Türkiye, 1960 darbesinden sonra ne darbelerden, ne iç kargaşadan ne de terör örgütlerinin saldırısından kurtulabildi. Biri bitince öteki başladı. DHKP-C'den PKK'ya, ASALA'dan FETÖ ve DEAŞ'a hepsinin hedefinde Türkiye vardı, arkalarında da ABD ve AB'nin "demokratik" ülkeleri.
Bu konuda en açık ve net olan ABDFETÖ ilişkisiydi. Bu kirli ilişkinin ortak eylemi ise 15 Temmuz darbe girişimiydi. FETÖ elebaşı Gülen'in bu darbeyi Pensilvanya'dan yönettiğini artık kendi adamları bile itiraf etti; ama ABD bir türlü kabullenmedi. Adamını korudu ve Türkiye'nin ısrarla istemesine rağmen vermedi. Son şansını da "darbeyle değil seçimle" diyerek "muhalefetin birleşmesi"ne bağladı.
Ama, "iki mayıs" seçimiyle ABD bu işin "seçimle" de olmayacağını gördü.
Şimdi ABD-Türkiye ilişkilerinde ilginç ve yeni bir sürecin içindeyiz. ABD, şu sıralarda İsveç'in NATO üyeliği ve değişen bölgesel dengeler nedeniyle Türkiye'ye daha sıcak mesajlar vermeye başladı. Çok kutuplu yeni bir dünya isteyen Türkiye de bunu karşılıksız bırakmadı.
Peki bu yeni ilişki, ABD'nin PKK ve FETÖ'ye bakışını da değiştirir mi?
Henüz bir adım atılmış değil; ancak FETÖ çevresinden gelen haberler ilginç bir hazırlığa işaret ediyor. Şöyle haberler çok çıkmaya başladı: "FETÖ içindeki iktidar savaşları Gülen'in hayatını tehdit ediyor."
FETÖ'ye karşı kararlı mücadelesiyle bilinen gazeteci Nedim Şener önceki gün şunları yazdı:
"FETÖ elebaşı Gülen; Mehmet Ali Şengül'ün ölümü ile ilgili soru işaretleri, daha önce Pensilvanya'daki çiftlikte zehirlenmesi ve iade edilebileceği endişesi yanı sıra örgüt içindeki güç mücadelesi sırasında öldürülebileceğine dair korku yaşamaya başladı. Gülen, kendisini güvende hissedeceği bir başka ülkeye gitme hazırlıklarına başladı."
Ankara'ya, gönderileceği ülkenin İsviçre olduğuna dair haberler de gelmiş ama bence arka planı farklı. Gülen, Pensilvanya'da değil de örgütü ele geçiren Mustafa Özcan'ın etkili olduğu İsviçre'de mi daha güvenli yaşayacak? Hiç inandırıcı değil. Böyle bir tehlike varsa en iyi korunacağı yer CIA'nın kalbi Pensilvanya'dır. Bunu ABD'nin bilmemesi mümkün mü?
Bu tam anlamıyla yeni bir CIA operasyonu... Büyük ihtimalle de ABD'nin yeni Türkiye siyasetiyle ilişkili bir hamle. Türkiye'ye yönelik "havuç" siyasetinin ön hazırlığı da denebilir. Tabii bunun karşılığında ne isteneceği önemli. Dikkatli olmakta yarar var. Türkiye'ye dün "oltada balık" gözüyle bakan ABD'nin bugün farklı düşündüğünü sanmıyorum.
***
EMPERYALİZM: KAN KOKUSU ALMIŞ KÖPEKBALIĞI
Bugünlerde bütün gözler Afrika'da... Orada birçok ülke Batı sömürgeciliğine karşı ayağa kalkmış durumda. Bizim muhalefet koltuk kavgasından başını kaldırıp Afrika'ya bakar mı bilemem; ama Başkan Erdoğan'ın daha 2017'de Sudan'da söyledikleri çok şey anlatıyor:
"Afrika'nın bazı ülkelerinde olduğu gibi yüzyıllardır aynı toprağı paylaşan insanlar birbirlerine düşürülerek son derece kirli, son derece kanlı bir senaryo uygulamaya konuluyor.
Kardeşlerim, bir damla petrolü, bir damla kandan daha kıymetli gören sefil anlayış, kaynaklarımızı daha kolay sömürmek, zenginliklerimizi daha kolay gasp etmek için bizi birbirimize kırdırıyor. İrlandalı bir yazar şöyle bir tespitte bulunuyor: 'Kan kokusu almış bir köpekbalığından daha tehlikelisi, petrol kokusu almış emperyalistlerdir.' Ahlaksızlığın daniskası onlarda, katliamın daniskasını onlar yaptı."
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz