İyiyiz, güzeliz. Çalışıyoruz, çok yoğunuz.
Acelemiz var, oradan oraya koşturuyoruz.
Kendi paramızı harcıyoruz. Kimseleri düşünmek zorunda değiliz. İtiraf edelim, oldukça tahammülsüzüz. Planlar yapıyoruz.
Tabii ki son derece bakımlıyız. Dış görünüşümüze özen gösteriyoruz. Aslında uzun zamandır şöyle adam gibi, ağız tadıyla, doya doya, güle oynaya yemek yemişliğimiz yok. Hep diyetteyiz.
Kusursuzluk niyetindeyiz.
Allah biliyor da veriyor, kendimiz gibi arkadaşlarımız var elbet. Birbirimizi gaza getiriyoruz, onaylıyoruz.
Evde tek başına kalınca bir süre sonra huzursuzlanıyoruz. Sosyal böcük görünümlü asosyallerdeniz.
Kariyerimizin peşinde, içimizi yemekle meşgulüz. Annelerimiz gibi değiliz. Çok şükür. Yok, annelerimiz kötü olduğundan değil her kadın yola 'anneme benzemeyeceğim' diye çıktığından.
Başkayız yani. Babamıza benzemeyen adamlar dileyip, hık demiş babamızın burnundan düşmüş adamlara âşık oluyoruz.
Ve bilmiyoruz. Gelecekte bizi nelerin beklediğini, mutluluk formülümüzde nelerin barınması gerektiğini bilmiyoruz.
Yaş 35'i devirince en kritik sorumuz da şu; çocuk istiyor muyuz?
Cevap; hem evet, hem hayır.
Çocuk konusu açılınca ilk aklımıza gelenin iş hayatımızın gidişatı ve kilo almak üzerine tedirginlikler dolu bir kamyon olması ne acayip.
Sunucu Burcu Esmersoy kırk yaşına gelmek üzere, dün arkadaşım Onur Baştürk'e verdiği röportajı okudum.
Çocuk istiyor ama bir türlü kafayı toparlayamıyor Burcu. Benim gibi, bizim kızlar gibi. Kafada hep şu cevapsız soru; "Ya sonra?"
Peki üşenmeyip açalım parantez, nedir bu 'Ya sonra?' Şöyle çeşitli kaygılar demektir. Mesela aile, iş ve sosyal dünyada dayaklar yemiş, mücadele etmiş, kalp kırıklıkları biriktirmiş kendini korumayı ilk görevi bellemiş kadın sorar kendine...
'İyi bir anne olabilecek miyim?' '
Anneme ne kadar benzeyeceğim?'
'Sevgilim çocuktan sonra değişecek mi?'
'Aşk ne olacak?'
'Aşksız yaşamayı öğrenmek zorunda kalacak mıyım?'
'İşim ne olacak, benden daha genç kadınlar gelip yerime yerleşir mi, dışarıda kalır mıyım?'
'Diğerleri gibi aldatılır mıyım?'
'Aldatılırsam ne yaparım?'
'Ezberlerimden, lükslerimden, bencilliklerimden vazgeçmeye hazır mıyım?'
'Ya çocuğum olmadığı için yıllar sonra pişmanlık duyarsam?'
'Ya ben de o mutsuz, sessiz, duruma razı kadınlardan olursam?'
'Çocuk yetiştirecek kadar donanımlı, sabırlı ve iç görü sahibi bir insan mıyım?'
'Bir gün ben de yaşlanacağım, hadi ya, yapma ya, gerçekten yaşlanacak mıyım?'
Yani demek istediğim 'E hadi evlensene, çocuk yapsana' demek kolay. 35'i gelmiş, 35'i geçmiş bir kadının bu ipi göğüslemesi hiç de kolay değil. Hadisenin temelinde hayata ve insanlara güvensizlik yatarken üstelik.