Cumhuriyet'in 101'inci yıldönümü törenleri için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeyiz. Öyle bir zaman ki, tıpkı 100 yıl önceki gibi herkesin dilinde Türkiye'nin geleceği var.
Son dönemde o geleceğe ilişkin ilginç açıklamalar da gelince merak bir hayli artı. Önce Başkan Erdoğan'ın ısrarlı iç cephe vurgusu, ardından MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim'le başlayan ve 22 Ekim'de Öcalan eksenli çağrısıyla tepe noktaya varan açıklamaları, bütün gözleri içeride Cumhur İttifakı'na, dışarıda da Türkiye'ye çevirdi.
O geceye katılanlar büyük çoğunlukla ümitvar yaklaşsalar da önceki çözüm süreçleri sonrası yaşanan hayal kırıklıkları nedeniyle biraz kaygılıydı. Kiminle konuşsam hiç değişmeyen şu sorular birbiri ardına sıralanıyordu:
"Öcalan etkili olabilir mi? Bu bizim projemiz mi? Ve ABD bu kadar yatırım yaptığı bir örgüte silah bıraktırır mı?"
Türkiye'yi dışarıdan izleyen küresel güç merkezleri de şaşkındı ki, "Türkiye ne yapmaya çalışıyor?" diye soruyorlardı.
Şaşkınlıkları doğaldı; çünkü Türkiye uzun bir süredir bin yıllık kardeşliğin gereğini yapmak ve 100 yıl önce yapılan hataları telafi etmek için büyük bir hamle hazırlığında. Belki arka planda nasıl bir çalışma yapıldığı tam bilinmese de iki liderin, Başkan Erdoğan ve Bahçeli'nin son dönem konuşmalarında bu büyük planın ipuçları vardı.
Daha önce de yazdım; Bahçeli'nin özellikle 22 Ekim ve Ziya Gökalp konuşmaları birlikte okunursa, milliyetçi bir liderin Kürtler gerçeğine sınırları da aşan bakışla yaklaştığı çok açık. O yüzden herkes şaşkın. Bahçeli ilk kez "Kürt kökenli" demeden bir yaklaşımın önünü açtı ve Türkler ile Kürtlerden söz etti. Dahası açık açık önümüzdeki yüzyılın "Türk ve Kürt Yüzyılı" olacağını söyledi. Bu ülkeyi birlikte yönetme çağrısıydı. Çıtayı öyle yukarı koydu ki, anadil eğitiminden kayyum atamalarına, tecritten hukuk eksiğine siyaseti bu kavramlara sıkıştıranları açığa düşürdü.
Yine gündelik siyaset içinde sorulan, "Cumhurbaşkanı Erdoğan bu işin neresinde?" sorusunun da aslında bir cevabı vardı. O gece bu daha da açıklığa kavuştu.
Başkan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 29 Ekim Özel Programı'nda ince ince hem bu soruya cevap verdi hem de Cumhuriyet'in kuruluş günleriyle bugünün ortaklığına atıf yaparak şöyle diyordu:
"Bugün küllerimizin değil, sahip olduğumuz imkânların ve azmin üzerinde yükseldiğimiz bir döneme giriyoruz. Bir başka ifadeyle, yeniden ve daha güçlü bir başlangıcın arifesindeyiz."
O başlangıçtan söz ederken Bahçeli'nin çıkışına nasıl baktığını da dün AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda net bir şekilde anlattı:
"Sayın Devlet Bahçeli'nin, Cumhur İttifakı ortağımız MHP'nin elini değil, tüm vücudunu taşın altına koymasıyla çok daha büyük bir imkân ele geçirdik. Önümüze açılan bu fırsat penceresinin iç cepheyi dost ve düşmana karşı güçlendirme fırsatının millet ve milletin meşru temsilcisi siyaset kurumu tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Buradan Cumhur İttifakı'ndaki yol arkadaşımız Sayın Devlet Bahçeli'ye, tüm MHP camiasına selam ve şükranlarımı ifade ediyorum. Devlet Bey, cesur çıkışlarıyla daima tarihe istikamet çizen bir liderdir."