Selfie çeken erkekler. Bir Murat Boz, bir Kıvanç Tatlıtuğ değilseniz bu işe bulaşmamakta fayda var. Ne demiş Merve Özbey kardeşimiz; vurur yüze ifadesi, selfie çekmesin bi'tanesi.
Bunlar da son iki yıldır türedi. Aynalardan kopamayan, kalori hesabından geçirmedikçe ağzına bir lokma atmayan, kendine aşık erkekler. Yani kendilerine o kadar aşıklar ki başka bir şeyi gözlerinin görmesine imkan yok. Yolda yürürken başka kıza değil, vitrinlerdeki yansımalarına bakıyor bunlar. Kaçın.
Üst maddeyi takiben; kırkından sonra şekil yapmaya çalışan abiler. Bkz: sakalları uzatmak, saçları topuzlamak, deri bileklikler, dövmeler, tasarım tasarım kıyafetler.
Bu favorim; İlişkisi var ama mutsuz erkekler. Yerseniz tabii. Yahu ilişkinde mutsuzsan niye devam ediyorsun. Devam ediyorsan niye başkalarını kovalıyorsun. Ben size söyleyeyim kızlar; hiç de mutsuz değiller. Arsızlar.
"Tam da evlenilecek kız", "Ben seninle hemen evlenirim", "Artık ben de evlenmek istiyorum" gibi evlilik temalı cümlelerle konuya girip, karşısındaki kızın aklını almaya çalışanlar. Yıl 2015, biz de yuttuk. Sizi şöyle Esra Erol'la Evlen Benimle'ye doğru alalım lütfen.
Kaslarını gösterecek diye tişörtlerin en darını giyenler. Şimdi diyeceksiniz ki; "Ayşe sen de ne şekilciymişsin. Adamın sakalına, saçına sardın, şimdi de tişört bedeninden yürüyorsun". Asla öyle değil çünkü söz konusu tişört sadece bir tişört değil, bir yaşam biçimi. Bunlar da kendilerine aşık grubundan. Bedenlerine dönükler tabii ki. Bedenler hormonlu, beyin ekonomik.
Hayatının en önemli konusu içmek olan erkekler. Esasen alkolikler. İçmeden konuşamayanlar, nasıl içtiklerini anlatmaya doyamayalar, içince size daha fazla saranlar. Aman diyeyim.
"Merhaba" dedikten iki gün sonra ilanı aşklara geçen, ağdalı laflar eden, aşkından geberen tez canlılar. Nasıl aynı tezlikle yok olacaklarına inanamazsınız.
Sen ne dersen de dinlemeyen, ısrarcı, kararlarına saygı göstermeyen erkekleri de unutmadım. Kadınsın ya "Nasıl olsa ikna ederim" diye düşünmeyi hak görebiliyorlar padişahlarım.
Sürekli ne kadar sadık olduğunu vurgulayanlar. En sadakatsizler de onlardan çıkar. Zaten karşındaki bir şeyin altını çok çiziyorsa uyanık olacaksın. Kesin o altını çizdiği şeyi yapamıyordur, o konuda başarısızdır, suçludur değil mi efendim.
Yılların klasiği olarak; eski sevgililerinden arkasından konuşanlar. Bugün ona, yarın sana. Son dönemde erkeklerde dedikoduculuk nasıl da arttı.
Gram ilginçlik barındırmayan depresifler asosyaller. Kendileri evden çıkmaz, çıkarsa tarihi bir gündür. Kalabalıktan nasıl rahatsız olduklarından bahseder, hayattan yakınırlar. Her şey boktandır ve tüm boktanlıklar onu bulmuştur, hep aynı eski şarkıları dinler, ekşi suratla uyanır, sabah akşam dizi izler, sorumluluk almaktan ölümüne kaçarlar. Tavsiyem, uzatmayın ve uzayın.
İşte en bayıldığım kadro; "İlişkimizi kimse bilmesinciler". Sebep? Kime ne? Kimden kaçıyoruz? Konu ne?. Konu belli; kısmetlerini kapatmasına ne gerek var değil mi?
Sanki kendileri rüya erkeklermiş gibi Türk kadınını beğenmeyenler. Bilmem nereye gitmiş de, kadınlar pek güzelmiş de, nasıl iyi huylularmış da, dırdır etmiyorlarmış da... siz şuna, sizin ne mal olduğunuzu anlamamışlar desenize.
Öyle yani, yıl sonu hesaplarına girmişken demek isterim ki topunuz bizimla deyılsınız.