Her insan gibi bir mucize olarak doğdu. Annesi Maria Gustinelli'nin rahmine bir önceki yılın son günlerinde, aşağı yukarı Hazreti İsa'nın çarmıha gerildiği tarihten 1928 yıl sonra çivilenmiş olmalı. O zamanlar, bir kamyon şoförü olan babası da, amatör bir ressam olan anası da, doğacak kızlarının, güzelliğiyle Umberto Eco gibi estetlerden kahvedeki adama kadar milyonlarca insanın diline pelesenk olacağından bihaberdi. Doğum, 30 Eylül 1964 tarihinde İtalya'nın Umbria bölgesinde Citta di Castello kenti yakınlarındaki Selci Lama adlı köyde gerçekleşecektir. Bebek çirkindir ve doğumdan kısa bir süre sonra duyulmaya başlayan Citta di Castello kilisesinin çanlarını da Quasimodo'yu andıran bir zangoç çalmaktadır.
MARTTA TÜRKİYE'YE GELMESİ BEKLENİYOR
Monica Anna Maria Bellucci'nin mazisinin prehistorik dönemine dair spekülasyonlarımız bundan ibaret. Kant, güzelliğin göreceli olduğunu söyler, ama yaygın kanaate göre çağımızın en güzel kadınlarından biri, belki de birincisi olan Bellucci şu sıralar, İtalya'da yaşayan Türk yönetmen Ferzan Özpetek'in Sonra Ağlayacağım ve İranlı yönetmen Bahman Ghobadi'nin Türkiye'de çekilecek Gergedan Mevsimleri isimli filmlerinden ötürü gündemde. Gergedan Mevsimleri'nin çekimleri için mart ayında Türkiye'ye gelmesi beklenen (daha önce Mardan Palace adlı otelin açılışında Antalya'ya teşrif etmişti) Monica Bellucci, bu aralar sık sık Türk magazin matbuatında dekolteli dekupelerle (fotoğraftaki bir kişiyi alandan sıyırarak yayınlama) arzıendam eyliyor. Magazin basını bu tür haberleri, gazetecilik şehvetini aşan bir hevesle veriyor. Mesela Cem Yılmaz'ın Bellucci ile plajda kızgın kumlar üzerinde tanıştığı enformasyonu, milli maçta İtalya'yı 3-0 yenmişiz gibi servis edildi. Bu haberlerde Cem Yılmaz da esprileriyle karşı kaleye epey gol atan bir santrafor gibi takdim edildi. Sonra yine ikinci sayfalarda Gergedan Mevsimleri'nde rol alacak olan Yılmaz Erdoğan'ın, Cem Yılmaz'dan önce Bellucci ile aynı filmde oynayacağını okuduk. Haberin resimaltını okuyunca da bu işten asıl kârlı çıkacak olanın Yılmaz Erdoğan değil, aynı filmde Bellucci ile bir sevişme sahnesi bulunan Caner Cindoruk olduğunu öğrendik. Hanımın Çiftliği'nin Kemal'i Cindoruk, senaristin bu kıyağına nasıl mukabele eder bilemiyoruz ama Bellucci temalı haberlerdeki dilin, maskülenlikten değilse bile 'milli'likten acilen kurtulması gerekiyor.
PODYUMLARI ADLİYEYE TERCİH ETTİ
Monica Bellucci söz konusuysa erkeksilikten kurtulmak biraz zor görünüyor. Hatta öyle ki Bellucci'nin adının geçtiği yerlerde kimi zaman kadınların dilinin bile erkeksileştiğini gözlemlemek mümkün. Bunun tek sebebi Bellucci'nin yalnızca İtalyan divalar Sophia Loren ve Claudia Cardinale ile mukayese edilecek güzellikte bir kadın olması değil, aynı zamanda Marilyn Monroe ve Brigitte Bardot gibi bir dönemin meşhur seks sembollerinin izinden giderek vücudunu sergilemekten imtina etmemiş olması. Yaşam öyküsüne bakılırsa Bellucci'nin, güzelliğini başarı ve paraya tahvil etmeye ilk gençliğinde karar verdiği anlaşılıyor. 