Kaç yıllık senaryo yazma tecrübelerimden anladığım şudur ki, ne yazarsanız yazın, istediğiniz kadar zülfiyare dokunun, siyasetten girin popüler kültürden çıkın, hakaret etmediğiniz sürece her konuda şaka yapın, eleştirin, bu ülkede dokunmamanız gereken sadece iki alan var! İki tabu! Futbol ve hemşerilik! Ki bunlar benim anlamakta güçlük çektiğim iki fenomen! Öncelikle, özel bir hemşerilik duygum yok. Zira ailemin kökleri Uşak'tan Ordu'ya, Muş Varto'nun Çerkes köylerinden İstanbul'un Beyazıt semtine uzanan tam bir mozaik! Yani "Biz şuralıyız, oraya laf edenin ağzına bir tane çakarız,"cılardan değilim, heryerliyim ve aslında hemşerilik manasında tam olarak hiçbiryerli değilim! Futbol ise çözemediğim ikinci fenomen! Oldum olası Galatasaraylıyım. Sebebini hatırlamıyorum ama çocukken, ağırlıklı olarak Beşiktaşlı ailedeki tek Galatasaraylı annemin söylediği "Galatasaray iyidir tabii, daha kibar takım," ifadesinden etkilenmiş olabilirim! Takım seçmeyle ilgili hatırladığım tek anı bu! Bir de kendisi Beşiktaş'ı tutan ağabeyimin Galatasaray voleybol takımı kaptanı olması, ki bu da ayrı bir fenomendir! Hayatımda iki kez stada maça gittim. Ligi takip etmem. Galatasaraylı geçinmeme rağmen, belki çocukluk mahallem diye, Beşiktaş Çarşı'yı eğlenceli ve sempatik bulurum! Genelde yazdığım diziler Real Madrid'e, Barcelona'ya filan benzetiliyor ya, sadece iyi kadro demek olduğunu biliyorum, sırıtıyorum, "Bir tane futbolcu ismi söyle," desen söyleyemem!
FİNALİST TAHMİNİ, GURU MERTEBESİNE ÇIKARDI
Geçen hafta Yalan Dünya'da Galatasaray- Fenerbahçe arasında yapılan final maçına gidip-gitmeme konusu bir hikayenin ana ayağını oluşturdu. Bazen böyle tuhaf öngörülerim oluyor yazarken. Senaryonun yazıldığı anlarda, daha bu iki takımın final oynayacağı belli değildi! Bu kehanetim, sete gittiğimde dizi ekibinin erkek elemanlarından kısa bir süre 'futbol guru'su muamelesi görmeme yol açtı. Bana skor tahminlerim soruldu, "Kim şampiyon olur?" dendi. Ta ki final maçını kimin kiminle oynadığını konu eden utanç verici cahillikte bir soru sorana kadar! Ben daha heyecanlı olur diye Galatasaray- Fenerbahçe maçı yazmıştım, meğer hakikaten şampiyonlukta bu iki takım kapışıyormuş. Dizinin yayınlandığı gece sosyal medya yıkıldı! Hikaye yüzünden mi? Bir performans çok mu etkilemişti seyirciyi? Önemli bir sosyal yaraya parmak bastığımızı mı düşünmüşlerdi? Yoo. Baktım ki esas tartışılan ve tekrarlanan şey, Fenerbahçe'nin popüler bir tezahüratını dizide kullanmamız! Rıza karakteri niye/ne kadar güzel ki Fenerbahçeliymiş, Allah kahretsin ki/ yaşasın ki Fenerbahçe'nin tezahüratı kullanılmış, Galatasaraylılar bundan böyle diziyi seyretmeyecek/seyrettirmeyecekmiş, artık Yalan Dünya'ya laf eden Fenerbahçe camiasını karşısında bulurmuş! Yahu bir durun! Şimdi, "22 adam bir topun peşinde," geyiğine girmeyeceğim ama hakikaten sizi akla mantığı davet ediyorum futbolseverler! Canım kibar Galatasaraylılarım, yahu zaten şampiyon olmadık mı, kazananın daha bir sakin, daha bir vakur olması gerekmez mi?
FUTBOL, CEMİYETİ ELE GEÇİRMİŞ
Millet olarak en güçlü aidiyet duygumuz, bir geldiğimiz şehre, iki tuttuğumuz takıma! "Hadi Urfalılar" veya "Hadi Fenerbahçeliler" dediğinizde yarattığınız duygusal yoğunluk ve potansiyel sokağa dökülme hızı, "Hadi kadın hakları için, hadi demokrasi için, hadi özgür sanat için, hadi daha iyi eğitim/sağlık için,"den kat kat yüksek olacak belli ki. Şu, bu, cemaat, bilmemkim, Fenerbahçe'yi ele geçirmek ister istemez mi, gibi popüler tartışmaları bilmem ama futbol, bizi biz yapan çoğu değeri geride bırakıp, cemiyeti ele geçirmiş, o belli!