Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Türkiye'nin kriminal haritası

Geçtiğimiz Salı günü ülkemizdeki suç oranlarını gösteren önemli bir araştırma yayınlandı. Türkiye'nin kriminal haritasını çıkarmamıza vesile olan Umut Vakfı imzalı bu araştırmaya göre İstanbul, ülke genelindeki cinayet vakalarında birinci sırada. 2015 yılında en fazla silahlı şiddet eylemi 225 olayla İstanbul'da gerçekleşmiş. İstanbul'u 118 vukuatla Adana izliyor. Her iki kentin nüfusu (İstanbul yaklaşık 15 milyon, Adana yaklaşık 2,5 milyon) hesaba katıldığında Adana, cinayet suçu açısından 2015 yılında Türkiye'nin birinci kenti durumunda.

Bir başka deyişle geride bıraktığımız 2015 yılının rakamları Adana'nın kriminal olaylardaki kötü şöhretinin maalesef hiç de yersiz olmadığını gösteriyor. Türkiye'nin şiddet haritasına göre 2015 yılında ülkemizde toplam 2 bin 175 silahlı şiddet vakası yaşandı. Türkiye genelinde İstanbul ve Adana'yı takip eden ilk 10 kent ve silahlı şiddet vakası sayıları şunlar: İzmir (111), Samsun (106), Bursa (97), Antalya (96), Kocaeli (89), Gaziantep (87), Konya (67), Ankara (66).

Cinayet haritasında yer almayan tek kent ise Bayburt. Bu sakin kenti, birer ölüyle Karabük ve Çankırı, iki ölüyle Kilis, Tunceli ve Gümüşhane¸ üç ölüyle Ardahan ve Erzincan izliyor.

Türkiye'deki şiddet eylemlerine dair 2012 verileri Adana açısından daha olumlu. Hayat Boyu Eğitim ve Şiddetle Mücadele Derneği'nin (HEGEM) araştırmasına göre 2012'de ülkemizde toplam 3,3 milyon suç işlenmiş. Toplam suç sayısı yetişkin insan nüfusuna oranlandığında suç oranı en yüksek il Antalya. Akdeniz Bölgesi agresiflikte yine birinci, ama Adana 2012 yılında Türkiye sıralamasının en üstlerinde değil.

Yeri gelmişken dünya geneliyle ilgili bir araştırmadan da söz edelim. Dünyanın en tehlikeli kenti son araştırmalara göre Venezüela'nın başkenti Caracas. Meksika merkezli bağımsız araştırma kuruluşu Kamu Güvenliği ve Ceza İçin Vatandaş Konseyi'nin verilerine göre 2015'in en kriminal şehri Caracas olmuş.

KÖTÜ ŞÖHRETE DEVLET ÇÖZÜMÜ
Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de Türkiye'nin güncel suç haritasını baz alarak Adana'nın neden adli şiddetle özdeşleştiği sorusunun yanıtını arayacağız. Bu amaçla geçtiğimiz hafta Adana'daydım. Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan ve İl Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek'le görüştüm.

Adana Adliyesi, şehirdeki kriminal vakaların (Bilhassa Cono aşiretinin karıştığı olaylarla) medyaya yansımasıyla son 30 yılda kötü nam saldı. Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan bu kötü şöhreti bertaraf etmek için adliyede seferberlik başlattı. Şiddet konusunda Adliye'de çeşitli etkinlikler düzenliyor. Bu etkinliklerin son örneklerinden biri Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü öğrencilerinin, Suç Psikolojisi dersini Adana Adliyesi'nde Başsavcı Ali Yeldan ile birlikte yapmaları idi. Başsavcı, "Suçluyu kazıyın, altından insan çıkar" yaklaşımıyla kriminal şahısların topluma kazandırılmasında suç ve suçlu psikolojisi alanında çalışmalar yapılmasını salık veriyor. Başsavcı ayrıca basının sadece kentteki kötü olaylara odaklanmaması için yapılacak PR çalışmalarının da olumsuz algının giderilmesi için zaruri olduğuna inanıyor.

Adana Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek de kentteki suç eylemleriyle mücadelenin önemli isimlerinden biri. Zeybek, kendisi de bir Adanalı olduğu için 'suç kültürü'nün yaygın olduğu mahalleleri iyi tanıyor. Emniyet son yıllarda gerek adli suçlar, gerekse terör suçlarıyla mücadelede büyük başarılar kaydetti. Özellikle uyuşturucuyla sokak sokak, hatta ev ev mücadele yöntemi benimsendi ve bu konuda büyük mesafe alındı. Adli suç vakaların bolluğunun yanı sıra DAEŞ, PKK, Paralel Yapı, DHKP-C ve MLKP gibi terör örgütleri de kentte son derece etkin olduğu için Emniyet Teşkilatı'nın mesaisi her daim yoğun.

