AK Parti ve Cumhur İttifakı'nın İstanbul adayı Murat Kurum'un "part time başkanlığa" itiraz edip "Sadece İstanbul" için yola çıkması, siyasi gerginliğe güvenen ve partileri dizayn etmede mahir Ekrem İmamoğlu'nun hesaplarını altüst etti.
Çevresini ciddi bir "kaybetme" korkusu sardı ve telaşla zar zor bitirdikleri kreş açılışlarına ağırlık vermeye, dağıttığı "süt" miktarlarını, açtığı "piknik" yerlerini alt alta yazmaya başladılar... Oysa daha İstanbul'un sorunları dosyası açılmadı bile...
Sırada bir dünya şehri olan İstanbul'un deprem gibi, trafiği çekilmez hâle getiren ulaşım altyapısı gibi, yeni su kaynakları gibi çözüm bekleyen onlarca temel sorunu var ve bunlara ilişkin verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmedi.
Bir anlamda İstanbul'un 5 yılı heba edildi.
Çünkü esas uğraş alanı İstanbul değil genel siyasetti. Aklı fikri de hâlâ CHP'yi, İyi Parti'yi, hatta küçük partileri "tılsımlı" gücüyle dizayn etmekte. Murat Kurum korkusuna rağmen bu operasyonlarından henüz vazgeçmiş de değil. İzmir'den Antalya'ya bütün belediye başkanlarını kendisi belirlemek istiyor.
İzmir'deki kavga ayyuka çıkmış durumda. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, mevcut Başkan Tunç Soyer'in devam etmesini isterken, İmamoğlu kendisine bağlı Buğra Gökçe'de ısrar ediyor. Kavga da bütün haşmetiyle sürüyor.
Bu kavgayı yürütüyor; çünkü başından beri İstanbul seçimlerinin kutuplaşmasından besleniyor ve enerjisini iş yapmak yerine siyaseti dizayn etmeye harcıyor. Bu noktada rahmetle analım, sevgili Hıncal Uluç Abi daha görevinin ikinci yılında başlangıçta çok övdüğü İmamoğlu'nun nasıl hayal kırıklığı yarattığını anlatmış ve İstanbulluları uyarmıştı. Hem de büyük bir pişmanlıkla...
'ALLAH TÜRKİYE'Yİ İMAMOĞLU'NDAN KORUSUN!'
İstanbul'un yarınını düşünenlerin dönüp İstanbul hassasiyetiyle yüklü o yazıları okumalarında yarar var:
"'Her şey çok güzel olacak' ne güzel bir seçim sloganıydı. Söyleyen de, Beylikdüzü'nün çok gidip, çok görüp, çok hayran olduğum Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu.. 'Kazanırsa, yaşadı İstanbul' dedim. Rakip aday, Binali Yıldırım'dı. Onu da yakından tanıyordum. Köşemdeki yazımı hatırlarsınız.
'Hangisi kazanırsa kazansın, İstanbul kazanacak!.'
İmamoğlu kazandı.. Ve ne acıdır ki, o harika sloganı nerdeyse tersine döndü..
Hiçbir şey çok güzel olmadı. Ama tersine çok şey, çok berbat oldu..
Yakın arkadaşım, dostum sandığım İmamoğlu selamı sabahı kesti. İçine düştüğü Millet İttifakı cumhurbaşkanlığı adaylığı hevesi, bir Sabah yazarı ile dostluğu kaldıramaz, diye düşündü herhalde.. Bana kendisinin verdiği özel telefonunu açmaz oldu. Sonra başkasına devretti ve iletişimimiz kesildi. Bu köşeden sorduklarıma da cevap vermez oldu.
En son geçen hafta sormuştum, hatırlarsınız..
'Her şey çok güzel olacak, dedin İmamoğlu.. Çok değil, daha güzel yaptığın tek şeyi söyle İstanbullular için, burada yazayım..'
Tısss!. Verecek cevabı olmadığından tabii..
PARTİ DEĞİL İNSAN...
Bakın mesele, parti marti değil.. Mesele insan!.. Hani bizim kuşak iyi hatırlar, 'Şehir ve İnsan' dizisini.. Anthony Quinn bir belediye başkanını oynuyordu o dizide.. Nelerle nasıl savaşıyor ve kazanıyor, kasabasına neler neler kazandırıyordu..
Belediye başkanı odur işte.. Parti değil insan."
Rahmetli Uluç, 15 Ekim 2021'deki ikinci yazısında pişmanlığını şu sözlerle dile getiriyordu:
"'Böyle bir deha Beylikdüzü'nde ziyan oluyor. İstanbul'a layık' diyen ben ne diyorum peki?
'Allah Türkiye'yi İmamoğlu'ndan korusun!.'
Hayatımda beni senin kadar yanıltan başka insan çıkmadı, İmamoğlu!."
Sanıyorum o gün Hıncal Abi'nin gördüğü gerçeği biraz geç de olsa onu siyaset alanına çıkartan Kılıçdaroğlu da "hançerlendim" diyerek gördü.
İstanbulluların görmemesi mümkün mü?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Mahmut Övür | Hıncal Uluç'un İmamoğlu öngörüsü