Bir kere Bodrum gönlüne sızdıysa ayak bastığın andan itibaren yüzüne bir gülümseme yerleşmemesi, bütün bedenine vatanına kavuşmuşsun hissi gelmemesi imkansız. İlk duygu; ohh çok şükür, denizi güneşi gördük.
Tabii henüz Bodrum'a yüzde yüz yaz gelmemiş. İnşaat yasağı geçen perşembe başlamasına rağmen mekanlarda, otellerde, plajlarda ve evlerde hararetli bir şekilde yaza hazırlıklar devam ediyor.
Evinizin bahçesinde otururken, otelde çayınızı yudumlarken, sahilde yürürken tak tak tak, tık tık tık, gırr gırr gırr, gümm gümm gümm sesler daimi şekilde fon müziğiniz. Ha gayret az kaldı yaza yetişeceğiz.
Gümüşlük yine Gümüşlük tabii, deniz çarşaf, hava pamuk, muhabbet efsane.
Hava demişken, kendisi gündüz ısıtıyor, gece ısırıyor. Parmak arası terlikler akşama kadar "Yaz geldii" çığlıkları atıyor, akşama hırkalar, ceketler olmazsa olmuyor.
AVM konusunda oldukça önemli çıkışlar yapmış Bodrum. Elini korkak alıştırmamış. Yok yok, koca koca AVM'ler, dev gibi otoparklar, geniş geniş koridorlar. İstanbul Bodrum'a gelmiş mi, hem de nasıl.
Buradaki İstanbullular da isimlerini akıllarında tutamadıkları AVM'lere İstanbul'daki AVM'lerin isimlerini takıyorlar. Mesela Midtown olmuş Zorlu Center, Avenue'ya Kanyon diyorlar, Oasis ise Akmerkez.
Tabii bu AVM işi çocukluğundan beri Bodrum'a sığınan biri olarak hiç hoşuma gitmiyor. "Bodrum nereye koşuyor?" sorusu aklımdan çıkmıyor. Doğaya, güzelliklere, huzura koşmadığı kesin.
Seçim otobüsleri burada da yakamızı bırakmıyor. Tam öğle uykusuna bünyeyi salmışken bangır bangır maşallah.
Domatesin, börülcenin, köy peynirinin, çıtır çıtır yeşil biberin tadı da Bodrum'da bir başka oluyor.
Dillerden düşmeyen Yalıkavak Marina'da hala sezon hazırlıkları sürerken Türkbükü sahili sanki bu yaz hiç açılmayacakmış gibi.
Ben mi? Uzun ve yorucu kışın ardından henüz "yaz kızı" formatıma geçmiş değilim. O da olur elbet.
Yine de Bodrum çok güzel, daha buradayım, gelişmeleri bildireceğim.