Son yılların popüler araştırma ve tedavi yöntemlerinden kök hücre nakli, Paralel Devlet Yapılanması'nın (PDY) tıp alanındaki mütehassıs isimlerinin, akademisyenlerinin özel ilgi sahasına giriyor. Zira diyabet hastası olan ve hastalığı, göz ve böbrek gibi hayati organlara zarar verecek derecede ilerlemiş olan Fethullah Gülen'e kök hücre nakli yapılması için sessiz sedasız yürütülen tıbbi çalışmalar var. Maksat, örgütünde Mesih olarak görülen Gülen'in ömrünü olabildiğince uzatmak. Bu çalışmaları yürüten kişi ise Fethullah Gülen'in özel doktoru Prof. Dr. Tuncay Delibaşı. Delibaşı, 2007-2008 yıllarında Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü adına pankreas kanseri adacık hücre nakil projesinin mimarlığını yaptı. Hacettepe'de Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve Sağlık Bakanlığı gibi devlet kurumları üzerinden 1 milyar TL'lik bir ödenekle pankreas nakli çalışması da yaptırdı. Bu çalışmanın Gülen'e pankreas nakli için yapıldığı söyleniyor. Gülen'e yakın olan Delibaşı, Hacettepe Üniversitesi'ndeki ihale ve atamaları yönlendiren isim.
Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de Hacettepe Üniversitesi başta olmak üzere PDY'nin akademide örgütlenme faaliyetlerini yerimiz elverdiği ölçüde işlemeye çalışacağız. Çünkü akademi, Aralık 2013 itibariyle başlayan PDY ile mücadele sürecinde en az dokunulmuş alanların başında geliyor.
Ulaştığım bilgi ve belgelere göre PDY, 2011'den bugüne Hacettepe Üniversitesi'ndeki örgütlenmesini kurumsallaştırdı, 17 Aralık'tan sonra bile faaliyetlerini hızlandırarak sürdürdü.
Gülen Örgütü, Hacettepe'deki atamaları, 2011 yılından beri 'Akif' kod adlı Ankara üniversiteler abisi üzerinden yaptı. Toplam 1,8 milyar dolarlık bütçeye sahip üniversitedeki ihaleler ise Tuncay Delibaşı'nın organizasyonuyla 'Paralel sermaye'ye verildi.
İhalelerde kilit isim olan Hacettepe Teknonet Genel Müdürü Muhammet Özgehan, Teknokent'in inşaatı ihalesine geçit vermeyince Paralel Yapı tarafından pasifize edildi. Paralel Yapı'nın Hacettepe'deki etkinliği özellikle 2012'den sonra artmaya başladı. Devlette en güçlü olduğu bu dönemde Paralel Yapı, rektör ve rektör yardımcılarının telefon tapelerini Tuncay Delibaşı üzerinden üniversite yönetimine tehdit amaçlı olarak gösteriyordu. Bu tapeleri göstererek rektör ve yardımcılarını koruduğunu söyleyen Paralel Yapı, tapelerde yer alan diğer kişileri görevden aldırıyordu.
2013 yılı başında Teknokent'te yapılacak ek bina inşaatı için daha uygun teklifler varken ihale, Fatih Üniversitesi Rektörü Şerif Ali Tekalan'ın referansıyla cemaate yakın bir firmaya verildi. Muhammet Özgehan buna karşı çıktığı için cemaatle ters düştü. Ocak 2013'te Teknokent yönetim kurulu üyeliğinden ve genel müdürlükten istifa etti, üniversiteye genel sekreter olarak atandı. 17 Aralık 2013'ten sonra cemaate yakınlığıyla bilinen isimler üst düzey görevlere atanarak cemaat adına âdeta güç gösterisi yapıldı.
2014 yılının ortalarında Paralel Yapı, kendisine muhalif tüm isimleri hem Teknokent'ten, hem de üniversiteden tasfiye etmeyi sürdürdü. Paralel Yapı'ya yakın olduğu gerekçesiyle diğer kurumlardan uzaklaştırılanlar Hacettepe'ye getirildi.
ADRESE TESLİM İHALE
Tuncay Delibaşı, Devlet Planlama Teşkilatı'ndaki cemaat bağlantıları aracılığıyla 2009 yılında Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin Kemik İliği Bankası (Uluslararası kod adı TRAN) ve Akraba Dışı Kordon Kanı (Uluslararası kod adı T1CB) Bankası'nın kurulması için yaklaşık 10 milyon TL fon desteği sağladı. Bu fon desteği ile 2010-2011 yıllarında yapılan ihalelerin tamamı cemaate yakın işadamlarına verildi.
Bunlardan biri Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'nun HPV Taraması Hizmet Alım ihalesi idi. 213 milyon 300 bin TL bedelli ihale cemaate yakın bir firmaya ve ortağına verildi. 2013/162375 kayıt nolu ihale, 17 Aralık'tan iki gün sonra, 19 Aralık 2013'te gerçekleşti. Sözleşme ise 6 Mart 2014 tarihinde yüklenici ile imzalandı. Bu ihalenin şartnamesi 'adrese teslim' bir şartname idi. İhaleye giren diğer firma dezavantajlı başladı, çünkü "Teknik Şartname'nin 8. kısmında 'Fiyat Dışı Unsurlar' başlıklı bölümün ilk sırasında "Kullanılacak HPV testinin daha önceden toplum tabanlı servikal kanser tarama programlarına ait en az 5 yıllık verisinin bulunması veya en az 20 bin kişi üzerinde yapılmış bir çalışmaya ait uluslararası yayının ihale dosyası içerisinde sunulması düzenlemesinin yer alması ve bu durumu sağlayan istekliye 10 puan avantaj sağlanacağının düzenlenmesi" yalnızca cemaate yakın firma ve ortağı tarafından sağlanabilecek bir şarttı. Haksız rekabet doğuran bu şartname maddesi ile ihale cemaatin şirketlerine verildi.
