi gibi maddi hatalar bulunsa da (Bunun da sebebi
raporu hazırlayan ekip içinde Zeki Güven ve Selat Öztürk gibi cemaatçi polislerin yer alması idi.) teorik çerçevesi sağlam olan bu raporun gereği yapılmadı.
MESUT YILMAZ MI MÜCADELE EDECEKTİ!
Bunun sebebi çok basit. Siyasal basiret ve cesaretten yoksunluk… Bir başka deyişle daha fidan halindeyken bile örgütle mücadeleye lokomotiflik yapacak bir politik liderliğin bulunmayışı... Bu, o dönem için imkân ve ihtimal dışıydı.
Öyle ya, Mesut Yılmaz'da FETÖ ile savaşın maestroluğunu yapacak bir önderlik ruhu mu vardı. TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nun tutanaklarından aktaralım:
"Selçuk Özdağ (Manisa) - Devam edeyim. Ankara Emniyet eski Müdürü Cevdet Saral, Fetullah Gülen Cemaati hakkında bir çalışma yapmak için Mesut Yılmaz'dan müsaade istiyor, daha doğrusu dönemin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz kendisini çağırıyor ve bir konuda görüşünü almak istiyor ama kapıdan çıkarken Cevdet Saral Bey 'Efendim, bir konuyu daha arz etmek istiyorum size...' 'Buyurun.' 'Böyle bir örgüt var, bu yapıyla ilgili çalışmak istiyoruz.' ve Mesut Yılmaz şöyle söylüyor: 'Böyle bir çalışmayı eğer Başbakan Sayın Bülent Ecevit duyarsa Hükümeti bozar' diyor. (Demek ki boşuna değilmiş Fetullah Gülen'in 'Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkânı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım.' demesi. F. Ü.)
Adana İl Emniyet Müdürü Osman Ak - Doğrudur, şahidim.
Selçuk Özdağ (Manisa) - Bu konudaki düşünceleriniz... 'Doğrudur, şahidim.' diyorsunuz.
Adana İl Emniyet Müdürü Osman Ak - Şahidim. Biz, orada Akın Birdal olayının soruşturmasıyla ilgili çok kritik, hassas birtakım bilgilere ulaşmıştık. Operasyonu yürüten olarak Cevdet Bey beni de yanında götürdü. Kısaca ben konularla ilgili, gelişmeler hakkında bilgi arz ettim."
Komisyonda ifadesi alınan kişi, 1999 raporunu hazırlayan Osman Ak. Mesut Yılmaz'ın örgütle ilgili çalışmaya onay vermediğine şahitlik ediyor.
TAKİYECİ VE KÜRESEL
Raporun ilk sayfasında Fetullah Gülen ve örgütü için şu cümlelere yer veriliyor:
"Fetullah Gülen alışılmış din adamı profilinden uzak, din adına farklı söylemlerde bulunan kimi zaman sfenks kadar, sessiz kimi zaman Atatürk'ü övmeye gerek duyan kimi zaman sekiz yıllık eğitime destek verecek kadar reformcu rejim yandaşı ve aydın bir düşünür, kimi zaman da farklı dinlerin temsilcilerine dünya barışı adına çağrılar yapacak, hatta Papa ile fikir teatisinde bulunacak kadar da enternasyonel yanı güçlü biri olarak görüntüler vermektedir. Tarikat mensupları da baş imam Fetullah Gülen'den aldıkları fetvalar doğrultusundaki davranışları ile kendi düşüncelerinin zıttı olanlara karşı hile mubahtır yöntemi ile tedbirler geliştirmektedirler."
Raporda örgütün hiyerarşik yapılanmasına ilişkin de önemli bilgiler var. Bu bilgiler, 17 Aralık ve 15 Temmuz sonrasında ekranlarda arz-ı endam eyleyen 'cemaat itirafçıları'nın anlatımlarıyla da örtüşüyor. Raporun 23. sayfasında şu bilgiler yer alıyor:
"1- İstişare grubu: Yedi kişiden oluşur. Başkanlığında Fetullah Gülen yapar.
2- Dünya imamı: İstişare grubundan biridir. Görevi dünyadaki iki bölge ve ülke imamlarını atamak, istişare sonucu alınan kararları uygulamaktır.
3- Coğrafi bölge imamı: Bir dünya coğrafi bölgesinden sorumlu olan kişidir. Orta Asya imamı, Doğu Pasifik imamı gibi…
4- Ülke imamı: Bir ülkenin tamamından sorumlu olan kişidir. İngiltere, Fransa, Türkiye gibi…
5- Bölge imamı: Bir coğrafi bölgeden sorumlu kişidir. Marmara bölgesi, Ege ve Karadeniz bölgesi gibi.
6- İl imamı: Bir ilin tamamından sorumlu kişidir.
7- İlçe imamı: İlçenin tamamından sorumlu olan kişidir.
8- Semt imamı: Semtten sorumlu kişidir.
9- Mahalle imamı: Mahalleden sorumlu kişidir.
10- Ev imamı: Evden veya yurttan sorumlu kişidir.
Serrehberler.
Belletmenler.
Öğrenciler ve cemaat mensupları.
KAÇ NESLİ ZEHİRLEDİLER
1999'dan bu yana geçerliliğini yitirmemiş, hatta gelişmelerle doğrulanmış başka cümleler de var raporda. Şunun gibi: "Mevcut örgütlenmenin yatay ve dikey şekilde olduğu, yapılanmanın genelde açık faaliyet, ancak hedefin gizlilik taşıdığı sonucuna varılmıştır." 21. sayfadan devam edelim:
"Fetullah Gülen'in genel olarak askeri terminolojide kullanılan kışla, süvari, er, cephe, ordu, mevzi, kuvvet, nefer, asker gibi kelimeleri kitaplarında özenle seçerek sıkça kullanması dikkat çekicidir."
Askeri terimlerle konuşan Gülen bu rapor hazırlandıktan 17 yıl sonra bir askeri darbe ve iç işgal planının talimatını verdi.
Raporda örgüt mensuplarının Gülen'e 'mehdi' gözüyle baktığı belirtiyor. Raporun 37. sayfasında yer alan şu cümle örgütün sapkın bakışını anlatıyor:
"Bu cemaat 'ikinci ilkler'dir. 'Birinci ilkler' peygamberimiz ve arkadaşları ikinci ilkler de bu cemaat mensuplarıdır."
İkinci ilkler, mehdilik, dünya/kâinat imamlığı hezeyanları… Birkaç nesli bu sapkın fikirlerle zehirlediler. Ve 15 Temmuz'da acıyla tecrübe ettiğimiz üzere bu nesillerin üyelerini robotumsu suç makinelerine dönüştürdüler. Fikri zehirlenme, kendilerini altın neslin/jenerasyonun üyeleri, altın çocuklar olarak gören kişilerin teröristleşme hikâyesinin nirengi noktasıdır. Bundan sonrası için önemli olan, buradan gereken dersi çıkarıp bir daha düşmana mühimmat kaptırmamak.