Kendi aklımıza halatlarla bağlıyız.
Yargılarımızın hastasıyız. Kölesiyiz.
Bildiğimizden, inandığımızdan ötesi yok. Başkalarını anlamak istemiyoruz. Anlamayı geçtim, karışmadan da duramıyoruz.
Hep bir çokbilmişlik, hep bir "En doğrusu sadece benim dudaklarımın arasında" takıntısı.
Dışarıdan gördüğümüzle puanlıyoruz önümüze geleni. "Ben onlar gibi yapmazdım", işte o kadar. Yapma ya! Ama dostum sana bir haberim var, hayat 'işte o kadar' değil. Daha fazlası.
Geçmişler var, gelecekler var, kaygılar var, yaşanmışlıklar var. Kırıklıklar var, tamirsizlik var, tahammülün çeşitli seviyeleri var. Güçlü var, güçsüz var.
Cesur var, korkak var. Savaşçısı var, hali kalmamışı var. Benim arzularım, benim beklentilerim, benim duygularım seninkiyle aynı ayarda atmak zorunda değil. Şu dünyada adam olasımız varsa eğer 'yargılamaktan' kurtulmanın yollarını bulmak ilk ve en önemli hareket.
Sizin de davranışlarınıza, seçimlerinize, hislerinize bakıp da ahkâm kestikleri zaman kalbiniz kırılmıyor mu?
Not: Bugün benden bu kadar.
Neşelenmek, dalga geçmek, gırgıra vurmak, life style tabir edilen konulardan dem vurmak, umutlu satırlar döşenmek mümkün görünmüyor.
Geçiyor, her şey geçiyor. Geçmese de geçiyormuş gibi yapıyor. Ve fakat insanın içi oyuluyor.