Leyla Zana'nın 8 yıl sonra söylediklerine ve bugün DEM çevresinde olup bitenlere bakınca, hayrete düşmemek mümkün değil. Ömrü cezaevlerinde geçen Zana'ya karşı azgın azınlık denilen liberali- marjinali Türk solundan, CHP'yi kuşatan Saraçhane medyasından ve Kandil'den akıl almaz bir saldırı var.
Üçü bir arada yeni bir ittifak bu...
Dertleri de Zana'nın, partisi DEM'e oy istemesi. Kızıyorlar, çünkü onlar, İstanbul'da "kent uzlaşısı" adı altında İBB Başkan adayı Ekrem İmamoğlu'na destek olmak ve birlikte Başkan Erdoğan'ı "sallamak" istiyorlar. Kandil ve sol marjinal partiden gelen DEM Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları bunu açıkça ilan etti.
Zana ise bu projeye karşı çıkıyor ve şöyle diyor:
"İstanbul'daki Kürtlere sesleniyoruz: Kendinize oy verin. Diyoruz ki artık DEM, bizim DEM'imizdir. Biz kimsenin uşağı değiliz. 'Oyunu bana ver ama görünmez ol' diyorlar. Biz hayalet değiliz. Bizi aptal yerine koyuyorlar."
Bu siyasi çıkış aynı zamanda son 40 yıla damgasını vuran "Kürt Memet dağlara" ya da son birkaç yılda "sandıklara" evrilen sol-ittihatçı yaklaşıma bir tepkiydi.
O tepkiyi yazar Orhan Miroğlu şöyle değerlendiriyor:
"Son 2023 seçimlerinde DEM'e oy veren Kürtler 'Sahi bizim varlık nedenimiz neydi?' sorusunu sormaya başlayınca ve DEM bu seçimlerde 1 milyonun üstünde oy kaybedince hareketin içindeki Berlin Duvarı'nın sarsıldığına şahit olduk.
Leyla Zana, halkın sorduğu ve cevap aradığı bu sorunun sahadaki sözcüsü oldu ve bu kölelik biçimini teşhir etmekle kalmadı, DEM'in kendi 'varlık nedenine' dönmesinin zamanını da ilan etmiş oldu."
Bir süredir tartışılan bu konuları birkaç kez bu köşede de yazdım. DEM içinde derin bir ayrılık yaşandığı artık saklanamaz bir gerçek. Gelinen noktayı Altan Tan şöyle özetliyor:
"DEM Parti'de bir kesim (Kandil ve AB kanadı) ne pahasına olursa olsun, Erdoğan gitsin İmamoğlu kazansın, hükümet zayıflasın, 2028 seçimlerine bir hazırlık yapalım, PKK da eski siyasetini devam ettirsin, silah, çatışma devam etsin, 40 yıllık hikâye devam etsin diye Ekrem İmamoğlu'na oy verecek. Bunun karşısında duranlar, değişiklik talep edenler (Leyla Zana, Ahmet Türk ve destekleyenler) DEM Parti'ye oy verecek. Diğer bir kesim de oy vermeyerek tepkisini gösterecek."
DEM içindeki bu kavganın nasıl sonuçlanacağı, bir siyasi aktör olarak Zana'nın mı yoksa Kandil ve oradan güç alan, toplumda hiçbir karşılığı olmayan solcu Tülay Hatimoğulları'nın mı seçmen üzerinde daha etkili olacağına bağlı.
Bunu da özellikle İstanbul'da DEM seçmeninin İmamoğlu'nu tercih edip etmemesi gösterecek.
***
KIYILARDA 'HİZMET' RÜZGÂRLARI ESİYOR!
Akdeniz ve Ege sahillerindeki belediyeleri büyük çoğunlukla CHP'li aktörler yönetiyor. Ama onlardan şikâyet de hiç bitmiyor. Yoğun ve çarpık yapılaşmadan, çevrenin tahrip edilmesinden, altyapı eksikliğinden herkes şikâyetçi. Herhalde bu nedenle ilk kez bu yerel seçimlerde "hizmet belediyeciliği"nin öne çıktığı bambaşka bir rüzgâr esiyor. Bunda bölgenin hizmetsizlikten bıktığı kadar, AK Parti ve Cumhur İttifakı adaylarının etkisi de büyük. İzmir'de Hamza Dağ, Antalya'da Hakan Tütüncü, Muğla'da Aydın Ayaydın ve Bodrum'da Mehmet Tosun ezber bozan yaklaşımlarıyla dikkat çekiyor.
Özellikle Muğla'da Aydın Ayaydın'ın seçimler sonuçlanmadan çevre konusunda attığı adımlarla hizmet belediyeciliğini başlatması, Bodrum'da geçmişte yaptıkları kadar bugün geleceğe yönelik Bodrum'u turizm açısından küresel cazibe merkezi yapacak projeler sunması en ideolojik seçmenin bile ilgisini çekiyor. Bu bölgelerden sürpriz sonuçların çıkması şaşırtıcı olmayacağı gibi yerel yönetim adına da umut verici olacak.