Tek parti dönemi dâhil CHP tarihinde ne bir "özeleştiri" geleneği ne de "Biz nerede yanlış yaptık?" sorgulaması oldu. "En akıllı, en ilerici, en çağdaş" onlar olduğu için yanlış yapma ihtimalleri de yoktu. Kılıçdaroğlu dönemi de farklı olmadı.
Her seçim yenilgisinin suçlusu hiç değişmedi: Ya "cahil halk" ya "medya" ya da partinin MYK'sından birkaç kişi.
14-28 Mayıs seçim sonuçları için de durum değişmeyecek. Seçimin üzerinden 3 gün geçmesine rağmen ilk gece Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Buradayım..." konuşması dışında hiçbir açıklama yapılmadı.
Bütün iddiaları yerle bir olan siyasetçiler suspus oldu. Bundan, o iddialara inanan ve derin travma yaşayan seçmenler şikâyetçi değildi ama canhıraş CHP'yi destekleyen akademisyenler ve gazetecilerden birkaçı itiraz edip en azından "ortaya çıkmalarını" istedi.
CHP'nin ateşli savunucularından Doç. Dr. İlker Aytürk, 29 Mayıs günü şöyle bir tweet attı:
"Sevgili CHP lideri ve MYK üyeleri. Saatlerdir kayıpsınız. Seçmenimiz ne haldedir, moralleri nicedir, bu insanlar bu geceyi nasıl geçirdiler, nasıl uyandılar diye düşünmez misiniz? Bir çıkalım duruş gösterelim, buradayız, yanınızdayız diyelim demek yok mu?"
Bu sitem dolu çıkışa bir okuyucunun şu cevabı manidardı:
"Bunu okuyunca fark ettim, öyle bir beklentim kalmamış, hiç aklıma bile gelmemiş."
Seçmenin bu noktaya gelmesi de bambaşka bir sorun ama nihayet CHP yönetimi 3 gün sonra döndü ve MYK'yı toplayarak seçmenine cevap vereceğini açıkladı. Toplantı sürdüğü için ne dedikleri belli olmadı ama tahmin etmek de zor değil. Sonucun değişmeyeceğini, Kılıçdaroğlu'nun 13 yıldır hep aynı şeyi yaptığını, MYK üyelerinden birkaçını değiştirerek partide "değişim" varmış gibi yapacağını artık seçmen de biliyor. Hepsinin istifasını alsa da sonuç değişmeyecek
Bir şeylerin değişmeyeceği bilindiği için Kılıçdaroğlu ve ekibi daha bu toplantıya gelmeden harekete geçiyor ve kulislerde konuşulan olası adayların önünü kesecek hamlelere başlıyordu. Hatta kulislerde CHP'nin "müteahhit kafalı" birine teslim edilmeyeceği açık açık söyleniyordu.
Kastedilen tabii ki son iki seçimin kaybedenlerinden biri olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'ydu.
O da sanki kaybeden kendisi değilmiş gibi yeniden sahne almış, "Değişmeyen tek şey değişim" diye ortaya çıkmıştı. El altından da il il delegeleri arayarak yoklama çekiyordu. Acaba 700 imza toplayabilir miydi?
Peki, Kılıçdaroğlu'ndan farklı bir şey söyleyemediği ve CHP kadrolarında bir karşılığı olmadığını bildiği hâlde neden bunu yapıyordu?
Çaresizdi ama üst üste yaptığı onca yanlışa rağmen, CHP'de onun kadar şansı olan ikinci bir isim yoktu. Siyaset üretmediği, cesur olmadığı ve zamanında harekete geçmediği de ortadaydı fakat yine de böyle bir şansı vardı. Şimdi bunu kullanmak istiyordu.
Ayrıca tepesinde bir de Demokles'in kılıcı misali "Ahmak Davası" vardı. Bu durumda işi CHP'siz götürmesi zordu ve bu yüzden kapağı CHP Genel Başkanlığı'na atmak istiyordu. Bütün çabası buna yönelikti ama ne yazık ki karşısında o koltuğu bırakmaya niyeti olmayan bir Kılıçdaroğlu vardı ve birinci şansını tezgâh kurarak kullanan İmamoğlu'na ikinci şansı vermeyecekti.
Haksız da sayılmaz...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz