Oyunculuk kursları tavan yaptı ya, gençlerimiz oyuncu olmak, bir diziye kapak atmak peşindeler ya. Siz zannediyorsunuz ki bütün bu çaba oyunculuk aşkı için, ünlü olmak için, sanat için.
Yoooo, bana sorarsanız aşk için aşk. Beyaz yakalısı, kurumsalı, pastacısı, kurabiyecisi, sporcusu (ihtiyarı, veremi, kiminin saçı uçar, kiminin eteği... Şinanay da yavrum şina şinanay... tamam sustum), gazetecisi, doktoru, garsonu, kuaförü millet aşksızlıktan kırılırken bu oyuncu kısmı aşka aşk, sevgiliye sevgili demiyor vallahi.
Üstelik neredeyse hepsi rüya çift kıvamında, yakışıklı, güzel, uzun, ince...
Bir dizi, bir sinema filmi hooop işlem tamam. Bakınız ilk aklıma gelenler...
Burak Özçivit- Fahriye Evcen.
Oktay Kaynarca-Deniz Çakır.
Halit Ergenç-Bergüzar Korel.
İlker Kaleli- Burçin Terzioğlu.
Oğuzhan Koç-Yağmur Tanrısevsin.
Şimdi ayrıldılar ama olsun; Çağatay Ulusoy-Serenay Sarıkaya.
Şükrü Özyıldız-Şükran Ovalı.
Gamze Özçelik- Uğur Pektaş.
Şimdi de Murat Boz ve Aslı Enver.
Bu liste böyle uzar da gider. Artık bitmeyen set saatlerinde dip dibe olmaktan mı, kadroyu ayarlayanların Esra Erol'dan bile iyi çift seçmesinden mi, işin fıtratından mı bilemiyorum ama vallahi biz burada tek başımıza buzz gibi yatağımızda uyurken, işimiz fallara kalmışken, kime elimizi atsak kurutuyorken bu 'set aşkları' durumu çok koyuyor ha.
Hadi kızlar koşun, oyunculuk derslerine gidiyoruz. Haydi lili lili lili lili yaaaar.