Çin, Polonya, Somali, İspanya, Kanada, Nijerya ve ABD'den sekiz ünlü yazar, Uluslararası Yazarlar Derneği'nin (PEN) düzenlediği edebiyat festivali çerçevesinde "Kalemin Gücü: Yazmak Bir Şeyi Değiştirir mi?" konulu panelde buluşuyor ve "kalemin dünyayı değiştirebileceği" görüşünde birleşiyorlar. Sekiz ünlü yazarın kimliği şöyle: Nobel ödülü sahibi Wole Soyinka, "Şeytan Ayetleri" kitabı nedeniyle Ayetullah Humeyni'nin hakkında "ölüm fetvası" çıkardığı Salman Rüşdi, Çin'den Ha Jin, yine Çin'den kadın yazar Shan Sa, ABD'den Jonathan Franzen, Somali'den Nureddin Farah, İspanya'dan Antonio Munoz Molina ve Kanada'dan Booker Ödüllü Margaret Atwood... Haberi internet sitesi "Medyatava" da okudum. Sekiz yazar da "Kalemin Gücü: Yazmak Bir Şeyi Değiştirir mi?" sorusuna kararlılıkla "Evet" yanıtını verirken, bazıları değişimin her zaman olumlu yönde olamayabileceğine dikkati çekiyor. Wole Soyinka, "Kavgam" ve "Siyon Protokolü" gibi kitapları örnek gösteriyor. Ruanda'da 1950'lerden bu yana gazetecilere sürekli yasak uygulanmasının, ağır suçların karanlıkta kalmasına neden olduğunu belirten Soyinka, "Ama" diyor ve ekliyor: "1994'te işlenen soykırım hakkındaki haberler, sonunda dünya kamuoyunu uyandırdı ve o tarihten bu yana Ruanda kanlı iç çatışmaların yaşandığı bir yer olmaktan çıktı."
KİTAPLARIN GÜCÜ
Salman Rüşdi ise "Olan her şey başka bir şeyi etkiler. Kitapların gücü hem aşka hem de nefrete ilham verebilir" diye başlıyor konuşmasına... "Sam Amcanın Kulübesi" ve "Harry Potter" gibi kitapları, toplumsal değişime yol açtıkları gerekçesiyle öven Rüşdi, "Harry Potter" ların "sekiz yaşındaki çocukların 800 sayfalık bir kitap okuyabilmelerini sağladığına" dikkati çekiyor. Shan Sa ise "yazmanın, tarihi kaydettiği için ilerlemeye denk olduğunun" altını çiziyor, "Yazmak dünyayı değiştirmez. Yazmak dünyanın değişmesine izin verir" diye sürdürüyor konuşmasını... O beylik "Söz uçar, yazı kalır" kalıp cümlesinden söz etmek istemiyorum. "Yazı" elbette kalıcı... Dostoyevski'yi, Tolstoy'u okumadan Rus toplumunu anlamak mümkün mü; Balzac'ı, Baudelaire'i okumadan Fransız toplumunu; Heine'i, Rilke'yi okumadan Alman toplumunu... Orhan Veli, Özdemir Asaf, Cemal Süreya ve daha nice şairler ile Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir misali romancılarımızı okumadan ülkemizi anlamak ne mümkün... Edebiyat romanı, şiiri, tiyatro yapıtı, öyküsü, denemesi, hatta eleştirisiyle bir bütün olarak toplumun aynasıdır. Bu aynaya bakmaktan korkan toplumlar, kendilerinden korkar olurlar. Günümüz Türkiye'sinde "Yazmak Bir Şeyi Değiştirir mi?" sorusu üzerinde durup düşünmenin zamanı gelmedi mi? Uygarlık kalemin ucunda duruyor çünkü, insan olmak ve insanlık da...