2020 yılı Türkiye ekonomisinin her türlü krize karşı sağlamlığını test ettiği yıllardan biri oldu. Öyle bir kriz ki bir metre ilerisini göremediğiniz sisli ve taşlı bir yolda otomobilinizi bir yere çarpmadan, durdurmadan aydınlığa çıkarmak gibi... Sokakların boşaldığı, sınırların kapandığı, sanayinin durduğu, bırakın turizmi dünyanın evden çıkamadığı bir yıl... Yani öyle ezbere konuşabileceğiniz, kitapta örneklerini bulabileceğiniz bir yıl değil. İşte Türkiye ekonomisinin bu yıla ilişkin bir nevi karnesini aldık.
Türkiye ekonomisi sadece salgın değil aynı zamanda saldırılara, kur manipülasyonlarına, ABD ve AB'den yaptırım söylemlerine hatta örtülü yaptırımlarına rağmen bu yılı büyümeyle kapatan birkaç ülkeden biri oldu. Dünyanın en büyük ekonomisi ABD'nin %3.5, AB'nin lokomotifi Almanya'nın %4.8, İngiltere'nin 200 yılı aşkındır en kötü performansıyla %9.9 daraldığı yıl.
Tüm dünya küçülürken Türkiye nasıl büyüdü? Kısıtlamaların zamanlaması, kapsamı, kısıtlamalar sırasında zarar gören reel sektöre verilen destekler, istihdamı koruyucu önlemler sadece ekonomik değil toplum psikolojisi açısından da oldukça önemliydi.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bir de buna kamu bankaları öncülüğünde konut ve otomotivde kredi faizlerinin düşürülmesi eklendi. Vatandaş, gayrimenkulden beyaz eşyaya, mobilyadan ev tekstiline yaptığı alışverişle ekonomiye güvenini gösterdi. Sadece konutta 1.5 milyonun üstünde satışla tarihi rekor kırıldı.
Bankacılık sektörünün zarara uğrayacağının iddia edildiği yıl finans ve sigorta faaliyetlerinin katma değeri %21.4 oranında arttı.
Türkiye, turizm gelirlerindeki yaklaşık 23 milyar dolarlık kayba rağmen tedavinin ücretsiz olmasını bir yük olarak görmedi.
Hasta olan herkesin kapısına kadar ilacı götürüldü. Ne yatırımlar durdu ne de üretim...
Verilen kredilerin yatırım değil sadece tüketime, dövize, altına gittiğini iddia edenlere yanıtsa makine ve teçhizat yatırımları kaleminden görülebilir.
Makine yatırımlarında yılın 4. çeyreğinde 38 çeyreğin en hızlı artışı yaşandı, %38.7'lik büyüme yakalandı. Bu bir anlamda önümüzdeki dönemin büyümesinin de harcı olarak görülebilir. Elbette böylesi bir yılda sıkıntılar yaşandı, bazı sektörler derinden sarsıldı. Zaten biz de normal şartlar altında bu rakamları beğenmezdik. Ama bu yıl gemiyi limana getirebilmekti esas olan.
Yani Türkiye, böylesi zor bir yıla ve bazı kesimlerin tüm ısrarlı haykırışlarına rağmen IMF'ye giden 81 ülkeden biri olmadı.
Bildiğim kadarıyla bu da bir ilk. Türkiye'nin kendi kaynaklarıyla, kararlarıyla, sosyal politikalarıyla siyasi ya da ekonomik krizi aştığı örnek bir yıl 2020. Şimdi neden algı operasyonlarıyla, uydurma haberlerle Hazine ve Maliye Eski Bakanı Berat Albayrak'ın yıpratılmaya çalışıldığını anlıyor musunuz? Ekonomik bağımsızlık, yerli ve milli üretim derken, faiz baronlarıyla çarpışırken neden saldırıya uğradığını? Bir kesim var Albayrak ile ilgili konuşmayı çok seven. Bugün o gündür. Türkiye'nin dünya manşetlerine taşındığı gün Albayrak'ın cesur adımlarının nasıl bir başarı getirdiğini konuşabilirsiniz. Ama üzülerek söylemeliyim ki büyüme hakettiği kadar konuşuluyor mu? Hayır. Buna da burun kıvıracaklar olacaktır. Bugün Türkiye ekonomisi küçülse, şirketlerin kapısına kilit vurulsa herhalde manşete taşırlardı. En büyük sorunumuz cesareti sadece sanal alemde, klavye başında gösterip gerçekten cesur olanlara ise hakettiği değeri veremeyen bir hale gelmiş olmak.