Yani bu kaçıncı 'Bizi kim koruyacak?', 'Korkular içinde yaşamaktan bıktık' konulu yazım bilemiyorum, yine yeniden üşenmiyorum yazıyorum.
Cumartesi gecesi arkadaşlarımla Arnavutköy'de bir yere gittik, uykum geldi, onlardan erken çıkıp taksiye bindim, Rumelihisarı'ndaki evime gidiyorum.
Taksi şoförü altmış üstü, kibar ve serinkanlı biri. Arnavutköy'den Hisar'a giderken iki kere içi dört beş adam dolu ters yönden gelen araç önümüzü kesti. İkisinde de ne yaptık? Sesimizi çıkartmadık, kornaya bile basmadık, taksi şoförü sükûnetle vitesi geriye taktı ve sokağı geri geri giderek yol verdik. Yol bizim ama biz yol verdik. Onlar ters yönde ama biz yol verdik.
Neden? Çünkü başımıza ne geleceği belli değil.
Şoför; "Bu gibi durumlarda hiç sesimi çıkartmam, arabada bıçak mı taşır, sopa mı, deli midir, manyak mıdır bilemem" dedi.
E haklı, canı yoldan daha mı önemli. Serseriler, kuralsızlar basmış dört bir yanı.
Kurallara uyanı, adam gibi yaşayanı kim takıyor? Kimse. Kim koruyor? Kimse.
Bakın iki gün önceki habere. Bartın'da selektör yakarak öndeki araçtan yol isteyen öğretmeni, öndeki araçtan elinde levyeyle inen adam öldürmüş. Yol istediği için ölen insanların ülkesiyiz biz.
İstanbul'un en 'güzel' tabir edilen semtlerinde bile evimize korkmadan gidemiyoruz. Güvensizlik ne kötü bir kaderdir...