Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Kıskançlık üzerine

Kıskançlık sevgi gösterisi midir? Çözemedim.
Seven kıskanır mı? Kıskanıyor da sevmekle kıskançlığı kardeş etmek ne denli doğrudur bilemedim.
Kendime dönüp özeleştiriye girdiğimde kabul etmeliyim; kıskancım. Zaman zaman küçücük kendi içime doğru, zaman zaman kocaman sevdiğimin yüzüne hatta cümle âleme doğru.
İş başka birileriyle benden fazla ilgilenmesinden televizyondaki güzel bir aktrise bakışına kadar varabilir yani. İki ayrı uçtadır kıskançlığım. Nerede, ne halde böğrümden fırlayıp kıyamet koparacağı kestirilemez. Gün gelir en kıskanılacak yerde gram kıpırdamayabilirim. Deli miyim, çok mu âşığım neyim?
Peki söylesenize nedendir bu kıskançlık?
Özgüven eksikliği mi? Aşk fazlasında paylaşamama hastalığı mı? Havalı mı? Ezik mi? Aşktan bahtımıza düşen güzellik mi?
Yıllarca "Ama çok kıskanç" diye dert yananlara, "Seviyor ki kıskanıyor çocuğum" denmedi mi?
Kocasından şiddet gören kadınlara "Sen de düzgün dur kızım, erkektir kıskanır" nasihatleri verilmedi mi?
Peki nerede sınırı aşıyor kıskançlık?
Benliğimize, karar verme yetimize kıskaç olduğu zaman galiba.
Bütün hayatını kontrol altına almaya başladığı zaman, özgürlüklerin çalındığı zaman, kalbinden geçenlere "Dur, sus, çekil kenarda bekle" demeye başladığın zaman, midende yanlış yapma korkusu dönüp durduğu zaman galiba.
İnce bir çizgi kıskançlık. Üstünü çizmemiz gereken ama hep altını çizdiğimiz...
Doğrusu hiç kıskanmamak olabilir, öyle yazabilir kitaplarda.
Gelin görün ki gerçeğin kitaplarla ilgisi yok. Basbayağı insani bir durum kıskançlık.
Fakat doz aşımında kimseye faydası yok. Kemiren, yataklara düşüren, aşkın içine eden bir durum. Rezilllik. Finali kepazelik.
Dün gazetede okudum; ünlü bir erkek oyuncumuz geçen yaz evlendiği eşinden ayrılıyormış.
Kadın tarafı "Kıskançlıktan bıkmaktan ve kıskançlığın şiddete varmasından" açmış davayı.
Kimseyle görüştürmüyormuş kocası, sokaklara çıkartmıyormuş, işini yapmasına izin vermiyormuş.
Tepesi atınca da dövüyormuş. Böyle iddialar var yani. İlişkide mafya hali. Duyduğumuz ilk vaka değil ki. Çekilir dert değil yani.
Yazının amacı başkalarının ilişkilerini masaya yatırmak değil. Kıskançlığa bakmak. Kıskançlığı teraziye koymak aslında.
Yüzlerce kitap okusam, binlerce büyük sözü duysam, milyonlarca telkin yapsam yine de gün gelecek kıskanacağım sevdiğimi. Belki bir yazıdan, belki bir gözden, belki bir filmden ya da şehirden.
Tabii ki önünü kesmeden, fişimizi çekmeden, haklarını ve aklını yerle bir etmeden.
Ben de kurtulmak isterim bu çocuksu duygulardan.
Kıskançlık en çok kişinin kendisine zarar veriyor çünkü. Dalağını, midesini, yüreğini kıyım kıyım kıyıyor. Kişi çaktırmıyor ama en çok kendine kızıyor.
Ne yazık ki dağlarda yaşayan gurular kıvamında değilseniz de bu sinsi duygu sizi asla terk etmiyor.
Seveni bilmem ama insanoğlu kıskanıyor.
Haydi hep beraber derin bir nefes alalım canlar. Birrr, ikiii, üüüç. Şu hayatta kendini baştacı etmek pek güç.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA