Bizim birlik sorunumuz mu var?
Bizim anlama zorumuz mu var?
Kulaklarımız gerçekten duymuyor, gözlerimiz neyi gördüğünün farkında değil, uğultuların sislerin ardında öylece bakıyoruz işte.
Bir sağa, bir sola.
Yok olmadı dön arkaya.
Ama hep sar başa.
Ne için savaştığımızın farkında mıyız?
Ya da şöyle sormalı, biz şehrimizin ışıkları altında o savaşta mıyız?
Savaşımızın nereye gittiğini biliyor muyuz?
Acaba çok mu alışkınız?
Çözüm isterken bile birçoğumuzun sorunun ta kendisinden haberi yok.
Bilmiyoruz.
Toprağımıza yabancıyız. Sanki orada bir ülke var uzakta. Her şey hayal gibi, hiçbir şey bize dokunmaz gibi.
Nasıl olsa unuturuz, başka gündemlere kapılırız, toplarız değil mi?
Günlerdir yastayız, hüzündeyiz, karıştık, telaştayız.
Bakıyorum yazılanlara, durup düşünmeden konuşanlara, işin ucundan bulaşmaya çalışanlara.
Bir yerde terslik var ama nerede?
Kafa karışıklığı hakim bu işin içine.
Diyeceği laf olmayanlar kendilerini ortaya atmak yerine sadece kenara çekilip üzüntü duymayı, yas tutmayı becerebilseler keşke.
Dualar olsa. Yeniden ayağa kalkıp yürümenin rüyaları olsa.
Bizim birbirimizi dinleme sorunumuz mu var? Bizim yaralarımızı sararken neden hep karşıdakiyle zorumuz var?
Geçen gün İstiklal Caddesi'nde eylem vardı. Tam da oradaydım ben de. Girdim eylemin içine. Sloganlar, Türk bayrakları.
Haklı isyanlardayız hepimiz.
İstemiyoruz savaşı, istemiyoruz gencecik çocuklarımızın ölmesini, istemiyoruz ağlayan anaları, eşleri, çocukları. İstemiyoruz sönen ocakları.
Dedim ya girdim eylemin içine. Baktım kenarda Türk bayrağı taşıyan birkaç genç gülüyorlardı... Sanki oyun oynuyorlardı.
Kocaman Türk bayrağının altına girmiş hem terörü lanetleyip hem de aralarında kıkırdıyorlardı.
İyi niyetlerine rağmen acaba ne için orada durduklarının farkındalar mıydı?
Sanmıyorum.
Ama aynı zamanda ülkelerini sevdiklerini, barış istediklerini biliyordum.
Çok düşündürdü gördüklerim beni.
Bilgisiziz değil mi? Anlamıyoruz değil mi? Çünkü bize adam gibi olan biten anlatılmadı ve anlatılmıyor değil mi?
Siyasilerin, köşe yazarlarının, tarihçilerin çıktığı tartışma programlarının kaçını anlayabiliyorsunuz siz?
Kafanızdaki sorular 30 yıldır cevap bulabildi mi?
"Neden?"; sorusu dipsiz ve cevapsız kuyulara mı gömüldü sizin için?
Çünkü bende öyle.
Sadece ve ille de barış istediğimden, topraklarımızda gözyaşı ve kan görmeye dayanamadığımdan başka bir şey bildiğim, akıl erdirebildiğim yok. Gerisi hep bulanık.
Tüm bu acıdan rakiplerini bıçaklama fırsatı çıkaranlara bakıyorum. Zavallılar, ne acı. Balıkçıda yemek yiyen bir şarkıcı 'yas döneminde eğlendi' damgasıyla lanetlenirken, yandaki restorandan çıkıp acı soslu konuşmalar yapmayı becerebilen yazar alkışlanıyor mesela.
Peki o şarkıcı üzüntüsünü bildirmekten başka cümle kuramayacak durumdaysa. Aldığı bilgiler "Üzgünüm"; demekten öteye gitmesine yardımcı olmuyorsa... Sen dün gece yemeğini dışarıda yediysen sessiz sedasız, bu ne ikiyüzlülük.
TV dizileri kaldırılsın diye bir kampanya pörtlemiş mesela sanal ortamda. Saçma... diziler mi akıttı evlatların kanını, diziler yayından kalkınca terör bitecek mi? Bırakın boş kahramanlıkları.
Siz çok bildiğinizi mi sanıyorsunuz?
Madem o kadar çok biliyorsunuz, madem olaya hakimsiniz neden 30 yıldır çözemediniz? Neden harekete geçmediniz? Neden sustunuz? Neden?
Neden devlet büyükleri en konuşmaları gereken yerde kıvırdılar ya da birbirilerine saldırdılar?
30 yıldır benim ülkem bitiremedi bu savaşı. Sürüyor, sürüyor, sürüyor... Her yer acı, her şey acı, çok acı...