1980 yılında Perugia Üniversitesi'nde avukatlık okurken okul masraflarını karşılamak için modellik yapmaya başlayan 1.79 m'lik Bellucci, 'catwalk'un duruşma beklerken volta atacağı adliye koridorlarından çok daha fazla para kazandıracağını görünce podyumlara demir attı. Modellikte ilerlemeye başladıktan sonra 1988'de Avrupa'nın ikinci büyük moda merkezi Milano'ya, ardından da birinci merkez Paris'e taşındı. O dönemi anlatırken, "Kendimi İtalya'da memeleri süt dolu olan, ama sağılamayan bir inek gibi hissediyordum," diyor. Bellucci'nin bu cümledeki meme kelimesini çift anlamlı bir metafor olarak kullandığı söylenebilir. Çünkü cümleye sinmiş anaç erotizm, dergi kapaklarını süsleyen fotoğraflar (en hatırda kalanı, sperm donörlüğünü desteklemek için ilk hamileliği sırasında verdiği çıplak pozlardı) ve Malena gibi filmlerdeki cüretkar sahnelerle pratiğe döküldü. Malena, daha önce Monica Bellucci ile birlikte Dolce&Gabbana'ya bir reklam filmi çeken İtalyan yönetmen Giuseppe Tornatore'nin sırf Bellucci için çektiği bir film. Bellucci'nin oynadığı pek çok rolün, hatta filmin yönetmenler tarafından sırf ona ithaf edilmek üzere çekildiği biliniyor. Fransız yönetmen Bertrand Blier'in romantik komedisi Beni Ne Kadar Seviyorsun ile Arjantin asıllı yönetmen Gaspar Noe'nin sert filmi Irreversible bu sınıfa dahil edilebilir. Bellucci, tecavüz mağduru bir kadını oynadığı Irreversible'daki rolüyle uluslararası ününü perçinlemişti. 1990 yılında televizyon filmlerinde oynadıktan sonra sinemada ilk olarak 1992'de Francis Ford Coppola'nın Bram Stoker's Dracula filmi ile bir vampir olarak boy gösteren Bellucci'nin filmografisinde yaşından biraz fazla film var. 1990-2011 yılları arasında halen çekimleri sürenler de dahil, toplam 51 filmde rol alan Bellucci, en çok Bram Stoker's Dracula'daki (1992) Drakula'nın gelini, L'Appartement'daki (1996) Lisa, The Matrix Reloaded'daki (2003) Persephone, The Passion of the Christ'taki (2004) Magdalalı Meryem ve The Brothers Grimm'deki (2005) ayna kraliçesi rolleriyle hafızalara kazındı.
HİKAYESİNİN TEK EKSİĞİ, TRAJEDİ
Filmlerinde kimi zaman kötü adamların cinsel saldırılarına maruz kalan mağdur bir kadın, kimi zaman da trafik kazasında sakatlanmış bir adama kendini sunarak onu tedavi eden hayırsever bir psikoterapist rolüyle karşımıza çıktı. Monica Bellucci, filmlerinde sanat için soyunmakla kalmamış, çekeceği filmler için artık tedavülden kalkmış olan kadim dilleri bile az buçuk öğrenmiş bir isim. The Passion of the Christ filmi için Aramice öğrendi. Zaten linguistik bir hatun. İtalyanca, Fransızca ve İngilizce'yi akıcı bir biçimde konuşuyor, İspanyolca da biliyor. Bellucci, müteaddit kereler dünyanın en güzel kadınları listesine birinci sıradan girmiş bir oyuncu. 2002'de Askmen'de 'En Çok Arzulanan Kadın' seçildi. 2004'te 'Dünyadaki En Güzel 100 Kadın' listesinde birinci sırada yer aldı. Ayrıca 8 Kasım 2004'te Fransız TV şovu La Plus Belle Femme du Monde'da izleyiciler tarafından dünyanın en güzel kadını seçildi. Ezcümle; her daim güzellik ve başarı ile anılan iki çocuk annesi Bellucci'nin hikayesinin şimdilik tek eksiği trajedi. Beklenen trajedinin yavaş yavaş yaşlanmaya başlayan Bellucci'yi bir süre sonra ziyaret edeceğini gönül rahatlığıyla öngörebiliriz. O da, gençliğinde güzellik timsali bir sanat eseri olarak görülen, ancak şimdilerde yavaş yavaş bavulunu toplamaya başlayan Sophia Loren ve muadili seleflerinin akıbetine ister istemez maruz kalacak. Bellucci kendini şimdiden buna hazırlamış. Şu sözleri bunun bir kanıtı: "Zaman her şeyi helak ediyor. Bir kırmızı elmayı ele alın. Bir süre sonra pörsüyor ve kurtlarla doluyor. Tıpkı bedenlerimiz gibi..." Bellucci, bu sözleriyle lümpen lisanın 'toprak olacak güzellik' söylemini daha edebi ve edeplice dile getiriyor. Elbette yalnızca etten ibaret olmadığına göre Monica Bellucci de öldükten sonra her insan gibi spiritüel bir anıt olarak yaşayacak; bununla birlikte erkekler onu, her daim güzel ve çıplak bir mucize olarak çapkın bir tebessümle anımsayacak.