ŞİDDETE SOSYOLOJİK FORMÜL
Malum, Adana kozmopolit bir kent. Bu yüzden kentte suçla mücadelenin sosyo-ekonomik kriterler ışığında yapılması gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde görüşlerine önem verdiğim bir Twitter kullanıcısı, Sağlık Bakanlığı'nın Adana'ya uzman bir ekip göndermesi gerektiğini yazmıştı. Adana'daki adli şiddet vakalarının psikotik problemlerden kaynaklandığını ve dolayısıyla çözümün de psikiyatrik olduğunu savunuyordu. Bense meseleye psikotik açıdan ziyade, sosyolojik ve ekonomik açıdan yaklaşılması gerektiğini, aksi takdirde kente 'açık hava tımarhanesi' muamelesi yapılmış olacağını söyledim.

Öyle ya da böyle Adana'daki adli suç ve hatta terör olgusunun, rakamların ötesine geçen bir araştırmaya konu edilmesi gerektiği muhakkak. Bu araştırmalar ışığında gerçekleştirilecek bir kentsel dönüşüm, sosyolojik dokuyu değiştirdiği ve eski mahalle kültürü, giderek 'mahalle baskısı'nı azalttığı için yararlı olabilir mesela. (Kentin adliyesinin ve Emniyet binasının, hatta cezaevinin yerinin taşınacak olması da kentsel dönüşümün bir parçası olarak nitelendirilebilir.)

Bu yüzden benim de doğup büyüdüğüm mahalle olan Hürriyet Mahallesi başta olmak üzere eski, vukuatlı Adana mahallerinin imar açısından tepeden tırnağa yenilenmesi gerekiyor. Bu bölgelerde oluşacak bir site kültürü suç oranını ciddi biçimde azaltacaktır. Çünkü bu bölgelerde suç işlemeye meyilli olmayanın dışlandığı bir mahalle baskısı var. Öyle ki şiddetten hoşlanmaya neredeyse kötü gözle bakılıyor. Kanımca özellikle genç nüfustaki suç oranını artıran faktörlerin başında bu saçma mahalle baskısı geliyor.

Adana; Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Yılmaz Güney, Müslüm Gürses ve Ferdi Tayfur gibi büyük sanatçılar yetiştirmiş bir memleket. Ne var ki bu sanatçıların, şiddet ve isyanı ana tema olarak seçmeleri, hatta içlerinden birinin (Yılmaz Güney) 'cinayet hükümlüsü' olması Adana ile ilgili şiddet algısını pekiştiren faktörlerden biri. Mezkur algı, yerli dizi ve filmlerdeki 'şiddete meyyal Adanalı' tiplemesine de ilham veriyor.


ALGININ KAYNAĞI SUÇLARIN TUHAFLIĞI
Kentteki adli şiddet olayları, aşırı göçten yoksulluğa, düşük eğitim seviyesinden yüksek hava sıcaklığına kadar pek çok muhtelif sebeple ilişkilendiriliyor. Ben bunlara şiddeti övücü mahalle baskısının da mutlaka eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bununla birlikte Adana'nın 'suç kenti' olarak bilinmesinin en önemli sebebi yaşanan vukuatlarda illa ki tuhaf, ironik bir yön bulunması. Bir kriminal gencin platonik aşkı için pompalı tüfekle lise binasının giriş kapısına kalp çizmesi, bir suçlunun sevgilisinin tweetini beğenen kişiyi bıçaklayarak öldürmesi, kuyumcuya giren hırsızın kadın kuyumcu tarafından silahla kovalanması, geç kalan bomba imha ekibine sinirlenen bir vatandaşın şüpheli çantayı tekmeleyerek açması, silahla bir dükkânı soymaya gelen gaspçıların kadın esnaf tarafından bıçakla kovalanması, bir kavgaya ikinci kattan atlayarak dâhil olan gencin dayak yemesi, bir suçlunun kıskançlık nedeniyle yaraladığı arkadaşı için "Öldürseydim daha mı iyiydi" demesi, İbrahim Tatlıses'i vuran Adanalı mafya babası Abdullah Uçmak'ın "Kan akmasından kastınız nedir, İbrahim Tatlıses'i öldürecek misiniz?" sorusuna "Ölüp ölmeyeceğini Cenab-ı Allah bilir, biz bilemek. Ama gan akmadan son bulmeyecek. Ganı akacak, bizzat gendinin…" diye yanıt vermesi, sıcaktan bunalan iki kişinin güneşe ateş etmesi bu tuhaf, absürt, ironik olaylardan sadece birkaçı.

Geçenlerde sosyal medyada Adana'da hava sıcaklığını 1 derece gösteren hava durumu raporunun üstüne yazılmış "O kurşunu sıkmayacaktık güneşe" cümlesine rastladım. Adanalılar, şiddetin çözüm olmadığını ve kenti geri bıraktığını tuhaf, ironik vesilelerle anlayacaklar belki. Yazının başlarında verdiğimiz 2015 rakamları kentin, kötü şöhretini hak ettiğini gösteriyor maalesef. Bu kötü şöhreti minimize etmenin yolu cinayetten başlayarak adli şiddet rakamlarını her ne vesile ile olursa olsun düşürmekten geçiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA