Sanırsınız bulaşıcı bir hastalık bu; sıkılmak! Kenara atmak!
Eline geçirdiğin an gazozunun kaçması. Oraya vardığın an aslında orada olmak istemediğini fark etmek.
Bir şeyin hasretini çekmek, ona kavuşmak için hayal kurmak, kavuşunca mutluluktan havalara uçmak ve o deneyim hiç bitmesin istemek yaşanması zor bir durum artık. En azından birçoğumuz için. O pek beğendiğin ayakkabıyı nihayet aldın diyelim, beğenmenin bitmesine sadece üç dakikan var. Fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaştığın an, artık o ayakkabı yok senin için.
Ayakkabı sıradan bir örnek mi? Peki.
O zaman şu bayıldığın sanatçının konserine ne oldu? Aylarca konseri bekledin, adam sahneye çıktı ve senin için o konser bitti. Eskiden gözünü ayırmadan baktığın sahne şimdi sadece sosyal medya paylaşımın için bir süs. O anda çıkıp başka yere gitmek geliyor içinden.
Ya o tatil. Uzun zamandır gitmek istediğin o şehre ayak bastın, ertesi gün anlamı kalmıyor orada bulunmanın. Şehrin sokaklarında gezmek, havasını içine çekmek, insanlarını gözlemlemek, bir kafede saatlerce oturmak ve sadece orada olmanın verdiği hazzı yaşamak pek cazip gelmiyor.
Uzun zamandır görmediğin arkadaşlarınla buluştun, hepinizin elinde telefon. Ne yediğiniz yemekten bi'şey anladınız, ne sohbetinizden. Çek fotoğrafları, sosyal medyada paylaş, hepsi bu.
İlişkiler desen, onlar da öyle. O çok hoşlandığın kadın/adam bir hafta sonra sıkıyor seni işte, boğuluyorsun.
Peki bütün bunlar ne? Tweetlerini ilgiyle takip ettiğim psikolog Deniz Bolsoy Erdem'e sordum Twitter'da (@terapi_defteri); "Bu bahsettiğiniz tatminsizlik" dedi. Sahip olduklarımızın tadını çıkarabilmek için beynin muhakeme eden yanını güçlendirmek gerektiğini söyledi.
Birçok şeyin duygusal açlığımızdan aldığımız, yaptığımız için kıymetinin hemen kaçtığını ekledi. Tüm bunların esas meselenin yani sevgi, ilgi, anlaşılma ve yakınlık ihtiyacımızın halledilmemesinden kaynaklandığını vurguladı.
Sosyal medyaya fotoğraf yüklemenin adeta bir zorlantı gibi yapılmasını ise kişilerin başkalarının onay ihtiyacı ile ancak değerli hissetmesinden kaynaklandığını anlattı.
Çağ; değersizlik hissinden yanıp kül olma çağı galiba. O zaman 'Bi' fotoğraf çekinebilir miyiz?