Dün Hurriyet Cumartesi'nin tam ortasında enine boyuna açılmış Sibel Arna imzalı bir Buse Terim röportajı vardı. Buse'nin moda blogu, nasıl çalıştığı ve hakkında çıkan haberlerle ilgili bir söyleşi olmuş.
Olmuş da kapaktan damgalar gibi attıkları 'Bir Nefret Objesi Olarak Buse Terim' başlığı bence olmamış.
Neden olmamış?
Çünkü Buse Terim bir nefret objesi değil. 23 yaşındaki genç bir kadının omuzlarına 'al bakalım bu da yeni yükün, bir ömür taşı, herkes de seni böyle algılasın' diye böyle bir sıfat neden yapıştırılıyor belli değil.
Buse Terim de birçok ünlü gibi hem seveni, hem sevmeyeni olan biri. Hepsi bu. Durumda şaşılacak bir şey yok yani.
Genç, başarılı ve kadın olunca zaten binbir türlü ithamla karşılaşırsın. Bir de üstüne ünlü bir babanın kızı olunca zaten ne yapsan babana bağlarlar.
Torpildir seni var eden. Yoksa sen salağın önde gidenisindir.
Sen beyinsizsindir. Yani bazı hazımsız, hayattaki hayallerini gerçekleştirememiş, kıskanç, aynasını kaybetmiş insanlar öyle düşünmek isterler.
Sosyal medya sayesinde de klavyenin arkasına geçen sana sallar durur. Ve bu ünlülerin neredeyse tamamının başına gelir. Buse'ye 'İnşallah ölürsün' demişlermiş.
Kimlere kimlere daha neler diyorlar. Bu Buse'yi 'nefret objesi' yapmaz ama Hurriyet gibi bir gazetede atılan böyle bir başlık Buse'nin 'nefret objesi' olduğunu zannettirir.
Bilmem, anlatabildim mi?