KRİTİK REKTÖRLÜK SEÇİMİ
Son olarak Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü bünyesinde Beytepe Tıp Fakültesi kurulması projesinin de, üniversite bünyesinde üretildiği söylenen yerli elektrikli araba projesinin de Tuncay Delibaşı'nın koordinasyonunda Paralel Yapı'ya yakın isimler tarafından yürütüldüğü de ulaşan bilgiler arasında. Hacettepe Teknokent A.Ş. bünyesindeki ikinci proje, Paralel Yapı'nın finansmanı için hazırlanan bir proje. Proje için Sanayi Bakanlığı'nın desteği alınmaya çalışıldı, ancak bakanlık proje cemaate ait olduğu için destek vermedi.
Tuncay Delibaşı'nın isminin Fethullah Gülen'in doktoru olarak basında yer almasının ardından Teknokent'ten Hacettepe Teknokent Yüksek Teknolojiler İnovatif Yatırımlar A.Ş.'ye 2 milyon TL'nin üstünde kaynak aktarıldı. Bu para aktarma işlemi, Tuncay Delibaşı'nın, şirketin yönetim kurulunda yer aldığı bilinmesine rağmen yapıldı. (Ayrıca söz konusu anonim şirketin altındaki 12 firmanın ortaklık yapıları tümüyle belirsizdi.)
Paralel Yapı'nın, Hacettepe'yi perde arkasında yöneten Tuncay Delibaşı üzerinden ilgilendiği projelerden biri de Kayserili hayırseverlerden para toplanarak kurulan ve yaklaşık 200 milyon Euro'ya mal olan GENKÖK (Genom ve Kök Hücre Merkezi) projesi. GENKÖK projesi başından beri Paralel Yapı tarafından takip edilen bir proje. Projenin başına Kayseri Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur getirilmişti. Keleştemur sonra Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı'na atandı.
2011-2015 yılları arasında üniversitede büyük etkinlik sağlayan cemaatin, şimdilerde mevcut Rektör Prof. Dr. Murat Tuncer'i Paralel Yapı karşıtı göstererek yeniden rektör seçtirmek istediği belirtiliyor. Seçimler önümüzdeki ay 18 Aralık'ta yapılacak.
TRAKYA'DA İNTİHAL VAKASI
Akademideki Paralel Yapı sorunu Hacettepe Üniversitesi ile sınırlı değil. Trakya Üniversitesi'nden Dicle Üniversitesi'ne, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nden Düzce Üniversitesi'ne pek çok üniversitede örgütlü durumda Paralel Yapı. Ve hedef seçtiği akademisyenleri haksız idari soruşturmalarla tasfiye veya pasifize ediyor. Bu tür olayların bir örneği Trakya Üniversitesi'nde yaşandı. Cemaate yakın bir araştırma görevlisinin intihal (fikir hırsızlığı) yaptığını ortaya çıkaran bir doçent, görevinden alındı. Yerine Polis Akademisi'nde görev yapmış paralel bir profesör atandı. Paralel Yapı, bununla da yetinmedi ve bu doçente yönelik itibarsızlaştırma kampanyası başlattı. Hatta intihali ortaya çıkaran doçent intihal yapmakla suçlandı. Bu suçlamayı doçentin siciline işletebilmek amacıyla Edirne İdare Mahkemesi'ne taşınan olayla ilgili olarak Paralel Yapı'ya mensup iki akademisyen bilirkişi olarak atandı. Diğer üniversitelerde olduğu gibi Trakya Üniversitesi'nde de Paralel Yapı, hedef aldığı akademik personele kıdem ilerlemesini durdurma (genelde 3 yıl) cezası veriyor. Bu, atılmadan sonra verilebilen en ağır ceza. Üstelik hedef alınan isimlere kademe ilerlemesinin durdurulması cezası en üst dereceden uygulanıyor. Böylelikle bu akademik personel mevcut rektörlük görev süresinin tamamlayana dek terfi haklarından yoksun bırakılıyor.
Paralel Yapı ile mücadelenin akademik boyutu, kitaplara sığacak türden etraflı bir konu. Ve derin, çok yönlü ve nüanslı bir mesele. Örgütün üniversitelerin çoğunda etkin olduğu bir realite. Ancak bu konuda da çok fazla dezenformasyon var. Misal örgüt, kendisinin tasfiye etmek istediği kişiyi Paralelcilikle suçlayıp itibarsızlaştırabiliyor. (Bugüne kadar Paralel Yapı'nın akademi ayağına dokunulmamış olması da buna olanak sağlıyor.) O yüzden bu yazıda doğruluğundan emin olduğumuz teyitli bilgileri paylaştık. Paralel'in akademideki köklerine girmek, bir başka deyişle meselenin kökenine inmek, en az kök hücre çalışmaları kadar hassas ve kompleks bir iş. Bu zorlu işte en büyük görev de Yüksek Öğretim Kurumu'na (YÖK), rektörlere ve hepsinden önemlisi cemaat diktasına karşı akademik özgürlük için savaşması gereken akademisyenlere düşüyor.