Yok kardeşim, seni iyi falan hatırlamayacağım.
Hastasıyım bu vedalaşırken son dakika kibarlaşmalarının. İster iş arkadaşınız, ister ev arkadaşınız, ister sevgiliniz, karınız, kocanız olsun fark etmez.
İlle de giderayak "iyi hatırlanmak" isterler. Tatlı tatlı ayrılık cümleleri kurarlar. Aklınıza "iyi" zamanları getirmeye çalışırlar. Hak etmişler gibi. Yerseniz tabii.
Aslında birçoğunuz da yersiniz. Ben de zamanında çok yedim.
"Ayyy bak gördün mü gidiyor bütün aşklar yüreğinde, kokum hâlâ üzerinde" havasına giriverdim.
Yahu bir düşün Allah aşkına. Elli tane kazık atmadı mı bu sana, anandan emdiğin sütü burnundan getirmedi mi, yarı yolda bırakmadı mı en ihtiyacın olduğu anda.
Yerli yersiz sinirini zıp zıp zıplatmadı mı.
Ya da diyelim aldatmadı mı seni, canını yakmadı mı, sözlerini bozmadı mı?
Şimdi o gözünde yalandan iki damla yaşla kalkmış senden "iyi hatırlanmak" dileyecek, sen de kabul edeceksin öyle mi?
Bıraksın Allah aşkına.
Bir de bu cinslerin "teşekkür edenleri" mevcuttur. İşte en çok da asabımı onlar bozar.
Ba ba baaak cümleye bak; "Her şeye rağmen bana yaşattıkların için teşekkür ederim."
Kalk git buradan. Giiit!
Neye teşekkür ediyorsun kuzum? Enayiliğime mi, alttan alışıma mı, saflığıma mı, kekstralığıma mı, beni tepe tepe kullanmana izin verdiğime mi?
Ben sana teşekkür etmiyorum arkadaş!
Teşekkür demişken. Bir de kadın vedası klasiği olarak teşekkürümüz vardır. Adam onun canına okumuştur, geceleri ağlatmıştır, dosta düşmana rezil etmiştir falan ama bizim abla inat etmiştir nezaketi elden bırakmayacaktır.
Sanki birisi onu ödüllendirecekmiş, çok takdir toplayacakmış gibi abiye teşekkür eder.
Adamın başına ördüğü çoraplar yetmemiştir sanki. Şöyle der kadın; "Yine de sana bana yaşattıkların için çok teşekkür ederim."
Sus be kadın. Ezik misin, eksik misin, şapşal mısın?
Bendeniz safsalak kuş, bundan 3-4 sene önce böyle bir kerizliğe imza atacakken Ajda Pekkan durdurmuştu beni. Bir fırçayı basmıştı ki, o gün bugün aklımdan çıkmaz.
"Ayşe kendine gelir misin lütfen, ne teşekkürü kızım. Adamın yapmadığı kalmadı bir de teşekkür mü edeceksin. İstersen çiçek de yollayalım" demişti.
Haklıydı...
Elbette ayrılırken teşekkür edilebilir. Amaaa sadece hak edene edilir.
Sana gerçekten güzel günler yaşatana, güzel ayrılmayı bilene, ömrüne ömür katana, saygıda sevgide kusur etmemişe, seni ruhen bir yerden alıp bir yere sürüklemişe tabii ki de teşekkür edilir.
Çünkü genellikle bir ömür sürmez ilişkiler. En sevdiğimiz, en uyumu yakaladığımız insanla bile bir gün yolun sonuna gelebiliriz değil mi?
Olsundur, canı sağ olsundur, canımız sağ olsundur. Yeter ki o hep varlığıyla hayatımızda olsundur. Onun yeri zaten başköşedir.
Ya diğerleri?
Sen binbir numara çevir, sen beni huzursuz bacak sendromunun ta kendisi yap, sen bir türlü karar vereme, sen kahverengi ol baştan aşağı.
Sen güven, dürüstlük, vefa, arkadaşlık, dostluk ya da sevgililik adına tek bir satır bile bilme, sonra kalk bana teşekkür et ve iyi hatırlanmak iste.
Hatırlamıyorum işte! Seni iyi hatırlamayacağım.
Çünkü ancak yaptıklarını unutmazsam kendime bir ders çıkarabilirim. Sen de ancak benim senin yaptıklarını unutmadığımı bildiğin sürece bir dahaki sefere başkasına aynı haltları yapmaya çekinebilirsin.
Elini korkak alıştırırsın yani.
Aynı hataları ben yaptıysam, beni de kimse iyi hatırlamasın. Böylece vicdanım rahatsız etsin beni. Böylece mağlup olayım da kendime çekidüzen vereyim.
Yok öyle dansözlük edip de tereyağından kıl çeker gibi sıyrılmak.
Sıla ne demiş: "Acısa da öldürmez, cehenneme döndürmez, hayatını söndürmez, gideni de döndürmez artık"...
Kim bilir belki acıyınca adama döndürür ama değil mi?
Ne dersiniz?